DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

1 Ocak 2024 Pazartesi

KURAK GÜNLERDE ÇALINAN TENEKELER

 

KURAK GÜNLERDE ÇALINAN TENEKELER


Kurak Günler filmini izledim, belki de geç kalınmış bir seyirdi, Kuru Otlar Üstüne filmini yakın zamanda izlemiş olmam ve Hayat filmine gitme planları içindeyken, belleğimdeki izlek açısından belki de tam zamanıydı. Belki de bir gün üç filmi üst üste izleyip, tabiri caizse kendimi bir işkenceye sokmalıyım. Kuru Otlar Üstüne'yi de Kurak Günler filmini de bir oturuşta izledim, seyirciyi ekrana bağlıyorlar. İki filmde de ortak temalar var, fakat başkahramanlarımız birbirine olabildiğince zıt karakterler. Bu yazıyı kaleme almaktaki saikim, iki filmi karşılaştırmak değil. Kurak Günler ile Yaşar Kemal'in Teneke kitabı arasındaki bazı temalar arasındaki benzerlik.


Buradaki amacım Kurak Günler filminin senaryosunun Teneke'nin benzeri olduğunu falan iddia etmek değil, sadece benzer bir temayı farklı yollarla işledikleri dikkatimi çekti ki zaten temel farklılıklar da mevcut. Bunlardan birisi LGBTi öğeler içerdiği için bakanlık desteğinin geri istenmesinde açığa çıkmış, devletin ataerkil damarları kabarmış, kendince sabote girişiminde bulunmuş. Sanki LGBTi olan bireyler vergiden muafmışcasına, kutsal aile nizamı için, vergilerle verilen desteği iktidar gücünün büyüsü ile kesivermişler. Öyle ya, filmin ve hatta kitabın temel eleştirisi, filmin çekimlerinde de kendini gerçeklikle aşikar kılmış.


Emin Alper'in film üzerindeki bir söyleşisinden, açıkçası benim çok bilmediğim bir geleneğin içerisinde filmin görülmesinden memnun olduğu anlaşılıyor. Bu geleneğe Teneke eserinin de dahil olduğu fikri uyandı bende, Alper, Susuz Yaz ve Bir Zamanlar Anadolu'ya orandan Kurak Günler'e bir izlek çizilebilir mi minvalindeki soruya "Tabii ki filmin bu sinema klasikleriyle birlikte anılması çok mutlu ediyor beni ve ben de bunu çok yapıyorum kafamda. Hem senaryo aşamasında hem çekim aşamasında da böyleydi bu. Bizim hem sinemamızda hem edebiyatımızda çok sık işlenmiş konular bunlar zaten. En genel anlamda (Susuz Yaz’da öyle değil tabii ama) kasabaya ait olmayan şehirli bir memurun kasabaya gelmesi ve ardından yaşananlar… Yakup Kadri’nin ‘Yaban’ından itibaren en temel meselelerimizden birisi Batı-Doğu, şehir-taşra gerilimi olduğu için ve çoğu zaman bu örtüştüğü için çeşitli şekillerde karşımıza gelen, incelenen bir karşıtlık bu. Kurak Günler de bu geleneğin bir parçası elbette, bu konuda hiçbir şüphe yok. Bu karşıtlığı günümüz şartlarında bir çerçeveye yerleştirmek benim temel isteklerimden bir tanesiydi. Dolayısıyla bu kanalın bir parçası olarak anılması benim çok hoşuma gider." cevabını verir.


Yaşar Kemal'in Teneke eseri Çeltik(Pirinç) sorunu üzerinden kurar kurgusunu, Kurak Günler ise yeraltı sularının çekilip açılan obruklar sorunu üzerinden kurgusunu kurmuştur. Obruklar da, köylerin yakınına kurulan çeltik tarlaları da topluma tehlike yaratmaktadır. Biri sıtmaya, diğeri birden yerleşim yerini içine çekebilecek çukura gebe. Teneke'de yerleşim yerleri yakınına çeltik kurmaya hevesli ağalar, Kurak Günler filminde ise yeraltı suyunu köye getirerek ucuz siyasi çıkarlar peşinde koşan taşranın 'önde gelen'leri. 


Yaşar Kemal'in Tenekesi ile Emin Alper'in Kurak Günler filmi arasında bağlantıyı kurmak, taşranın önde gelenlerin savcı(Kurak Günler) ve kaymakam(Teneke) karakterlerini içki sofrasına davet etmesi, bu sofrada savcıyı/kaymakamı manipüle etmeye çalışmalarından geldi. Daha doğrusu Kurak Günler filminde savcının rakı sofrasında oturması, imgelemimde Teneke eserindeki içki sofrasını doğurdu. Teneke'deki kaymakam karakterinin bu sofrada geçirdiği süre, Kurak Günler'e göre daha uzun bir süreyi kapsar, ilk defa yaptığı görevinde ihmallere sebep olur ve köyün ağalarının yararına yanlış kararlar verir. Etliye sütlüye pek dokunmaya hevesli olmayan memurun çeltik yasasını önüne koyması ile kendisine gelecek, ağaların kendisine oyun oynadığını anlayacaktır. Kurak Günler filminde ise kısıtlı süre olmasından olacak ki rakı ile sarhoş olduğunda bir şeylerin ters gittiğinin farkına varan bir savcı karakteri olacaktır.


Bir izleyici olarak Kurak Günler'in savcısının, belediye başkanının oğlu olan avukat ve onun yanında dolaşan dişçi karakterine karşı önyargısını taşıdım. O gecedeki eğlencedeki kıza tecavüz edenlerin onlar olduğuna koşulsuzca inandım, savcıda tüm soruşturmasını bu minvalde yürüttü. Emin Alper ise tecavüz olayı ile seyirciyi bir muammaya sürüklemek istemiş ve bu konuda başarılı olmuş, savcının o gece olaydaki rolünün net olmaması da seyircinin düşünmesi için fırsat sunuyormuş. Savcının olaydaki dahili meselesi düşündürse de savcıyı bu konuda yargılama fikri bende oluşmadı. Baştan yemeğe hiç gitmemesi gerektiğini düşündüm sadece.


Yaşar Kemal'in Teneke'deki kaymakamı ise daha net bir karakter sunar bize, Çeltik Yasası'nı okuduktan sonra kandırıldığını fark eder ve ağalara karşı sonuna kadar mücadele eder. Çeltik sorununu çözmek için her türlü cesareti gösterir ve her türlü dayatmaya karşı durur. Kurak Günler'in savcısı ise tecavüz olayında taviz vermeden gözaltılar yapar, fakat olaydaki net olmayan rolü bir kafa karışıklığı yaratır(neler olduğunu rakısına katılan ilaçtan dolayı kendisi de hatırlamamaktadır), testlerin olumsuz çıkmasıyla ise gözaltılar boşa çıkar, hakim gözaltındakilerin bırakılmasına karar verir.


Obruklar konusunda belediyenin yaptığı yolsuzluklarla mücadeleye girmeden savcı hakkında karalama kampanyası yapılmış, yerliler savcıya karşı kışkırtılmıştır. Belediye taşraya su getiren kahramanken, savcı suyun gelmesini engelleyen kötü adam konumuna getirilmiştir. Belediye başkanı su vaadiyle tekrar seçilir, buradan sonra savcıya karşı bir linç girişimi de başlayacaktır. Belediye başkanının ve çevresindeki önde gelenlerin kötü karakterlerini burada net olarak görürüz. Ahaliyi de manipüle ederek yanlarına çekmişlerdir. Savcının evini taciz etmişler, savcı ise yanındaki gazeteci ile beraber bir cesaret ile evden çıkmış, ahalinin önünden geçerek arabasına binmiştir, ahali bir an sessizleşip, şaşkınlıkla bakarken savcı ile gazeteci arabaya binerek uzaklaşmaya başladıkları sırada tezahüratla arabanın peşine düşmüştür. Belediye başkanı ve önde gelenler ise av kıyafetleri ile bir yolu kapatmışlardır, savcının arabayı görünce peşlerine takılmışlardır. Savcı ve gazeteci yol kapalı olması sebebiyle arabadan inip kaçmaya devam ederken, avcılar da peşlerine yayan takılmıştır, gecenin karanlığında bir obruk oluşur, obruğun bir tarafında avcılar varken, diğer tarafta iki silüet görünürken film sona erer. Teneke'nin kaymakamı ise ölüm tehdidi almış, buna rağmen görevini sonuna kadar devam ettirmişse de çeltik tarlası ağaları işi Ankara'dan çözerek kaymakam görevden aldırmıştır. Ağalar, kaymakam köyü terk ederken ahaliye teneke çaldırmıştır.


Emin Alper'in Kurak Günleri'nde Belediye Başkanı çevresinde konuşlanmış kötülük ile Teneke'deki ağaların çevresinde konuşlanmış kötülük galip gelmiştir. Çünkü ahaliye güçlü olduklarına ikna etmişler, onların güçlerinin elden gitmesinin en çok zararının dokunacağı kişilerin ahali olduğu konusunda manipüle etmişlerdir. İktidar, rant, güç ilişkileri karşısında kanunların, mevzuatların, kuralların yenik düştüğünü temaşa ederiz. Ufak bir umut vardır da ahali bilinçlenmedikçe, ağalara, rantçılara karşı gelmedikçe bu umutların ne anlamı vardır. Ahali de organize kötülük ağının içine dahil oluverir, bir topluluk halinde gösterilen hedefi linç etmeye hazırdırlar... Biz ahalinin neresindeyiz? 

***

Not: Teneke'deki karakteri savcı olarak yanlış hatırlamış ve ona göre yazıyı hazırlamıştım, Atiye Kaya'nın hatırlatması ile yazıda gerekli düzeltmeyi yaptım. Kendisine bu uyarıdan dolayı teşekkür ederim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder