Pera Palas Hotel |
Pera Palas Hotel'in yapımına 1892 yılında başlanır ve 1895 yılında konuklarına kapısını açar. İstanbul'da ilk elektrik bağlantısı olan mekanlardan birisidir. İstanbul'da İlk elektrikli asansör ise Pera Palas'ta kullanılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün konaklamak için seçtiği Pera Palas Hotel'in 101 numaralı odası 1981 yılında Atatürk Müze Odası olarak düzenlenmiştir. Diğer konuklayan ünlü isimler ise şöyledir: "İsmet İnönü, Kral VIII. Edward, Kraliçe II. Elizabeth, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Şah Rıza Pehlevi, Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, General Franz von Papen, Zsa Zsa Gabor, Greta Garbo, Sarah Bernhardt, Alfred Hitchcock, Pierre Loti, Jacqueline Kennedy, Ernest Hemingway, Ninette de Valois, Mata Hari, Cicero ve Mikis Theodorakis"
Mustafa Kemal Atatürk |
DİZİNİN KONUSU
Bir gazeteci Pera Palas Hotel'de kalmak için sebepleri yazmak üzere oteli ziyaret eder ve burada otelin organizasyonunu sağlayan Ahmet karakterinden otel hakkında bilgi alır. Mustafa Kemal Atatürk'ün Pera Palas'ta konaklaması, İstanbul'daki ilk elektrikli asansörü ve Agatha Christie'nin 411 numaralı odada, "Doğu Ekspresi'nde Cinayet" kitabını yazdığına dair olayları anlatır. Bu odadan bahsederken Ahmet karakteri bir anahtardan bahseder, söz konusu anahtar kayıptır ve bulunamamıştır hikayeye göre... Fakat Ahmet karakteri, gazeteci Esra'ya anahtarı cebinden çıkarıp gösterir. Esra'nın otelde konaklamasını teklif eder. Meraklı karakter Esra yatağının başında bu söz konusu anahtarı görür ve Ahmet abi dediği karakterin bıraktığını düşünerek 411 numaralı odaya gider. Anahtarın hikmeti, gece yarısı ortaya çıkar ve Esra karakteri gözlerini 1919 yılında Pera Palas Hotel'de açar. Ahmet karakteri de olayı fark edince arkasından 1919 tarihine gider ve olayların karışmaması için elinden geleni yapacaktır. Ama Esra karakteri çoktan ortalığı karıştırmış olacaktır, Mustafa Kemal Atatürk'ü görür, İngilizleri gördüğü zaman onlara Kurtuluş Savaşı'ndan bahseder ki zaman çizgisini tam bu olay değiştirecektir. İngilizler, işbirlikçisi olan Halit'e bu kişiyi ortadan kaldırması için talimat verir. Esra karakterine birebir benzeyen Feride karakteri bu olaydan dolayı hayatını kaybeder gözükür. Ahmet karakteri, Feride'nin öldüğünü duyduğunda zaman çizgisinin değişeceği endişesine düşer, Esra'ya Feride'nin Mustafa Kemal'i suikastten kurtardığını anlatır. Feride öldüyse suikast nasıl engellenecektir? Madem Esra birebir Feride'ye benziyor, o zaman Esra Feride'nin rolünü gerçekleştirmelidir. Esra ile Ahmet karakteri böylelikle Mustafa Kemal Atatürk'e planlanan suikasti öğrenme ve suikasti engellemek için bir maceraya atılırlar.
DİZİYE DAİR
Dizi, Pera Palas Hotel'in 411 numaralı odasının geçmişe yolculuk yapan fantastik yönüyle iyi bir fikirdir ve 1919 tarihini bu ilgi çekici konu üzerinden anlatmayı amaçlamaktadır. Balkan Savaşları ardından 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı ile İstanbul halkı yeni bir şok yaşıyor ve Osmanlı İmparatorluğu bu savaştan yenilgi ile ayrılıyor, İstanbul da düşman kuvvetlerince(bir çok yer gibi) işgal ediliyor. Mustafa Kemal'in ülkeyi ve toplumu bu durumdan çıkarmak için arkadaşları ve toplumla yaptığı faaliyetler olmasıydı ne olurdu? sorusunu izleyiciye sordurabilecek bir senaryo ortaya koyulmuştur. Bu fikri takdir ediyorum.
Ben dizinin genel seyrini beğendim. Esra karakterinin 'yapaylığından' dolayı Hazal Kaya'nın oyunculuğuna yapılan eleştirilerin bir tık fazla olduğunu düşünüyorum. Bu algının oluşmasında birkaç rahatsız edici senaryonun etkili olduğunu düşünüyorum(İngilizlerin karşısına geçip, Kurtuluş Savaşı'nı anlatması gibi). Bir yandan da bu karakterin doğasının biraz saf ve aptal olması gerektiği fikrindeyim. Sefil bir karakterin bir kurtarıcıya dönüşmesinden dolayı Esra karakteri aslında iyi yansıtılmıştır. Bu aptallıktan kahramana dönüşü çok iyi bir geçişle verilmemiş olabilir. Dizide eksikliklerin, izleyiciyi salak yerine koymaya kadar varacak diyalogların olduğunu düşünsem de tatlı bir seyir zevki içinde bunları görmezden gelebiliriz. Türk dizileri içerisinde değerlendirdiğim zaman gayet güzel bir dizi olarak değerlendiriyorum.
Fakat Dark dizisinin zamandaki yolculuk ve olayların birbirine girişini anlattığı senaryo ve oyunculukları düşündüğümde Türk dizilerinin daha iyisini yapmak zorunda olduğu aşikardır. Daha alınacak çok yolumuz var. Daha iyi diyalog ve çekim teklikleriyle ileride daha güzel yapımları ile karşılaşır mıyız? Belki...(Ancak umut edebilirim).
Unutmadan dizide geçen Osmanlıca günlüğün matbu baskı olduğu çok açık, bunun fark edilmeyeceğini düşünmüş olabilirler ama yakalandınız.
Vaktiniz varsa diziye bir göz atın derim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder