Panel saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Ardından
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü konuşma yaptı. Ardından Panel başkanına söz
verildi. İlk panelist olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümünden Doç. Dr.
Bilgin Çelik, “Çanakkale Savaşlarının İlk Aşaması: Deniz Harekatı ve 18 Mart
Zaferi” konulu panelini sundu. Balkan Savaşları Dünya Savaşının provasıydı.
Saray Bosna’da veliahdın öldürülmesi ile savaş patla verdi. Osmanlı, Balkan
Savaşlarında karşısında ittifak gördüğü için Dünya Savaşında hemen ittifak
ihtiyacı hissetti. Almanya tarafında savaşa katıldı. Rusya ve İngiltere
Çanakkale cephesinin açılmasını istiyor. Raporlara rağmen cephede saldırıya
acele edildi. 19 Şubat’ta saldırıya başlanmışsa da başarısızlıkla sonuçlandı.
Amiral Carden yenilgi arkasından sağlık sorunlarını göstererek istifa etti.
Osmanlı’nın denize döktüğü eski mayınları Osmanlı ordusunda çalışmış İngiliz
Subaylar döşemişti. Nusret gemisini döşediği mayınlar savaşın kaderini
değiştirdi. Mayının olduğu yerde keşif uçuşu yaparak temiz olduğu raporunu
veren pilot kurşuna dizildi. Mayınlar ve Toplar sayesinde zafer kazanıldı.
Balkan savaşında özgüvenini kaybeden asker özgüven kazandı.
Ege Üniversitesi Tarih Bölümünden Doç. Dr. Hasan Mert,
“Çanakkale Savaşında Sosyal ve Toplumsal Psikoloji” adlı panelini sundu.
Genelkurmay Arşivlerinde 57 bin Osmanlı şehidi ve 211 bin kişi kayıp ve
hastalıktan öldüğü anlaşılmaktadır. Bu savaşta her aile 1 kişiyi kaybetmiştir.
Sormamız gereken sorular var. Geriye dönen askerler hayatlarını nasıl devam ettirdiler.?
Savaşta kalan kişilerin aileleri hayatını nasıl sürdürdü.? Askerlerden birinin
savaşta bacağı kötü yara almıştır. Arkadaşları kangren olmasın diye kesmiş
bacaklarını o ise hayatını bu şekilde devam ediyordu ve “Sağlam bacakla işgal
edilmiş ülkede dolaşacaktım daha iyidi” diyor. Seyit Onbaşı, Çanakkale
kahramanı savaştan sonra hamallık yapıyordu. Pantolonuna takacak kemeri yok,
iple bağlıyorlardı. Atatürk olduğu yerden araba ile geçerken peşinden koşmuş ve
konuşma imkanı bulmuştur. Birbirlerine sarılmışlar, Atatürk bir isteğin var mı
dediğinde sadece çıplak ayağına bakarak ayakkabı istemiştir. Savaşa eşi gitmiş
bir nine evinin her yerine mektupları asmış ve her gün okuyordu. Eşi güzel
kızsın evden çıkmadı diye evden hiç çıkmamış bir nine.. İnsanı ihmal etmeyelim
diyor panelist ve ekliyor hepimiz şehit torunuyuz, şehit torununa saygısızlık
yapılır mı? Hepimiz birbirimize saygı duyalım.
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İnkılap ve İlkeleri
Enstitüsünden Yar. Doç. Fevzi Çakmak, “Yarbay Mustafa Kemal’in Gözünden
Çanakkale Savaşları ve Türk Askeri” konulu panelini sundu. Deniz zaferinden 1
ay sonra kara savaşları başlamıştır. Atatürk’ün savaşta bulunan Alman
subaylardan rahatsız olduğu anlaşılıyor. Bu savaşlarda Atatürk Türk askerine
ölmeyi emretmiş ve askerler emri uygulamıştır. Onlar ölene kadar yeni askerler
savaş alanına gelecektir. Silahı olmayan askerin durduğunu gören diğer taraf
şaşırarak durmak zorunda kalmıştır. Cesaret Tepesi, Anzak koyu(Düşmanın çıkarma
yaptığı yer.) ve Conkbayırı arasında olanları harita ile anlattı. Atatürk
askerlerini dinlendirirken ileriyi görmek için gider ve geri çekilen askerleri
görür. Geri çekilen askerlere ölmeyi emrederken askerlerini savaş alanına
sokar. Siperi boşaltan askerin ne olursa olsun idamını emreder. Savaşta en
büyük sıkıntı suydu. Su başına askerler gittiği zaman bomba yağıyordu.
İttifak kuvvetlerinin ise deniz suyunu arıtma sistemleri vardı. Esirler
arasında Senegalli, Avustralyalı, Londralı, Fransız ve Hindi vardı. Atatürk’ün
basılmış 14 kitabı vardır. “Zabit ve Kumandan İle Hasbihal”, “Arıburnu
Muharebeleri Raporu”, “Anafartalar Muhaberatına Ait Tarihçe” bunlardan sadece
bazıları.. Ruşen Eşref’in “Anafartalar Kumandanı İle Mülakat” eseri de
bahsedilmesi gereken bir kitaptır. Savaşta kullanılan bombaların kovanları ile
Kireçtepe Şehitliği yapılmıştır. Avusturya’da ve Yeni Zelanda Atatürk Anıtları
vardır. Çünkü onların çocuklarını da Türkiye kendi evlatları saymıştır.
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesinden Yar. Doç.
Doğan Duman Panelini sundu. Yurt kavramı 16 ve 17. Yüzyıllarda burjuvazinin
gelişerek devletin kral yönetiminden çıkarak halk ile bağdaştırılması ile
doğuyor. Bu anlayış Osmanlı Devletini de etkiliyor. Yurt kavramı Osmanlı
aydınları tarafından farklı algılanıyor. Namık Kemal, tüm Osmanlı toprağını
alırken, Ziya Gökalp bir ülkü olarak ele alıyor. Said Paşa ise şeriat
hükümlerinin geçtiği her yeri yurt toprağı sayıyor. Çanakkale savaşında
kayıpların çoğu Türk-Müslüman olmakla beraber Gayri Müslim sınıfında savaşta
olduğunu görüyoruz. Bazı Gayri Müslimlerin gönüllü olarak savaşa katıldıkları
ve şehit oldukları görülüyor. Savaşta sağlık alanında çalışan kişilerden 300
kişinin hayatını kaybetti, bunun 100’ü Gayri Müslimlerden oluşmaktadır. Her 100
şehitten 1’inin Gayri Müslim vatandaş olduğu söylense yanlış olmaz. Rum Dimitri Tabip, Ali Çavuş’a vasiyet
bırakmıştır. “Ben ölürsem Gayri Müslim diye farklı yere gömmeyin. Bende bu
vatanın evladıyım.”
Emekli Dz. Kurmay Albayı Nejat Tarakçı, “Çanakkale’ye
Jeostratejik Bakış” panelini sundu. Savaş 10 ay 20 gün sürdü. 950 bin kişi
savaşa katılmıştır. 91 suüstü gemisi, 14 denizaltı, 50+nakliye gemisi düşmanın
vardır. Savaşın sebebi Petrol paylaşımıdır. Çanakkale geçilerek Rusya’ya yardım
ve İstanbul işgal edilmek isteniyor. 1910’da 19 milyon Osmanlı nüfusu var.
Mısır’da bulunan 600 başıbozuk Yahudi’den Siyonistler ordu kurarak ittifak
güçlerinin yanında savaşa sokmuştur. Savaşın sonuçlarından biride İsrail
Devletinin kurulma yolunda Siyonistler için olumlu olmuştur. Yunanlılar Limni
adasını Müttefik güçlerin kullanması için vermiştir. Almanlardan alınan toplar,
mayınlar(406 adet), ağ maniaları, cephane(Edirne laboratuvarı) ve uçaklar var.
İngiltere savaşta çok şeyi kaybetmiş ve Rusya’da rejim değişmiştir. Çanakkale
geçilseydi sevr hemen imzalanırdı. Savaşın seyrini Çanakkale değiştirmiştir.
Bir soru sonrası Siyonistler ile Osmanlı vatandaşı olan Yahudilerin ayrı
tutulması gerektiğini belirtmiştir.
Hasan Mert son olarak ülkeyi ziyaret eden birisinden
bahseder. Adam yolda 3 çocuk görür. Sıska ve çuvallar giyiyorlar. Adam soruyor
çocuklara sizin kimseniz yok mu.? Anne ve babalarının savaştan dolayı öldüğünü
duyuyor. Adamın bu milletten ümidi kesilmiştir. Bir daha doğrulamazlar diye
düşünürken çocukların kaldığı kulübeden bastonuyla yaşlı bir teyze çıkar.
Çocuklara seslenir; “Muzaffer, Gazanfer, Mücahit hadi gelin size çorba yaptım.”
Adam tekrar düşünür. Savaşta her şeyini kaybetmiş bir milletin çocuklarına hala
Muzaffer, Mücahit ve Gazanfer isimleri vermesine hayranlıkla bakarak, "bu
milletten umut kesilmez" der.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder