Nasrettin Hoca Fıkraları |
31. Hocanın, yankesiciler parasını sirkat eylemiş olmasından (sonra) hoca ağlayarak mescide gelip, “Ya Rabb, ben ne günah eyledim ki paralarımı rızasızlıkla aldılar ve Senin neye ihtiyacın var ki böyle oldu” diyerek sabaha kadar o gece yalvarmakta ve ağlamakta devam etti. O gün bir ehl-i servetin karısı, çocuk devlid eylemekte olmasından (sonra) “eğer karım selametle kurtulursa sabahleyin mescide hocaya biraz akçe vereyim” der ve filvaki karısı selametle kurtulmasından (sonraki) ertesi gün(ün) sabahleyin(inde) erkenden me(s)cide gelip hocaya bir hayli nakit akçe yardımı(n)da bulunur. Hoca bunun üzerine, “Allah Allah bir gece me(s)citte acık yatıp ağlamayla benim akçemi dönderdin” demiştir.
32. Bir gün hoca komşusunun birinden bir kazan isteyip, birkaç gün sonra bir de tencere olarak kazanı sahibine verir. Komşusu bunun sebebini sordukta(n sonra) hoca, “kazan doğurdu” der. Birkaç gün sonra yine o komşusundan kazanı ister ve alır. Bir hayli gün geçmiş olduğu halde kazanı sahibine götürmemesinden (sonra), komşusu gelip kazanı istemesine, hoca, “kazan öldü” der; komşusu da “hiç kazan ölebilir mi” dedikte(n sonra hoca,) “her doğuran kazan elbette ölecektir” der.
33. Mezarlık arasında bir gün hoca gezerken, bir mezartaşına bir büyük köpeğin yatmış olmasını görmesi ile eline büyük bir değnek alıp, köpeğe (v)urmakta iken, köpekte havlayarak hocanın üzerine hücum etmeye başlar. Hoca köpeğe alt olacağını anlayınca, elinden değneği atıp, “geç yiğidim geç” der.
34. Hoca tarlada tutmuş olduğu leyleği evine getirip burnunu ve ayaklarını biraz kestikten sonra beraberinde çarşıya götürüp, cemate hitaben, “ya ahali, bu gördüğünüz kanatlı mahluk, şimdi kuş kispetine girmiştir” der.
35. Günlerin birinde hoca, çorba içerken ağzı yanmasına derakap sokağa seğirtip, “arkadaşlar, karnımda yangın var” dedi. Un etmeye başlar
36. Eski vakitlerde senelerce medrese köşelerinde vakit geçirip, ufak bir tahsil görmeleri ile kendilerine bilgili molla unvanı verenlerin birisi Asya’nın ilimden kör ve medeniyetten mahrum şehir ve kasabalarını gezip, bulduğu mahalde esassız suallerde bulunup kendine bilgicilikte şöhret kesp ettiren bu molla, günlerin birinde kasabanın birinden birkaç tane nar alıp koynuna koyup, Hocanın memleketi Ak-şehir’de gelip orada da icra-ı sual ederek malumatım belli eylemek için gelirkene yolda tarlasında çit sürmekte olan Nasrettin hocaya rast gelir; “dur, şu hocaya sual edeyim, bilecek mi” diye bir azametle hocanın yanına gelir ve başlar esassız suallerde bulunmaya, hoca da “ben mecane cevap vermem, koynundaki narları vermezsen” der. O da narları ister istemez verir ve hoca da icabı cevabında bulunur. Def’aten molla sair suallerde bulunmak istemesine, hoca “git daha nar getir de cevabını vereyim” der. Onun üzerine molla, “bu şehrin ahalisine görünüş de kolaylıkla dolma yutturulmazmış” diyerek geri dönüp gider.
37. Hoca bir gün görür ki bir pınar başında bir hayli ördekler yüzüyor derakap bunları tutmaklığa koşmasında(n sonra), ördekler uçup kaçarlar bunun üzerine hoca eline bir parça ekmek alıp pınarın sularına batırıp yemeye başlar. O sırada birisi gelip hoca ne yapıyorsun dedikde(n sonra) “ördek çorbası yiyorum”, der.
38. Bir gün hoca çarşıdan ciğer alıp evine giderken çaylağın biri ciğeri alıp kaçar. Hoca da baka kalır, bunun üzerine hoca da diğer bir elinde ciğer götüren ademin elinden ciğeri kapıp bir taş üzerine çıkar, “bu nedir” diye sorduklarında, “kendi ciğerimi kurtarmak için çaylak oldum” der.
39. Hocadan bir gün birisi bir urgan ister o da “urgana evde un sermişler” der; o da “hoca ipe un serilir mi?” (hoca da) “vermek istemeyince su da serilir” der.
40. Hocanın yanına bir gün bir adam gelip, hoca ile görüşmek ister. Hoca bundan çekinir, nihayet hoca bunun sebebini sordukta(n sonra) o da “tekmil esvaplarının biri birine benzemesinden onu kendisi zann eylemekte olmasından yanına yaklaşmakta olduğunu” söyler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder