THE MAN FROM EARTH |
"L. E. Burnouf (La Sciences des religions [1870], Paris, 1876): “Bütünü içerisinde Hıristiyanlığın Ari bir doktrin olduğunu ve din olarak Yahudilikle halledecek hiçbir şeyi olmadığını" (s. 120) göstermek için sayısız sayfa ayırır. Ya da, “dinimizin başlangıç kaynağını aramamız gereken yer İncil değil Veda ilahileridir” (s. 217). Fakat bir yüzyıl önce, Voltaire, 21 Aralık 1775’de, Prusya kralı II. Friedrich’e şöyle yazar: “Bana öyle geliyor ki, bizim aziz Hıristiyan dinimiz eski Brahma dini üzerine kurulmuştur” (bkz. Voltaire's Correspondence, T Besterman’m hazırladığı baskı, Cenevre, 1964, 92. cilt, mektup 1867, s. 182; bkz. yukarıda, s. 22, n. 47). H. Pinard de La Boullaye’de, L’Etude comparee des religions. Essai critique, Paris, 1922, 1. cilt, s. 465-466, Hıristiyanlığın Buda kökenlerine ait varsayımların tarihi hakkında bazı kaynakça bilgileri verir." (Maurice Olender, Cennetin Dilleri, s. 104)
Cennetin dilleri kitabının bir dipnotunda geçen yukarıdaki alıntı, Hristiyanlığın kökenini Ari ve Buda üzerinden yorumlama eğilimlerini yansıtır. The man from earth filminin senaryosunu bu görüşlerin etkilediği görülmektedir.
10 yıldır çalıştığı üniversiteden ayrılma kararı alıp taşınmaya karar veren John Oldman karakteri evindeki eşyaları arabaya yerleştirmektedir. John Oldman karakterinin evinde geçen film, tek bir mekanda geçmesine rağmen diyalogları ile insanı kendine bağlamayı başarıyor. John Oldman eşyalarını arabaya yerleştirmeye devam ederken eve yanaşan arabalar ile üniversitede çalışma arkadaşları veda etmeye gelirler. John Oldman bu üniversitede çok başarılı bir tarih profesörüdür, arkadaşları ise antropoloji, biyoloji, arkeoloji alanında başarılı profesörlerdir, kitab-ı mukaddes uzmanı bir profesörde aralarındadır. İlerleyen sahnelerde bir psikolog olan başka bir profesörde sahneye dahil olacaktır.
Herkesin aklında bu başarılı profesörün birdenbire görevini bırakıp neden başka bir yere gitmek istediği vardır. Onları ilk baş geçiştirse de yaşlanmamasına yapılan göndermelerden, açılan yeşil viskiden sonra tüm ısrarlara yenik düşen John Oldman durumunu anlatır. John Oldman yaşlanmamakta ve hatta ölmemektedir, sırrının ortaya çıkmaması içinde 10 yılda bir izini kaybettirerek yepyeni bir hayata adım atmaktadır. Mağara adamı olduğu itirafından sonra Cro-Magnon olduğuna dair teorisini anlatır. 14.000 yıl civarı bir süredir dünyada olduğunu, taş devri zamanlarında kendisini şaman sanan veya kötü bir büyücü olarak kendi hayatlarını çaldıklarına inanan kabileler içerisinde yaşadığını anlatması ile diyaloglar seyirciyi tarih içerisinde bir yolculuğa çıkarır. Bu konular elbette çok ayrıntıya girmez, bunun nedeni filmin süresini uzatmamak olsa da daha önemlisi insanların önemli anılar haricinde birçok anısını unutması şeklinde geçiştirilir. John Oldman karakteri kabileler arasında nasıl gezdiğini, Akdeniz ilk ne zaman gördüğünü, Sümer, Babil toplumları içerisinde yaşadığını daha sonra Hindistan'a doğru yolculuk edip Buda ile karşılaştığını anlatır.
Hindistan'da Buda ile karşılaştıktan sonra onun düşüncelerine büyük kıymet verir ve ölümüne kadar yanında öğrencisi veya müritti olarak durur. Bir süre sonra Buda'nın fikirlerini Akdeniz çevresinde yaymak için yeni bir oluşumun içine girer. Odada herkesin Yeni Ahit'ten bir karakteri tanıyıp tanımadığını merak etmesi sonrasında, John Oldman, İsa'nın kendisi olduğunu ama kendine hiçbir zaman İsa ismini vermediğini söyler. Odada buna kimse inanmak istemez, hayat hikayesine devam eden John, görüşlerinin değiştirildiğine oysa sadece Buda'dan öğrendiği ve binlerce yıldır edindiği bilgileri insanlığın iyiliği için aktarmak için harekete geçmiş bu girişiminden başarı elde edemeyince bu çabasından vazgeçerek gizli bir hayat yaşamaya devam etmiştir. Çarmıha gerildiğini, Hindistan'da öğrendiği meditasyon ve nabız durdurma becerisi ile kendisine öldü süsü verdiğini, mağarada tekrar kendine geldiğinde insanların kendisinin dirildiğini sandığını anlatır. Ve olaylar gelişmeye devam eder. Gerilimli bir diyalog sergileyen filmini mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz.
Film, 19. yüzyılda revaçta olan Hristiyanlığın kökeninin Hindistan ve Buda olduğu düşüncesini yansıtan bir yapım olması nedeni ile de dikkat çekicidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder