DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

13 Ekim 2017 Cuma

HİNTLİLERİN VE PARSİLERİN ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ(YUNAN HARFLİ TÜRKÇE)

Yunan harfli Türkçe olarak yayınlanan Aggeliaforos Çocuklar İçin dergisi, Amerikan Misyonerler Şirketi tarafından Aramyan Matbaası’nda(Matbaa-ı Aramyan) bastırılmıştır. 1 Şubat 1880 tarihli sayısında “Hintlilerin Ölülerini Yaktıkları Bir Yer” başlıklı yazıda iki tane görsele yer verilmiştir. Bu yazıda Hintlilerin ve Parsilerin ölü gömme gelenekleri anlatılmaktadır. Asıl amaç Hintlilerin ve Parsilerin ölü gömme geleneklerin acayip olduğunu göstermek ve Hristiyanlığın ölüm anlayışının anlamlı olduğunu anlatmaktadır. Kelimeler sadeleştirilmeye çalışılmış ve [] işareti ile verilen kelimeler özgün metindeki şekilleridir.


HİNTLİLERİN ÖLÜLERİNİ YAKTIKLARI BİR YER

Ölülerin cesetlerini yakmak adeti vaktiyle çok genel[-umumi] bir adetti. Bu adet Yunanlılar ve Romalılar arasında dahi geçerliydi [-cari idi] ise de, dördüncü asırda iptal [-lagv u iptal] olundu. Bu adetin iptaline [-lagv u iptaline] sebep şüphesiz Hristiyanlığın yayılmasıyla [-intişarı] oldu. Ölülerin cesetlerini yakmak adeti Hintliler arasında hala geçerlidir [-caridir]. yukarıdaki [-baladeki] tasvirde görülen mahal Mumbai [-Bombay] adasında [-ceziresinde] , sahil civarında Hintlilerin kendi ölülerinin yaktıkları mahallerden biridir. Bu mahallin etrafında yüksek duvarlar çekilmiş olup, Hintlilerden başka [-maada] hiçbir kimseye oraya girmeye ruhsat verilmez. Her gündüz ve her akşam yanan ateşlerin dumanı ve ışığı [şavki] civarların duvarlarından üstünden görülür. 


Bir Hintli vefat ettiğinde dostları derhal onun cesedini yakmaya hazırlık görürler, zira ölünün cesedi yakılmadıkça vefat edenin [-müteveffanın] akrabalarından [-hısımlarından] hiç birisi bir lokma ekmek yiyemez. Hintliler bambu olarak adlandırılan [-tesmiye olunan] ağaçtan bir kaba tabut yaparlar ve ölüyü o tabuta koyarak yüzünden başka [-maada] vücudunu beyaz bir bez ile örterler. Ölünün yüzünü bir çeşit [-nev] kırmızı boya ile boyarlar ve bu biçimle [-vechle] ölü acaip görünür. Dört insan [-adem] tabutu omuzlarına alarak sükûtla onun yakılacağı yere götürürler. Ölünün sahibi elinde bir ateştan olarak tabutun önünden gider ve odun yığını elindeki ateşle tutuşturur. Bu hizmetlerin hepsi alelacele icra olunur. 

Tabutu götürenler ölünün yakılacağı yere geldiklerinde tabutu odun yığını üzerine korlar ve ölünün en yakın akrabası [-hısımı] oduna ateş verir ve kemiklerden başka [-maada] bütün cesedi çabucak yanıp kül olur. Ölünün kemikleri ise o civarda bulunan kuşlara yem olurlar.


Mumbai'de [-Bombay'da] Parsi olarak adlandırılan [-tesmiye] olunan binlerce insanlar [-ademler] vardır. Bunlar güneşe tapınırlar ve sanırlar ki [-Zan ederler ki] bir ölünün cesedinin dokunduğu her şey mekruh[-hoş olmayan] olur. Bu sebepten [-ecilden] bu milletten olan ölüleri gömmek için bir kaç insan [-adem] tayin olunmuştur. Bunların memuriyeti ecdattan evlada miras kalır ve bu memuriyette bulunan kimseler aşağı [-ednâ] ad edilirler. Bir Parsi öldükde(n) sonra ölü gömen yukarıda adı geçen [balade mezkur] insanlardan [-ademlerden] dört yahut altı kimse ölüyü bir tabuta koyup beyaz bir bez ile onu örtükten sonra Parsilerin ibadethanesine götürürler. Ölünün dostları tabuta dokunup mekruh olmasınlar diye uzaktan, tabutun arkasından giderler. İbadethanede bir kaç dua edildikten sonra cenaze alayında bulunanlar sukut mabeti olarak adlandırılan [-tesmiye olunan] mabete giderler. Bu mabet tasvirde gösterildiği üzere büyük bir kuledir. Parsiler dört unsurları, yani toprağı, havayı, ateşi ve suyu mukaddes ad edip, o unsurlar bir olunan vücudu ile mekruh edilmemelidir diye zan ederek, derler ki ölü ne toprakta gömülebilir, ne ateşle yakılabilir, ne suya atılabilir ne de havada bırakılabilir. Bu sebepten [-ecilden] damı ve penceresi olan o kule yapılmıştır. Kulenin avlusunun ortasında derin bir çukur vardır. Cenaze alayında bulunanlar kuleye yakın geldiklerinde ölünün dostları son defa olarak olunan yüzüne bakarlar, sonra tabutu kadıranlar onu içeri götürüp kulenin içine atarlar ve kara kuşlar gelip ölünün cesedini çabuk yerler ve kemikler sonra çukura atılırlar. 

Ölülere böyle yapmak bize dehşetli görünür. Sevgili dostlarımızın cesetleri toprak ile karışsınlar diye onları toprağa gömmek ne kadar münasiptir. 

Putperestlerin çok ilahları vardır, lakin onların din u mezheplerinde ölüme yaklaşan canları teselli edecek az şey vardır. Ölüme Hintliler korku ve dehşetle  [-havf u dehşetle], Hristiyanlar ise korkusuz [-bila-perva] bakarlar ve hatta Hristiyanlar ölümü sevinçle [-meserretle] kabul ederler, zira Hristiyanlar için ölmek müebbeten Rabb ile beraber bulunmak demektir. 




NOT: Bu yazı daha önce tarafımca HERKES DERGİSİNDE yayınlanmıştır:  https://herkesindergisi.com/yasincetin/olu-gomme-gelenekleri/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder