Ayasofya |
Aslında hikayenin kökü M.S. 6. yy.'dan eskidir. M.Ö. 6. yy.da yapılan, dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı'nın izleri ile beraber, Mısır ve Lübnan'dan gelen tarihi eserlerinde izlerini taşır Ayasofia. Efes'in Artemis Tapınağı'nın sütunlarının Ayasofia için taşınmasına Halikarnas Balıkçısı üzüntü ile yaklaşır eserlerinde.
M.Ö. 532 yılında, İstanbul'da Nika isyanı sırasında, Ayasofia yerinde bulunan ahşaptan binada yıkılmıştır. Iustinianus, bu isyanı bastırdıktan sonra fırsatı değerlendirip, yeni bir İstanbul inşa etmeye karar vermiştir. Ayasofia'nın da inşasına bu tarihte başlanmış, beş yıl sonra ise Hristiyanların ibadetine açılmıştır. M.Ö. 557 tarihinde kubbesi çökünce yeni kubbe yapımına başlandı ve dört yıl içerisinde tamamlanabildi. M.Ö. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u ele geçirmesi ile o dönemin anlayışı gereği Ayasofia Cami'ye çevrildi. Bu anlayış, İslam geleneğinde fethedilen yerin büyük ibadethanesinin camiye çevrilmesiyle ilgilidir ve dönem için siyasi bir anlamı vardır. Sadece İslam geleneğinde gerçekleşen bir durum da değildir bu olaylar, Hristiyanlar, Roma'daki Pantheon'u M.S. 7. yüzyılda kiliseye, Cordoba Camisi'ni M.S. 13. yüzyılın ilk çeyreğinde katedrale çevirmişlerdir.
Ayasofia'ya en büyük değişikliği ise Osmanlı mimarı olarak karşımıza çıkan Mimar Sinan vermiştir. Depreme dayanıklı olması için bazı eklemeler yapmış ve İslamı simgelemesi içinde minareleri eklemiştir. Ayasofia, (Doğu) Roma'yı yani Hristiyan ve Yunanca kültürü ile haşır neşir Roma kültürünü, Osmanlı kültürünü ve aynı zamanda sütunları ile başta Artemis Tapınağı olmak üzere klasik eskiçağ kültürlerini temsil etmektedir. Bu üç farklı kültürü(belki daha fazla) aynı anda içinize çekebileceğiniz az mekan vardır. Umarım bugünkü gelişmeler, Ayasofia'nın kültürel değerine bir zarar vermez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder