MAGDALA
Malumdur ki bu mahal Rabbimizin huzuru ile mübarek kılınmıştır, zira okuyoruz ki karşı yakada dört bin kişiyi doyurduktan sonra, "kayığa binip Magdala hududuna geldi". "Magdala" ismi hatrımıza getiriyor ki bu mahal Magda(lalı) Maria'nın[Meryem] vatanıydı. Maria[Meryem] kendi Rabbine minnettar kalmıştı, çünkü en şiddetli türden olan cinlerin yed-i zaptına[hakimiyetine] düşmüşken, Iesus(İsa) kendisini helas[halas: kurtulma] etmiştir. Maria'nın Iesus'a feda-ı can edercesine hidmet[hizmet] etmekle kendi minnettarlığını arz etmesine kimin dikkat-i celp olunmaz; Maria can-ı gönülden Iesus'a hizmet etti ve stavrosunun yanında bekledi. Maria Iesus'un gömüldüğü vakit hazır bulundu ve kendi mezarının başında bekledi. Rabbinin kıyam edip[ayağa kalktığı] ölümün zincirlerini kırdığı ve "esareti esir götürdüğü" vakit onu ilk defa gören kendisiydi. Kendi minnettarlığını göstermek hususundaki arzusu bizim ister istemez kendisine arz-ı muhabbet etmemize sebep olur. Bir seyyah Magdala harabeleri arasında durup da kirli kulübelere nazar ettiğinde, ancak bu kadın, yani Magda(lalı) Maria vasıtasıyla, bu mahalin ismi Hristiyan milletlerin lisanına geçmiştir diye kendi kendine mülahaza etmeye meyyal[istekli] bulunur. İşte böylece elinden gelen biraz şeyi yapmaktan bir an fariğ gelmeyen[vazgeçmeyen] bir kadının namı, her güne gösterişten ari bir halde, dünyaya şay oldu. Paris'in en mükellef ulu kiliselerinden biri Magda(lalı) Maria'nın namını taşır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder