Ege Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı Hüseyin Kocaman'ın açılış konuşması ile panel başladı. (Öncesinde çocuklar bir dans gösterisi yaptı.) Konuşmasında bir çok konuyu dile getiren Kocaman, Türkiye'de 36 Milyon Balkan Türkü olduğunu istatistiklerin gösterdiğini belirtti.
Oturum başkanı olan Prof. Dr. Cüneyt Kanat(Ege Üniversitesi Tarih Bölümü) açılış konuşmasında 1878 yılında yapılan Berlin Antlaşması sonrası Türklere(Müslümanlara) yaşatılan acılara değindi. Çok önemli bir konu olan Türklere karşı yapılan katliam ve göçe zorunda bırakılmanın acısını kimseye anlatamadık. Dünya kamuoyuna anlatamadığımızı, bilim adamlarının bu acıları konuşmazsa anlatamayacağımızın üzerinde durdu. Ve ekledi biz sadece yaşadıklarımız ve gerçekleri anlatmalıyız.
Sözü Trakya Üniversitesinden Bülent Yıldırım'a sözü verdi. Konusu "Bulgaristan'daki Ermeni Komitelerin Faaliyetleri"ydi. Bulgaristan topraklarında Ermeni varlığının Doğu Roma(Bizans)'ya kadar gider. Ermeni Hristiyan mezhebi Efes konsilini kabul etmişken Kadıköy konsilini kabul etmiyor. Bizans otoritesinin kabul ettiği durumu kabul etmeyen Ermeniler Trakya bölgesine sürülüyorlar. Pers ve Doğu Roma arasındaki bir savaştan sonra anlaşma yapıyorlar. Van bölgesinde tampon olarak bulunan Ermenileri Doğu Roma topraklarında bulunanlar göç ettirilirken Pers topraklarında bulunanlarda Doğu'ya göç ettirilecektir. Doğu Roma farklı yerlere göç ettirirken Trakya topraklarına da Ermeniler göç ettirilir. Doğu Roma anlaşma sırasında "Ölürse benim düşmanım ölür(Ermenilere ithafen), gittiği yerde öldürürse yine benim düşmanlarımı öldürür.(Kavimler göçü ile kavimler için.)"
Osmanlı'nın 17. Yüzyılda yapılan hala duran Ermeni Kiliseler Bulgaristan'da bize Ermeni varlığını gösteren kanıtlardır. Ermeni cemaati genel olarak dinlerini yaşayabildikleri ve kiliselerini yapabildikleri için Osmanlı yönetiminden memnunlardır.(Doğu Roma'da bunlar sağlanmıyordu.) 1878 Berlin Antlaşması sonrası Bulgaristan bağımsız oluyor. Bulgar ve Ermeni milliyetçiliği birbirine benzer. Amerikan misyoner okullarının ve Rus faaliyetlerin uygulaması da benzerdir. 19. yüzyılın sonlarında Ermeni komitelerin kurulduğu görülüyor. Bulgar komiteleri ile Ermeni komiteleri arasında işbirliği oluyor. Bulgaristan toprakları faaliyetlerin malzemelerin taşınması için kullanıldığı görülüyor. Abdülhamit suikasti sırasında kullanılan patlayıcı malzemeler Varna'dan gönderilmiştir. Bulgaristan'da Gizli Ermeni Askeri Okulu kuruluyor. Komitecileri yetiştirmek üzerine faaliyetlerde bulunuyor. Ermeni zenginlerinden haraç toplama faaliyetlerine giriliyor. Vermeyenlere suikast uygulanıyor. Toplanan paralar faaliyetlerinde kullanılıyor. Balkan savaşları sırasında Taşnak grubun başında Antronik var ve Bulgar ordusunda gönüllü birlik olarak savaşa giriyor. Antronik'in Yaver Paşa'yı esir aldığını Ermeni kaynakları söylese de aklen küçük bir birliğin Yaver Paşa'yı esir almasının zor olduğu açıktır. Bunun yanında Bulgar ve Türk kaynakları da durumu farklı anlatmaktadır. Olmamış bir olay ile kahramanlaştırılmaya çalışılmaktadır. I. Dünya savaşında Bulgaristan Alman blogunda yer alınca Ermenilerin Rusya'nın kurduğu bölüklere gitmelerine başlangıçta izin veriyorlar. Bulgaristan'ın Almanya(ve Osmanlı) yanında savaşa girmemesi için propaganda yapılsa da Çanakkale savaşı sonrası Bulgaristan Almanya tarafında savaşa giriyor. Osmanlı savaşa girmeden önce 1914 yılında Antronik'in çeşitli faaliyetlere başladığı görülmektedir. Bulgaristan savaş sırasında Ermenileri cephe yerinden hiç beklemeden uzaklaştırmış ve tehlikeli bir durumun oluşmasını engellemek istemiştir.
Daha sonra sıradaki panelist olan Doç. Dr. Bilgin Çelik'e(Dokuz Eylül Üniversitesi-Tarih Bölümü) "Balkan Savaşı Öncesinde Osmanlı Hükumetlerinin Gelişmeler Karşısında Tutumları" konulu paneli sunmak için söz verildi. Konuşmaya Balkanlarda Türk varlığı üzerine başladı. Hun, Avar, Kuman ve Peçenek gibi Türklerin Balkanlara çok erken tarihlerde ayak basarak varlıklarını tesis ettikleri söylenmiştir. Osmanlı'nın 1402'de ayakta kalabilmesi Rumeli'nin elinde olmasıyla sağlanmıştır. Osmanlı Balkanlardan devşirme şeklinde insan kaynağından yararlanmıştır. 1860 yılında Bulgar milletleşmesi başladığında Bulgarlar için tehlike olarak sadece Osmanlı görülmüyor. Rum patrikhanesi Bulgarların patrikhaneye bağlı olmasını ve helenleştirmeyi istemektedir. Bulgarlar ise Osmanlı'dan millet olarak tanınma hakkını alacak. Kemal Karpat'ında belirtiği gibi Balkanlarda cemaatsel(dini) bir milliyetçilik oluşmuştur. 1878 yılında Berlin Anlaşması ile Balkanlarda bir çok bağımsız devlet oluşuyor. Bu devletlerin toprakları kimlik(demografik, dinsel ve ırksal) gözetilerek değil, büyük güçlerin kendi çıkarları ve aralarında çıkabilecek bir dünya savaşını engellemektir. Bu sırada Osmanlı'da önce Osmanlıcılık ideolijisi oluşmuşken, azınlıkların ayrılması Abdülhamit'i İslamcılık politikasına itecektir. Son halka olarak da İttihad ve Terakki Türkçülük ideolojisini oluşturacaktır. Osmanlı aydını İslamcı, Osmanlıcı, Türkçü, Aranavutçu, Arapçı gibi bir çok düşünceye bölünmüştü.
Avusturya'nın anlaşmadan kendine hak çıkarak Bosna-Hersek'i işgali 1878 Berlin Antlaşmasının iflasını gösterir.(Bundan sadece Osmanlı değil, Sırp milliyetçiliği de etkilemiştir. Avusturya'ya karşı düşmanlıkları vardır.) Artık Balkanlarda savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. 1909 yılında Müfid Paşa Balkanlarda bir ittifak kurulacağı hakkında beyanatta bulunsa da Hariciye nezareti geçiştirir. Makedonya'da Bulgar ve Rumlar arasında özellikle çatışma vardır. Abdülhamit bu çatışmadan yaralanarak kendisine gelebilecek tehlikelerde kurtulma politikası gütmüştür. Abdülhamit sonrasında hükumet "Kiliseler ve Mektepler" kanunu 1910'da çıkarır. Bu çatışmaları bitirirken Osmanlı'ya karşı bir işbirliğine gitmesine neden olacaktır. Balkan ittifakı Türk basınına ve diğer basına yansıyor. Savaşın çıkması 1908'den sonra bekleniyordu. Onun için savaşın çıkacağından habersizdik, hazırlanamadık(Osmanlı için) yanlıştır. Ama Osmanlı Büyük güçlerin savaşa izin vermeyeceğini ve Balkanlarda ittifak kurulamayacağını düşünüyordu. Karadağ Rusya'ya kafa tutarak Osmanlı'ya baskı yapmış ve anlaşama yaptırmak zorunda bırakmıştır. Hakkı Paşa(Roma'da görev yapmıştı) Roma'da bulunmasına rağmen Trablusgarb(İtalya ile) savaşını görememiştir. Savaş sonrası istifa etmiştir. Seçimler yaklaştığı için herkes iç siyasette seçimlere odaklanıyor ve dış siyaset ihmal ediliyor. 1912'de Kosava'nın Osmanlı'ya gönderdiği raporlarda savaş çıkacağı yazılıdır. Bu sırada ise tarihe sopalı seçimler olarak geçen seçimler yaşanmaktadır. Asım Paşa Sofya'dan gelmişti. Ama savaşın çıkacağını oda görmedi. Elçiler genel olarak savaş çıkacağını göremiyor.(Paris elçisi hariç) Yerel valiler ise sürekli savaş ihtimali ile ilgili bilgi yollamaktadır. Balkan savaşı öncesi asker teşhisi var ve orduda karışıklık oluşmuştur. Sonucunda ağır bir yenilgiye Osmanlı maruz kalmıştır.
Son olarak da Ankara Üniversitesi DTCF Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Zafer "1877-1989'a Bulgaristan Türkleri" konulu panelini sunmak için söz aldı. Rus gravürlerinde Türkler Bulgarlara karşı vahşice davranışlar içinde gösterilmektedir.(Propaganda amaçlı) Komşu olan dost Bulgar düşmana dönüştürülmüştür. Zahari Stoyoncu, Bulgarlar için "kafası kesilen Türklerin kanını içecek kadar vahşileşmiş" olduklarını söyler. Aleksandır Batenberg'in güncesinde ise Rus ve Romen askerlerin Türkler can çekişirken yağmaya giriştiklerini ve Türklerin gruplar halinde açlıktan öldüğü gibi bilgileri vermektedir. Arkadaki slayt da bu sırada herkesin okuması gereken kitap diye "Zağra Müftüsünün Hatıraları*Hüseyin R. Efendi"'nin kitabı geçmekte... Hastanelerde çekilmiş olan Türklerin ağzı ve burnunun kesildiği gözler önüne seriliyor. Kaçırılan Türk kızları ve yetim çocuklar Hristiyanlaştırılmak isteniyor. Bunların ailelerine teslim edilmeleri isteniyor. Bu 1880'de tekrar ediliyor.(Verilmiyor.) Lev Troçki Balkan savaşlarına muhabir olarak katılıyor. Türklere yapılanlar hakkında bilgi vermektedir. Hristo Chernopeev, zorluklarla muhacir olan Türklerden bahsediyor. Hristo Chernopeev Hristiyanlaştırma işlemlerini yapanlardan birisidir.İşkence uygulamaktadır. 1923-39 arasında Bulgarlaştırma politikası devam etmektedir. 1945'de Türklere karşı dikkatli olmalıyız şeklinde beyanatlar vardır. Yerlerinden atarak Bulgarları yerleştirme fikri canlıdır.Pomaklar aismile edilmiş ve bu şekilde Türkleri de asimile etmek istemektedirler. Bulgarlar hep tek millet yaratmak istiyorlar. 1984-85 yılında sadece 40. 000 Türk'ün ismi değiştirilir. Arşiv kaynaklarına göre 310.000 Türk'ün ismi değiştirilmiştir. Bulgarlar böl, parçala yönet politikası gütmüşlerdir. 1989 göçünü salondaki insanların yaşayan kişiler olduğunu söyleyerek anlatmamıştır.
Oturum Başkanı Prof Dr. Cüneyt Kanat, Bernard Lewis'ten alıntı aktardı. Osmanlı Balkanlardaki halkın dili, dini ve kültürünü yaşamasına izin vermiştir. Bu sayede kimliklerini koruyabildiler ve Osmanlı topraktan çekildikten sonra kendi devletlerini kurabildiler. Batı'nın girip, çıktığı yerler içinse bunu söylemek mümkün değildir. Daha sonra Bernard Lewis'in Fransa'da Ermeni Soykırımı yok dediği için yargılandığı ve sembolik bir ceza aldığını belirtti. Tam konuşma ortasında atlayan benim diyeceklerim var diyen, Ahmet Kadıoğlu söz vereceğiz diyerekten susturuldu. Daha sonra ateşli bir şekilde abimiz konuştu. 1879 yılında Sofya başkent olduğunda nüfusunun yarısı Müslüman nüfus imiş, Askerler aracılığıyla bu Müslümanlar 5 yıl boyunca her gün kiliseye götürülmüş. Türklerin kimliğini koruyabilmesi için Bulgaristan'daki Türklerin yer ve diğer isimlerinin kitaplaştırılması gerektiği önerisini sundu. Türk Kimliğini her yerde korunması gerektiği konusunda ısrarda bulundu. Sorulan bir soru üzerine Bülent Yıldırım, Justin Mccary'i kaynak göstererek 5.500.000 Türk'ün katledildiği ve 6.000.000 Türk'ün göç etmek zorunda kaldığını belirtti. Bir iki soru daha sorulduysa da daha fazla uzatmayacağım.
Panel plaket dağıtımıyla son buldu. Paneli Ege Balkan Türkleri Fedarasyonu Düzenledi. Balkan Rumeli Göçmen Konfederasyonu desteklemiş, 07.03.2015 saat; 13.00'da Bornova Büyük Park'ta bulunan Uğur Mumcu Kültür Ve Sanat Merkezinde gerçekleşti. Panelin gerçekleşmesinde çabası olan herkese teşekkür ederim.
8.3.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder