DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

15 Aralık 2024 Pazar

DERİNDE BİR HİKAYE

DERİNLERDE BİR HİKAYE

***
Leyla AYDIN, arkeolog olarak mesleğini icra etmekte ve yakın zamanda sualtı arkeolojisi alanında yüksek lisans tezini başarıyla savunmuştur. Satranç ve dalgıçlık alanları ile üst seviyede uğraşmaktadır. Bunların yanında muhtelif alanlarda deneme yazıları yazmaya devam etmektedir.
***

Son zamanlarda hep aynı rüyayı görüyorum. Suyun altında, karanlık kayaların arasında, kendimi kaybolmuş gibi hissediyorum. Ürkütücü bir sessizlik var; sadece derinlerden gelen, belli belirsiz bir uğultu... Güneşin eskimiş bir maskeye dönüştüğü, soğuk bir maviyle kaplanmış gökyüzü sanki bana bakıyor. Bu ışık maskesi bana her şeyi olduğu gibi görmemi sağlıyor ama hiçbir şeyin gerçek sıcaklığını hissettirmiyor. Kayıp bir şeyi arıyorum. Ne olduğunu bilmeden, her taşı, her kovuğu yokluyorum. Bazen bir şeyler bulur gibi oluyorum parmaklarım bir an bir şekle, bir dokuya değiyor, ama hemen ardından o his kayboluyor. Göz kırpan bir kayanın arasında onu bulmuşken, o şey beni fark etmiyor.

 

Düşüncelerimde süzülürken buluyorum onu. Derin derin ama çok düzenli aldığım nefesimi bir kaç dakikalığına tutuyorum. Bir elimde çekiç bir elimde keski tanıtıyorum kendimi. Yeni başlangıçlara adım atan çekicin her tık sesi, kayaların arasına sıkışmış, unutulmuş bir hayatın kapısını çalıyor sanki. Bu eski, taşlaşmış amfora… Yüzyıllar önce, insan ellerinin sıcaklığını en son hissettiği o an, kendini denize bırakmış. Çalkantılar içinde bir batıkta, karanlık sulara gömülmüş. Şimdi burada, soğuk kayalar arasına yerleşmiş, denizin bir parçası olmuş.


Bir zamanlar dolup taşan, belki meyve şaraplarıyla, belki zeytinyağlarıyla doldurulmuş bir kap bu. İnsanlara hizmet eden, sofraların neşesi olmuş bir nesne. Ama gemisiyle birlikte o da batmış, sahipsiz kalmış. Yüzyıllar boyunca sularla, yosunlarla, kayalarla dost olmuş, hatta onların görünüşlerinde bir bütünlük oluşturmuş. Belki de kendisini ona en yakın gelen yere bırakmış, denizin huzurlu karanlığında bir "hiçlik" içinde huzura ermiş. Hiçbir sesin ulaşamadığı, sadece dalgaların ağır ağır fısıldadığı bu yerde…

 

Şimdi ise ben onu bu huzurlu karanlıktan ayırmak üzereyim. Bu kadar zamandır orada, denizle kaynaşmışken acaba oradan çıkmak istiyor mu? Yoksa bu ona yüklediğim bir hikaye mi? Belki de denizin soğuk kollarında, dalgaların arasında bulduğu dinginliktir gerçek arayışı. "Gelmek istiyor musun?" diye fısıldıyorum ona ama cevap yok. Kayalara yapışmış, kök salmış gibi, sanki kendini bu dünyadan soyutlamış. Benim onu olduğu hayattan çekip çıkarmaya çalışmam, belki de yıllardır üzerinde biriken o huzurlu ağırlığı sarsıyor, ona yabancı bir dünya vaat ediyor. Belki de orada olduğu süreç boyunca birinin gelip onu çıkarmasını bekliyordu.


Kararımı verdim. Artık onu çıkarma cesaretini kendimde buluyorum. Onu çıkarıyorum fakat hala üzerimde bir tedirginlik var. Acaba bu amforada diğer amforalar gibi mi? Hayır, değil... Bu amfora nazlı, zahmetli ve kıymetli. Öyle hemen müze vitrinlerinin parlak ışıkları altına konulabilecek bir parça değil. Bedenindeki tuz, yılların birikimi; denizin ona verdiği her katman, birer hatıra. Onu bulunduğu ortamdan çekip çıkarmış olsam da, hemen alışamayacak.


Bu yüzden, amforayı yavaş yavaş yeni bir hayata hazırlamak gerekecek. Tuz oranını azar azar düşürdüğümüz su havuzlarında yıllarca bekleyecek. Her gün onun alıştığı dünyadan uzaklaşmasını biraz daha kolaylaştıracak küçük bir adım. Bir nevi yeni hayatına alışması için bir köprü olacak bu süreç. Belki de bu nazlı geçiş, onun değerini gözümüzde daha da artıracak. Sabır, sevgi ve özen gerektiren bir süreç.


Ama yine de aklımda bir soru asılı kalıyor: Onun için doğru olan bu mu? Belki de denizle bütünleşmiş olan yapısını bozarak bir hata yapıyorumdur. O, kim bilir, tuzla yoğrulmuş bu hâliyle, denizin izlerini taşıyan haliyle mutlu olabilirdi. Ancak yine de, içimde onun hikayesini devam ettirme isteği ağır basıyor. Eğer hikayesi duyulacaksa, belki de bu çabanın bir anlamı vardır.


Bir hikaye, yalnızca sorulara cevap vermek için var olmaz. Kimi zaman soruların kendisi, cevaplardan daha değerlidir. Ve belki de, bu amforanın hikayesi, o soruları sormaktan ibaret olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder