DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

5 Ekim 2015 Pazartesi

KLAZOMENAİ LAHİTLERİ(İ.A.M.) VE ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ

İzmir Arkeoloji Müzesi(İ.A.M.) Ekrem Akurgal Seramik Salonu serisinde ilk koridorun sonunda bulunan Klazomenia Lahitleri, Amphoralar ve Pithosların sergilendiği yer fotoğrafları ve bilgiler yanında ölü gömme gelenekleri ile ilgili müzede bulunan bilgilere de yer veriyoruz. 


ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ
"Coğrafi koşullar, dinsel inanışlar ve toplumsal sistemin belirlediği ölü gömme gelenekleri ve törenleri arkeoloji, antropoloji, sosyoloji hatta dinler tarihi açısından çok önemlidir. Antik yerleşimlerde açığa çıkarılan mezarlarda saptanan veriler, o döneme ait sosyo-ekonomik yapı, ortalama yaşları ve tarımsal tüketimlerini ortaya koyan bilgileri günümüze ulaştırırlar.

Anadolu'daki önemli Neolitik çağ merkezlerinden Hacılar(Burdur), Çatalhöyük(KONYA) ve Yümüktepe'de (Mersin) yapılan kazılarda bulunan mezarlar yerleşim içi gömülerine işaret eder. Çatalhöyük Neolitik halkı etleri güneşte kurutulmuş ölülerini, evlerindeki kerpiç sedirlerin altına gömmüşler ve yanlarına ölü hediyelerini bırakmışlardır. Bu yerleşimlerde ele geçen bir duvar resminde, başsız cesetleri gagalayan abartılmış büyüklükteki akbabalar tasvir edilmiştir. 

Kalkolitik çağ'da toprak mezar tipinin yanısıra küp, sanduka, kaya oyuğu ve aralıklarının mezar olarak kullanıldığı görülür. Bunlardan küp mezarlarda ölüler çoğunlukla 'hoker'(dizleri karnına çekilmiş) durumdadır. Küplerin ağızları yassı taşlarla kapatılmış, ölü hediyeleri bazen küpün içine bazende yanına yerleştirilmiştir. Sanduka mezarlar genel olarak taştan yapılmıştır. Kusura'daki(Afyon) örnekleri iri yassı taşlar ile yapılmış dörtgen biçimindedir. Ölüler başları batıya bakacak şekilde 'Hoker' durumunda korunmuştur. Kaya oyuğu ve kaya aralığı mezar örneklerine Batı Anadolu'da Kumtepe'de rastlanmıştır. 

Erken Tunç çağında toprak mezar, kaya oyuğu ve kaya aralığı mezarları, küp, sanduka ve oda tipi mezarlar görülür. Ön Asya'nın en zengin eserlerini veren Alacahöyük(Çorum) kral mezarları şekilleri bakımından çağın dörtgen planlı evlerini andırmaktadır. Ölü mezar hediyeleri ile birlikte üzeri kalas veya kalın ağaçlarla örtülü, düz damlı, taş duvarlı mezar odalarına yerleştirilmiştir.

Orta ve Geç Tunç çağlarında en göze çarpan mezar tipleri; küp, toprak, sanduka ve yakma geleneğidir. Yerleşim içi ve yerleşim dışı gömüler vardır. Bu mezarların en güzel örnekleri Batı Anadolu'da Baklatepe, Panaztepe ve Ulucakhöyük'de bulunmıştur.

Prehistorik çağlarda izlediğimiz geleneklerden bazıların Klasik çağlarda da sürdürldüğü görülmektedir. Ancak, Klasik çağ mezarlarında bazı kurallar ve gelenekler daha net olarak izlenmektedir.

Batı Anadolu Klasik çağ mezarlıklarının yer aldığı sahaların oluşturulmasında bazı ölçülerin esas alındığı, genelde şehirlerin giriş ve çıkışlarında tarım arazisi ve bataklık olmayan alanların tercih edildiği görülmüştür. Ancak, toplum içinde ayrıcalığa sahip kişiler, şehirlere giren ana cadde kenarlarına ve şehre bakan yakın tepeler gibi özel yerlere gömülmüşlerdir. 

Mezarların yönlendirilmelerinde belli bir kural yoktur. Tamamen yerel inanışlar veya gelenekler ön plandadır. Bu konuda dini bir zorunluluğun olmadığı anlaşılmaktadır. Kent mezarlıklarının yayılım alanlarında genelde bir süreklilik görülmez. Bunun nedeni ise, mezarlık için ayrılan veya seçilen alanın dolması sonucunda başka alanlara gömü yapılmasıdır. Gömü düzeni, mezarlık alanının dar veya geniş olmasına göre farlılıklar gösterir. Salgın hastalık veya savaşların sebep olduğu toplu ölümlerde belirli bir yoğunlukla karşılaşılmaktadır. 

Mezarlıklarda tespit edilen ölü gömme gelenekler arasında benzer olanlarla birlikte yöresel farklılık gösterenler de vardır. 

Mezarlıkların yapımında kullanılan malzeme veya mezar olarak kullanılan büyük pişmiş toprak vazolar bölgelere göre farklılık gösterir. İonia ve Aiois'de daha dayanıklı malzeme olan taş ve pişmiş toprak lahitler, pithoslar, taş veya tuğla döşeli mezar geleneği yoğunluktadır." 


KLAZOMENAİ LAHİTLERİ


KRAMASYON(YAKMA) GELENEĞİ
"Batı Anadolu'da az da olsa kent mezarlıklarında rastlanan bu gelenekte yakma ve gömme ayrı yerlerde yapıldığı gibi, bu işlemin aynı yerde gerçekleştirildiği de bilinmektedir. Homeros, İliada destanında Akhalılar ile Truvalılar'ın savaşını anlatırken ölü yakma işlemini Truvalılar için adeta bir kural gibi akdarmaktadır.

Protogeometrik ve Geometrik dönemlerde güneyde Karia'da asarlık ve İasos'da(Kıyıkışlacık), kuzeyde İonia'da, Kolophon(Değirmendere), Klazomenia(Urla), Teos'da(sığırcık) kremasyon mezar geleneği vardır. M.Ö. 6. yüzyıl içinde Pitane'de(Çandarlı) yerinde yakma, Gryneion'da(Hacıömerli-Maviköşe)  ise, yerinde yakma ile birlikte ayrı yerde yakıldıktan sonra kemik ve kül artıklarının vazolar içine konularak gömüldüğü örnekler ele geçirilmiştir."

KLAZOMENAİ LAHİTLERİ


PİŞMİŞ TOPRAK LAHİT GELENEĞİ
"Batı Anadolu'da çoğunluğu M.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısı ile M.Ö. 5. yüzyıl içine ait olan ve kendilerine özgü boyalı bezemeleri bulunan lahitlerin yoğun olarak karşımıza çıktığı merkez üretim yeri'de olan Klazomenai'dir(Urla), Khios(Sakız Adası), Samos, Lesbos(Midilli Adası), Ephesos(Selçuk), Smyrna(Bayraklı), Pitane(Çandarlı) gibi merkezlerde değişik sayılarda ele geçen bu lahitler son yıllarda Teos'da(Sığacak)da yoğun olarak açığa çıkarılmıştır. Baş ve ayak ucu pervazlarında siyah figür ve rezerve tekniğinde figürlü anlatımların bulunduğu örnekler yanında, çeşitli çizgisel motiflerle dekore edilmiş olanlarda vardır. Bu lahitlerde geniş yassı plaka taşlar kapak olarak kullanılmış ancak bazı nadir örnekler ise, semerdam şeklinde ve figürlerle dekore edilmiş pişmiş toprak kapaklar da ele geçmiştir." 


KLAZOMENAİ LAHİTLERİ


KİREMİT MEZAR GELENEĞİ
"Pişöiş toprak mezarlar veya çatı kiremitlerinin semerdam şeklinde çatılması ile oluşturulan mezar türü M.Ö. 5. yüzyılda karşımıza çıkmaktadır. Klazomenia, Kolophon, Phokaia, Teos, Gryneion ve diğer merkezlerde rastladığımız bu mezar türü, ekonomik olduğu için sıklıkla tercih edilmiş olmasına karşın çok değerli buluntuların ele geçtiği örnekler de vardır."



AMPHORA VE PİTHOS MEZAR GELENEĞİ
"M.Ö. 6. ve 5. yüzyıllarda görülen diğer bir gelenek de amphora, pithos ve büyük boyuttlu diğer vazoların urne olarak kullanıldığı mezarlardır. Bu tür mezarlarda genellikle yeni ve sağlam kaplar kullanılmaktadır. Ölü, bu kaplar içinde, ya doğrudan ya da yakıldıktan sonra kremasyon artıkları konularak gömülür. Amphoralar bebek mezarlarında, pithos gibi daha büyük boyutlu kaplar ise, yetişkin mezarlarında kullanılmıştır. Kullanılan kapların ağızları bazen taşla bazen de küçük vazo veya tabaklarla kapatılmış, etrafları ise desteklemek amacıyla taşlarla çevrelenmiştir."

KLAZOMENAİ LAHİTLERİ


TAŞ LAHİT GELENEĞİ
"Taş lahit geleneği gerek İonia'da ve gerekse Aiolis'de diğer gelenekler kadar yaygın değilidir. Araştırılan mezarlıklarda seyrek de olsa rastlanan bu gelenek özellikle Troas Bölgesi'nde M.Ö. 6. ve 5. yüzyıl içinde yaygın olarak kullanılmıştır. Düz ve semerdam şeklinde taş kapaklı lahitlerin daha geç dönemlerde ostetek denilen ve içine ölü küllerinin konulduğu daha küçük tiplerde vardır."

KLAZOMENAİ LAHİTLERİ


CENAZE TÖRENLERİ
"Mitolojide Hypnos(Uyku) ve Thantos(Ölüm) kara gecenin çocukları olarak bilinir. Genelde beyaz renk uyku, huzur ve rahatlık verip dinlendirici kara ise, acı ve hüzün vericidir. M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış şair Hesiodos 'Ölümün ellerine yakalanan ondan asla kaçamaz. Hades'e giren, o karanlığa inen, bir başka deyişle ölümle karşılaşan asla geri gelemez.'der. 

Günümüzde olduğu gibi ölüyü son yolculuğuna hazırlamak ailenin sorumluluğunda idi. Yakınlarının bulunmaması durumunda ise arkadaşlarından birisi yada 'Demos' bu görevi üstlenmekte idi. Olağanüstü durumlar dışında yabancıların ölüye yaklaşmasına izin verilmezdi. Antik çağda cenaze törenlerine ilişkin işlemler dört aşamalı olup bu işlemlerde söz konusu olan 'soma' yani cesettir."


KLAZOMENAİ LAHİTLERİ YAKIN FİGÜR GÖRÜNTÜSÜ.


a.)Cesedi Hazırlama
"Bu aşamada ölünün gözleri kapatılır, çene ince bir bez ile bağlanır ve yıkanır. Daha sonra kokulu yağlarla ovulup parfümlenir."

b.)Sergileme(Prothesis)
Ceset yün bir kefene başı açıkta kalacak şekilde sarılır, üzerine kalın bir örtü serilmiş masa veya kline(yatak) üzerine yatırılır, başının altına bir yastık konur. Bütün bu işlemler bitirildikten sonra yas töreni başlardı. Bu törenler sırasında kadınlar ölü için ağlar, saçlarını yolar, baş ve göğüslerin yumruklar, haykırarak ellerini göğe doğru kaldırırdı. Bazı Prothesis tasvirlerinde figürlerin ellerinde yelpaze tutukları görülmektedir. Bu yelpaze ölüyü sineklerden koruma işlevinde kullanılan sinek kovandır."

c.)Cenazenin Mezara Götürülmesi(Ekphora) ve Gömülmesi
"Ölü ya eller üzerinde yada araba ile taşınıyordu. Mezarlığa varınca, ceset basit bir törenle mezar çukurlarına indiriliyordu."

d.)Yiyecek ve Kurban Sunusu
"Ölünün gömülmesi ardından yiyecek ve kurban sunusu başlıyordu. Bunun dışında belli zamanlarda ölülere yönelik bazı anma törenleri ve bayramlar da yapılmaktaydı."

YAKIN FİGÜR GÖRÜNTÜSÜ


KLAZOMENAİ LAHİTLERİ
"Arkaik dönemin önemli bir seramik üretim merkezi olan Klazomenai, kendi adını taşıyan, üzerlerindeki bezemelerle anıtsal nitelikli pişmiş toprak lahitleriyle de tanınır. Sıklıkla dalgalı çizgilerle basitçe bezenmiş dikdörtgen formlu sade lahitler, ilk ele geçtikleri nekropol alanından dolayı 'Monasterakia sınıfı' olarak bilinirler. Trapezoidal formlu olan lahitlerin ise ayak ve baş uçlarındaki paneller figürlü sahnelerle bezenmiştir. Bu bezemelerde kullanılan iki ayrı sistem de dönemin seramiğiyle ilişkilidir. Bunlar Yaban Keçisi Stili olarak bilinen seramiklerde kullanılan, hayvan figürlerine uygulanan reserve stil figür stilidir. Lahitlerin uzun yan kenarları da rezerve stilde örgü motifi ve küçük panellerle süslenerek zenginleştirilmiştir.

Eski araştırmacılar Monasterakia sınıfı lahitlerin daha eski olduğunu ve M.Ö. 6. yüzyıl ortalarından itibaren üretilmeye başladığını, zengin süslemeli trapezoidal formlu olanların ise daha geç bir tarihte, M.Ö. 530'lar civarında ortaya çıkarak uzun bir süre kullanıldığını kabul etmişlerdir. Klazomenai'de sürdürülen kazılar bugüne dek bilinenlere yeni ışıklar tutacak niteliktedir.

Öncelikle Klazomenai'de pişmiş toprak lahit üretimi geleneği bilinenden çok eskiye, M.Ö. 7. yüzyıl ortalarına kadar uzanmaktadır. Akpınar nekropolünde ele geçen sandık, kutu, küvet ve hatta ev biçimlerini içeren bu eski lahitlerde, yüzyılın sonlarında Yaban Keçisi Stilinde bezemeler yapılmaya başlanmıştır. Yıldıztepe Nekropolünde ise zengin bezemeli kanonik tipteki lahitlerin, Monastrakai sınıfı lahitleriden dafa alt tabakalara gömüldüğü, dolayısıyla onlardan daha eski ya da en azından çağdaş oldukları ortaya çıkmıştır. Aynız yerde bulunan seramikler en eski lahit ressamlarından kabul edilen Borelli Ressamın seramik de bezediğini gösterir. Bu veriler ışığında zengin bezemeli Klazomenai lahitlerinin en azından M.Ö. 570 civarlarından itibaren üretildiği anlaşılmaktadır. Üretildiği zamanlarda haklı olarak belli bir ün kazanmış Klazomenai lahitleri, Urla Yarımadası başta olmak üzere antik dünyanın bir çok yerine ihraç edilmiş olmakla birlikte son yıllarda diğer bir İon  kenti olan Teos'da da sıklıkla ele geçmektedir."

LAHİTTEN YAKIN GÖRÜNTÜ.

KLAZOMENAİ LAHİTLERİ


KLAZOMENİA
"Klazomenai, Batı Anadolu kıyılarında ve yakın adalarda kurulan 12 İon kentinden biridir. Kalıntıları İzmir ili Urla ilçesi İskele mahallesinde ve günümüzde 'Karantina Adası' olarak bilinen bir yol ile karaya bağlamış olan ada üstündedir. 

Prehistorik çağlardan beri yerleşim gören bir höyük olduğu anlaşılan Limantepe'de iskanın sona ermesinden 150-200 yıl kadar sonra M.Ö. 10. yüzyıl sonlarında İon kolonistlei aynı bölgeye yeniden yerleşmişlerdir. Arkeoloji literatüründe 'Geç Protogeometrik Dönem' olarak bilinen bu ilk İon yerleşmesi prehistorik höyük ve onun doğusunda kalan alanlardır. 'Geometrik Dönemi' de içine alan yaklaşık M.Ö. 7. yüzyıl ortalarına kadar olan erken dönemlerle ilgili bilgiler son derece sınırlıdır. Bu tarihten sonra gerek ticari ilişkiler gerekse paralı asker olarak dış ülkelere giden İonialılar sayesinde doğunun yüksek uygarlıklarıyla tanışılmış 'İonia Rönesansı' olarak adlandırılan süreçte Klazomenai de rol almış, özellikle Mısır'da Naukratis isimli ticaret merkezinin kurulması sürecine katılmıştır.

Önemli bir seramik üretim merkezi olmasının yanısıra zeytinyağı endüstrisinin de oldukça gelişmiş olduğu anlaşılan Klazomenai M.Ö. 6. yüzyılda diğer İon kentleri ile birlikte Karadeniz kıyılarının kolonizasyon hareketinde yer almıştır. Çoğu günümüzde Ukrayna ve Romanya topraklarında yer alan Histria, Olbia, Berezan gibi kolonilerde, yanısıra Abdera ve Tokra'da Klazomenai üretimi seramik bol miktarda ele geçmiştir. Zeytinyağı üretiminde teknolojik bir devrimi işaret eden ve kesintisiz üretimi sağlayan üçlü ayrıştırma düzeneği, taş değirmenli ezme sistemi ve bucurgatlı pres gibi donanımlara sahip bir zeytinyağı işliği Klazomenai'de ele geçirilmiştir. Artan dış talebin sağlannmasına yönelik bu teknik atılım hiç kuşkusuz İon physiologoslarının doğa bilimlerine dönük gözlemleri ve gelişmiş hidrodinamik bilgileri sayesinde olmuştur. Klazomenai'li ünlü filozof Anaksagoras'ın da metafizik düşünceye karşı çıkarak, fenomenleri doğal yasalarla açıklamaya çalıştığı, bu nedenle Atina'da sorunlar yaşadığı bilinmektedir.

M.Ö. 546 yılında gerçekleşen Pers istilası ve sonrasında M.Ö. 5. yüzyıl başlarında İonia kentlerinin isyanının sert bir şekilde bastırılışının ardından, Klazomenai kenti anakaradaki yerleşimi terkedip, daha güvenli olan adaya taşınmıştır. M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısında anakaradaki 'Khyton' adlı mahallenin kurulması girişimi dışında kentin sonraki yaşamı, büyük İskender zamanında anakaraya bir yolla bağlanmış olan Karantina Adası'nda sürmüştür. 

Antik kente ve kentin nekropollerinde ilk kazılar 1921 ve 1922 yıllarımda Yunanlı arkeolog G. P. Oikomomos tarafından yürütmüştür. 1981 yılından bu yana ise Kültür Bakanlığı ve Ege Üniversitesi adına Prof. Dr. Güven Bakır başkanlığından bilimsel  kazılar yapılmaktadır. Kazılar yerleş,m alanları yanı sıra, antik kentin sanayi bölgesi ve mezarlarında sürdürülmektedir. Kalabak, DSİ Kanlı, Yıldıztepe nekropolleri yanısıra; kazısı hala süren Akpınar nekropolü M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısına ışık tutabilecek önemli buluntularıyla dikkati çekmektedir."

Yeni Doğmuş Bir Bebek İskeleti: 2007 yılı Foça(Phokaia) kazıları sırasında Athena Tapınağı'nın batı tarafında yer alan Bizans nekropolisinde ele geçmiş. İ.S. 8. yüzyıl.

1 yorum:

  1. https://www.gelgez.net/lahit-nedir-lahitlerin-turleri-nelerdir

    YanıtlaSil