DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

17 Ekim 2014 Cuma

2. Gün (100. Yıl I. Dünya Savaşı Sempozyumu)

2. Uluslararası Tarih Sempozyumu(D.E.Ü.) "100. Yılında I. Dünya Savaşı" konusu ile iki günlük bir program ile karşımıza çıktı. Dün ilk gün ile ilgili aktarımları yapmıştım. Bugünde ikinci gün aktarımlarını yapmadan önce, dün eksik olarak eleştirdiğim; tarih öğrencilerine çeviri kulaklıklarının verilmemesi durumunun düzeltildiğini belirtmek isterim. Kulaklıkları alarak yabancı katılımcıları da izleme şansı edinmiş olduk. Dün kulaklık eksikliği olduğu için böyle bir uygulamaya gitmek zorunda kalmış oldukları anlaşılmakta, yine de bunların önceden düşünülmesi gerekir.

Programı incelemek isteyenler;

"https://word.office.live.com/wv/WordView.aspx?FBsrc=https%3A%2F%2Fwww.facebook.com%2Fdownload%2Ffile_preview.php%3Fid%3D1492658390993636%26time%3D1413573044%26metadata&access_token=100004379346581%3AAVJI_C_azo_QdZD7bAM9lJDBBC9e3Kd-XdqfFPlRhH_sOQ&title=Dokuz+Eyl%C3%BCl+%C3%9Cniversitesi+Sempozyum+Program-+WORD+%281%29.docx"
adresinden ulaşabilirler.

Ben kendi katıldığım oturumları size kısa kısa anlatacağım. D.E.Ü Edebiyat Fakültesinde olan oturumların hepsine katılmış olmam, öncelikle benim sonra sizin faydanıza oldu. Sabah 7.30 da sırf sempozyuma katılmak için kalktım.(Size değil kendime kalktım. :D) 8.40'da Edebiyat Fakültesindeydim. İlk oturumun başkanlığını Prof. Dr. Ergün Aybars yaptı.

İlk konuşmacı hocamız Prof. Dr. Recai Tekoğlu “Savaşın Ortasında Bir Alman Oriyentalist: Bedrich Friedrich Hrozny” konusu ile konuşmasını yaptı. Konuşmasında Antik konulara ilginin Cumhuriyet devrinde olduğunu bugün M. Kemal Atatürk'ün kurduğu disiplinlerin bir adım ilerisine gidilmediğini anlattı. Hrozny İstanbul'a Almanya tarafından askere gönderilmişti. Yeteneksiz, eline süpürge versen yerleri süpüremeyecek bir adamdı. Aslında her şey rastlantısal olduğunu, tabletleri ilk Kürt Hasan'ın bulduğunu ve onun gösterdiği yerde kazı yapıldığını anlattı. Hrozny'nin İstanbul Arkeoloji Müzesinde tabletleri çözmesinde belirli bir strateji olmadığını da belirtti. Dünya'da Yahudi doktrini ve Yunan-Roma'nın uygarlığın başlangıcı olduğu  gibi bir yaklaşımın olduğunu bundan kurtulmadan Antik Çağın tam anlamıyla bilimsel olamayacağına değindi. Tevrattan dolayı Anadolu'da bilinen Neşa'lılara Hititler denildiğini aslında Het oğulları ile hiç bir alakasının bulunmadığının kanıtlandığını anlatan Recai Tekoğlu Türkiye'de Mısır Biliminin kurulmadığını belirterek, Mısır bilimi olmaksızın Uygarlık çalışmasının yapılamayacağını belirterek konuşmasını sonlandırdı. 

Sıradaki konuşmacı Mustafa Çolak “I.Dünya Savaşı'nda Almanların Osmanlı Devleti'nden Beklentileri” konusunu sundu. Almanya'nın beklentisi Osmanlı'nın Hilafetini kullanarak İngiliz ve Rus sömürgesi altında bulunan Müslümanların ayaklandırmasını cihat ilan ederek yapması idi. Bunun için Wilhelm'in Hacı Wilhelm olarak propagandası yapmışlardır. Kudüs ziyareti sırasında gizlice hac yaptığı propaganda edildi. Almanların isteği ile Süveyş ve Kafkas cepheleri açılıyor. Süveyş'in İngiltere'nin elinden alınmasını istiyor. Kafkas Cephesinde de Rusya'ya yıldırım harekatının yapılmasını istiyor.  Almanya ayaklanma sonrası silah sözü veriyor ama Osmanlı ile direk kara(demiryolu) ve deniz sınırı olması sözünde durmasına engel oluyor. Avusturya'nın aradaki bağlantıyı kuramamasından dolayıdır. Aslında ne İngiltere ne de  Almanya, Türk ordusuna güvenmiyor. Bunun sebebi Balkan Savaşlarında aldığı hezimettir. 

Murat Nalçacı, “Rus Kafkas Ordusu ve Sarıkamış Harekâtı” konusunu sundu. Harita üzerinde cepheyi gösterdi. Rus ordularından bahsetti. Rusya'nın Türkistan Kolordusunun Türk ve Müslümanlardan oluşmadığını, çünkü Müslümanların askere alınma zorunluluğu olmadığını belirtti. Sürekli yanlış algılanan 90.000 askerin donarak ölmüş olduğunun yanlış olduğunu istatiksel rakamlarla göz önüne serdi. Rus ordusu 65.000 kişi, Osmanlı Ordusunun 75.000 kişiden oluştuğunu ortaya koydu. İlk oturum sona erdi. 

İkinci oturum başkanlığını, Recai Tekoğlu yaptı. Prof. Dr. Adam KOSESKI “The Great War, and Its Consequences for the Balkan Countries” konusunu sundu. Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusya'nın yıkılması ile bir çok bağımsız devlet kuruldu. Romanya'nın savaşta en karlı çıkan Balkan devleti olduğunu, aynı zamanda %30 azınlık ile etnik bir tehlikenin oluştuğunu belirtti. Yugoslavya ülkesinin kurulduğunu, bir çok azınlıktan oluştuğunu anlattı. Balkan ülkelerinde sınırsal sorunların oluştuğunu ve Balkanların genelinin nüfusunun çoğunluğunun köylü olduğunu belirtti. Balkanlar Hitler'i yeterince önemsemediklerini ve önemsemesi gerektiğini aktardı. Versay'ın istenilen düzeni sağlayamadığını ve Faşizm, şövanizm gibi akımlarının doğmasına sebep olduğunu belirtti. Dünya Savaşının bir daha çıkmamasını temenni etti. 


Prof. Dr. Andras GERO “National Delirium. War Propaganda in Hungarian Theatres” konulu bildirisini sundu. Kitlesel propagandanın yapıldığını belirterek sözlerine başladı. Sanatın ilk defa insanların savaşa katılması için propaganda yaptığı görülüyor. Savaşa girmenin en önemli nedeninin Milliyetçilik olduğunu belirten konuşmacı Macar basınının "Bizde Arşidük çok, bir tane az olsa ne olur?" algısının olduğunu gördüğünü belirtti. Budapeşte'de 7 tane tiyatro oyunun çıkarıldığını belirterek bir tanesini bize örnek verdi. Bu tiyatro oyunlara katılması için insanların çok paralı olması gerekmediğini, bir futbol maçı bileti ile aynı fiyatta olan oyun biletlerinin olduğunu anlattı. 1840 yılında "hepimiz gitmeliyiz" şarkısının tiyatroya oyun olarak uygulandığını ve bu oyunu bize aktardı. Daha savaş çıkmamış ve olası savaştan oyunda bahsediliyordu. Evlerini Sırpların ve Rusların ateşe vereceğini söylüyorlardı. Kadın Sırplara karşı ve canilere karşı savaşı desteklediğini söylüyordu. Ferdinand'ın yetimlerini düşünen köylü kadın, "bunları yapanları öldürelim." diyor. Kadın, sosyal demokratları ülkeleri için savaşmalarına ikna ediyor. Sırp bir rahibin kızı, Macar birisini seviyor ve kendini Macar gibi hissediyor. Babasının Macarlar tarafından öldürülmesinden sonra bunun Tanrının isteği olduğunu söyleyerek, milli duyguların aile duygularının üstüne çıktığı görülüyor. Savaşın iyi biteceği ve bir daha savaş olmayacağı şeklinde oyun bitiyor. Milliyetçiliğin, milli bir çöküşe sebep olabileceğini belirterek konuşmasını sonlandırıyor. 

Prof. Dr. Ergün AYBARS “Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşı'na Girişi ve Sonuçları” konulu bildirisini sundu. Savaşı Almanya'nın savaşın başında kaybedeceği belli oluyor. Yavuz ve Midilli'nin Karadeniz'e girmesi ile fiilen Osmanlı savaşa giriyor. Balkan savaşlarından dolayı kimse Türk ordusuna güvenmiyor ve Çanakkale'yi geçeceklerini düşünüyorlar. Savaşın 4 yıla çıkmasını sebebi Anafarta muharebesidir. Mustafa Kemal Paşa, Churchill'in siyasi kariyerini böylelikle 20 yıl engellemiş oluyor. Dünya savaşı sonrası İmparatorluklar çağı sona erdi. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda barış." sözü ile konuşmasını sonlandırdı. 

Prof. Dr. Osman KÖSE “Birinci Dünya Savaşı'na Girerken Rusya'nın Balkanlara Yönelik Politikası” konulu bildirisini sundu. Ruslar, Balkanlarda yayılmak istiyor. Rusya Balkanlarda 18. yüzyıldan itibaren konsolosluk açma hakkı kazanıyor. Bulgaristan'ın Büyük Bulgaristan hayali, Yunanistan'ın Megali İdea, Karadağ'ın kendi hayali, Arnavutluk bağımsız devlet kurma hayalleri var. Rusya Boğazları alarak Akdeniz'e ulaşma ve İstanbul'u alarak Bizans'ı canlandırmak istiyor. Rusların etkisi ile Balkan devletleri ittifak yapacaklar. Balkan Savaşlarının çıkması ile Rusya'nın planları gerçekleşmeyecek. Rusya Balkanlar ve Ermenilere destek vererek iki taraftan ilerlemeyi planlıyor. 

Bu oturumun sonunda Varşova Üniversitesi ile D.E.Ü arasında Erasmus anlaşması imzalandı. 

Günün 3. Oturumu Prof. Dr. Adam KOSESKI başkanlığında başladı. Prof. Dr. Danuta CHMIELOWSKA “Türk Romancılardan Kemal Tahir ve Onun I. Dünya Savaşı Yorumu” konulu bildirisini sundu. Kemal Tahir'in Türk toplumunun resmini kitaplarında çizdiğini belirtti. 

Doç. Dr. Sam HIRST “Embattled Anatolia: The Evolution of Georgii Chicherin’s Views of Turkey During the First World War” konulu bildirisini sundu. Rusya'nın entelektüel düşüncesinin değişmesini bir örnek üzerinden aktardı. Yabancılardan sorumlu komiser ve edebiyatta uzmanlaşmış, iyi bir yazardan bahsetti. Bu Chicherin'di. 1902 yılında Osmanlı'ya antipati ile yaklaşıyordu.Yolsuz bir devlet olduğunu ve Hristiyan azınlığa karşı zulüm yaptığını düşünüyordu. Daha sonra Marksist olmaya başlıyor. 1915 yılında savaşın sebebinin İngiliz Emperyalizmi olduğunu düşünmeye başladı. 1920'de dış ilişkileri inceleme görevi verildi. Sırbistan ve Ermenistan'ın bağımsızlığı ile ilgili yazdı ve onları doğulu olarak sayıyordu. Lenin'in görüşlerini de tekrar etti. Bu düşünce dönüşümü ile Türk bağımsızlığını savunmaya başladı. Bu konuda Lenin'e mektup yazarak Mustafa Kemal'e Ankara'yı desteklediklerini yazmasını istedi. 

Doç. Dr. Lütviyye ASGERZADE “Savaş ve Edebiyat: Çanakkale” bildirisini sundu. Lutviyye hanım Azerbaycan aksanı ile Türkçe konuştu. M. Akif Ersoy ve Hüseyin Cahit Efendi üzerinden konusunu ilerletti. M. Akif'in Balkan hezimeti, Çanakkale muharebesini ve Osmanlı'nı yıkılışını görmüştü. Kalemini vatanı için en iyi kullanılan yazar, vatan sever olduğunu belirtti. Öz şehidine daha iyi yaklaşan bir yazar olmadığını(görmediğini)belirtti.  Hüseyin Cahit Efendi Türkçülüğü, Turancılığı ve Milliyetçiliği savunduğunu ve kalemini Azerbaycan için kullandığını belirtti. 

Yrd. Doç. Dr. Ahu Selin ERKUL YAĞCI “I. Dünya Savaşı, Okurlar, Çeviriler ve Yansımalar” konusunda bildirisini sundu. İstatistiksel veriler ile basılan kitap oranlarını gösterdi. 1840-1939 arasında 67 bin küsür(tam sayıyı not alamadım.) kitap basıldığını tablo ile gösterdi. Telif, çeviri eserlerinin istatistiksel olarak gösterdi. 

Son oturumu Türkan MİÇOĞULLARI başkanlığında yaptılar. Prof. Dr. Bünyamin KOCAOĞLU- Yrd. Doç. Türkmen TÖRELİ “I.Dünya Savaşı’nın Türk İç Siyaseti Üzerine Etkileri” bildirisini Bünyamin Kocaoğlu sundu. II. Meşrutiyetten itibaren iç siyaseti Milli İktisadın başlaması ile etkiledi. Devlet ve Partinin bütünleşme algısının İttihad Terakki'ye dayandığını belirtti. 

Doç. Dr. Cafer ŞEN “Birinci Dünya Harbi'ni Konu Alan Romanlarda Harp Zenginleri ve Bunların İttihat ve Terakki Fırkasıyla İlişkilendirilmesi” bildirisini sundu. Sinekli Bakkal'da İttihat Terakki'nin homojen olduğunu işlediğini ve İttihatçıları eleştiren romanlardan bahsetti. İlk Harp zenginlerini kullanan yazarın Refik Halid olduğunu söyledi ve "Bu adamlar zengin olsun diye mi? 19 yaşındaki çocuklar ölüyor." cümlesini bir kitaptan aktardı. Kemal Tahir'in Kurt Kanunu'nda tamamen ittihadçıları eleştirdiğini, Kara Kemal'e söylettiklerinin kendi arzuları olduğunu belirtti. 

Yrd. Doç. Dr. Füsun ÇOBAN DÖŞKAYA “Kadın Yazarların Eserlerinde Birinci Dünya Savaşı İzlenimleri ve Etkileri” bildirisini sundu. Kadın bir araç olarak kullanılmış diye konuşmasına başladı. Bu dönemde kadın algısındaki söylemde can alıcı diye devam etti. "Geçmişi bilmeyen çocuk kalmaya mecburdur" aktardığı söz güzeldi. Kadın üzerine tarihsel kaynağın az olmasından yakındı. Kadın algısının Ulusal sembol, şavaş arkasında; hemşire vs., Ana ve Kurban olarak imgelendiğini belirtti. Başka güzel tespiti de savaş bitti denilince, savaşın bitmediği sıkıntıların devam ettiğidir. I. Dünya Savaşında kadın konusunda çalışma yok denecek kadar az olmasını eleştirdi. Hatırlamak direnmektir. Biz de burada hatırlayarak direniyoruz diyerek konuşmasını sonlandırdı. 

Yrd. Doç. Dr. Gökay DURMUŞ “Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Çanakkale Üçlemesinde Türk Kadının Kahramanlıkları” bildirisini sundu. M. Necati'nin Zafer kazanmanın yeterli olmadığını, yenilenme zamanı olduğunu kahramanlarına söyletmiştir. Düşmanlar için; yine geleceklerdir, öyle yada böyle. Romanlardaki kahraman kadınları uzun uzadıya anlattı. 

Yrd. Doç. Dr. Ü. Gülsüm POLAT “Almas/Elmas Bey: I. Dünya Savaşı Başlarında Sudan İngiliz Karargahı'nda Bir Teşkilat-ı Mahsusa Ajanı” en son bildiriyi sundu. İlginç bir konu olarak güzeldi. İstihbarat ve propagandanın savaşta ne kadar önemli olduğuna değindi. İngiltere'nin istihbarat ve propaganda da daha iyi olduğunu belirtti. Yapılan çalışmaların Teşkilat-ı Mahsusa kuruluşunun 30 kasım 1913'de kurulduğunu göstermektedir. Almas Bey'e verilen görevden ve İngilizlere yakalanışının ve kimliğinin ortaya nasıl çıktığını anlattı. İdamını anlattı. 

Son kapanış oturumu ile sempozyum sona erdi. Salı günü İlber Ortaylı özel oturumu yapılacak.. Bu bilgi şölenini sağlayanlara teşekkür ederim. Daha nicelerini görmek dileğiyle.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder