DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

27 Aralık 2021 Pazartesi

AHAMENİŞ(PERS) İMPARATORLUĞU'NUN DİĞER DİNLERE KARŞI POLİTİKASI

 

Kyros Silindiri

Ahameniş İmparatoru’nun kurucusu Büyük (II.) Kyros’un Babil dilinde yazılmış olan Kyros Silindiri metninde tapınak politikası ile ilgili bölümü, 

“askerlerim Babil’e barış içinde girdi ve ben hiçbirinin buradaki halka korku salmasına izin vermedim… Babil’de ve bütün kutsal kentlerde barışı sağladım… Dicle’nin ötesindeki kutsal kentlerde uzun zamandan beri harap olmuş tapınaklara ait tanrıları eski yerlerine geri gönderdim. Onların bütün sakinlerini topladım ve ülkelerine yerleştirdim. Nabonidos’un, tanrıların efendisini öfkelendirmek için Babil’e taşımış olduğu bütün Sümer ve Akad tanrılarını Marduk’un emriyle sağ salim bir şekilde eski tapınaklarına geri gönderdim. Kutsal kentlerine geri gönderdiğim bütün tanrılar ve Marduk beni korusun”

şeklindedir. Sürgün edilen halklara, kendi topraklarına dönmesi için izin verilmiştir. O insanların topraklarına dönmesi aynı zamanda tanrıların evine dönmesi olarak lanse edilmiştir. Tanrıların tapınakları terk etmesi ve geri dönmesi bilindik bir Mezopotamya geleneğidir. Ahameniş İmparatoru II. Kyros, Babil’i teslim aldığında, Babil hükümdarı olarak kendini lanse etmiş, bunu göstermek için kamu inşaatlarına ve kutsal alan inşaatlarına izin vermiştir. Bunun yanında tanrılara adaklar sunulmasını onaylamıştır. Ahameniş İmparatoru’nun ele geçirdiği yerlerdeki dini politikasını gösteren ilk belge Kyros’un Silindiri isimli metindir. Ardından farklı geleneklerden kalma belgeler de Ahameniş İmparatorluğu’nun din politikasını doğrulamaktadır.

Ahameniş İmparatoru II. Kambyses’in Mısır’ı ele geçirmesinin ardından, Mısır’da yerel görevli olarak, donanma kuvvetlerinin komutanı Udjaharesnet’i başrahip yaptığını gösteren belge şöyledir: 

“Tüm ülkelerin ünlü kralı Kambyses Mısır’a geldiğinde bütün ülkelerin halkları yanındaydı. Bu ülkede tam bir egemenlik kurdu ve insanlar buraya yerleştiler; o da bu ülkenin büyük Mısır kralı oldu. Majesteleri beni başrahip rütbesiyle onurlandırdı ve Smer olarak tapınağın yönetimi ile görevlendirdi. Kendisi de resmen Mestu-Ra adını aldı. Majestelerine, henüz hiçbir doğum gerçekleşmemişken Güneş Tanrısı Ra’yı dünyaya getiren Ulu Neith’in yaşadığı Sais’in güzelliğini cennetin yeryüzündeki bir yansıması olan Neith tapınağının hikayesini de ekleyerek anlattım. Kral Kambyses’e Neith tapınağının eski ihtişamını kavuşturulması için ricada bulundum. Majesteleri bu ricamı yerine getirdi, çünkü ben ona Sais’in, tüm tanrıların sonsuza dek yaşadığı bu kentin görkemini anlatmıştım. Ben babama saygılıydım, annemin dediklerine uydum ve kardeşlerime iyi davrandım. Majestelerinin emirlerine uyarak onlara sonsuza dek sahip olacakları muazzam topraklar sağladım. Zaman geldiğinde onlar için çok faydalı olacak işler yaptım. Ben tüm efendilerime sadık kaldım ve onlar da beni altın madalyalarla onurlandırdılar. Ünlü Osiris Hemaka için armağanların sergilendiği bir kraliyet masası, bol bol ekmek, bira, etler, kazlar ve Sais tanrılarına sadık Başrahip Udjaharresnet’in imajına layık tüm iyi ve arı nesneler.” (Cline ve Graham, s. 9)

Kuhrt'un Eskiçağda Yakındoğu isimli kitabında metin şöyledir: 

“Bütün Yabancı Diyarların Büyük Kralı Kambyses Mısır'a geldi, bütün yabancı diyarların yabancıları beraberindeydi. Bütün toprakları hâkimiyetine aldı. Mısır'ın büyük hükümdarı, bütün yabancı diyarların Büyük Kralı olduğu için oralara yerleşti. Majesteleri beni başrahip makamına getirdi. Ben ona Yukarı ve Aşağı Mısır Kralı Mesui-re olarak kraliyet unvanını hazırlarken, o beni bir "dost" ve "sarayın denetçisi" olarak yanına aldı. Majestelerinin dikkatini Sais'in {Saisli kralların hanedanlık merkezi) önemine çektim; orası, henüz hiçbir doğum yokken doğurmaya başlamış, Re'yi doğuran ana, yüce Neith'in tahtı; Neith tapınağının büyüklüğüne {dikkatini çektim) . . .

Yukarı ve Aşağı Mısır Kralı, majesteleri Kambyses'e, Neith tapınağına yerleşen bütün yabancılar konusunda, Neith tapınağının eski görkemine kavuşması için onların oradan sürülmelerinin lazım geldiğini söyledim. Sonra majesteleri Neith tapınağında oturan bütün yabancıların oradan çıkarılmasını, evlerinin yıkılmasını ve tapınağın içindeki bütün döküntülerinin yok edilmesini emretti. Sonra onlar (bütün eşyalarını) bu tapınağın duvarlarının dışına çıkardılar. Majesteleri Neith tapınağının arındırılmasını ve bütün insanlarının... ve tapınağın daimi rahiplerinin yerlerine dönmelerini emretti. Majesteleri sunuların Tanrı'nın Anası Yüce Neith'e ve eskisi gibi Sais'teki büyük tanrılara verilmesini emretti...

Yukarı ve Aşağı Mısır'ın Kralı Sais'e geldi. Majesteleri Neith tapınağının yolunu tuttu. Her kralın yaptığı gibi, yüce tanrıçanın huzurunda yeri öptü. Tanrı'nın Anası Yüce Neith ve Sais'te bulunan büyük tanrılar için, her mükemmel kralın yaptığı gibi, bütün güzel şeylerden oluşan bir şölen hazırladı. Majesteleri bunu yaptı, çünkü ben onun majesteleri tanrıçanın önemini anlamasını sağlamıştım; çünkü tanrıça Re'nin annesidir.” (Kuhrt, c. II, s. 375-376.)

Kitabede Ahameniş İmparatoru II. Kambyses’in Mısır’a geldiğinde tüm halkların onun yanında olduğu vurgulanır. Bu Ahameniş ideolojisinin bir yansımasıdır. Yukarıda da gördüğümüz gibi tanrı Marduk da Büyük Kyros’u seçmiş, Babil’i ele geçirmesine izin vermiş ve ona yol göstermişti. Bu olay Babil tapınağının bir olayı tanrı Marduk’a bağlamasının yanında, Ahameniş din politikasının bir göstergesidir. Babil’de herkesin dini inancını yaşaması nasıl serbest bırakılmışsa, Ahameniş İmparatoru II. Kambyses’de Mısır’da herkesin inancını serbest bırakmıştır. Babil halkının Büyük Kyros’u desteklediği iddia edilmişti, II. Kambyses de aynı şekilde Mısır halkı tarafından destek gördüğünü iddia etmiştir. Tabi bu unsurlar politik gerçekler değil, ideolojik iddialardır. Yerel bir seçkin olan Udjaharesnet isteği ile Neith tapınağı onarıldı ve Udjaharesnet başrahip olarak atandı. Kambyses ise Mısır’ın yerel unvanlarını, Ahameniş politikası gereği kullandı.

Nakş-ı Rüstem'de Ahameniş İmparatorluk Tebaası 

Ahameniş İmparatorluğu Mısır’ı topraklarına kattıklarında, Mısır’ın siyasi, kültürel ve dini geleneklerini ellememiş, onlara uygun hareket etmiştir. En azından yazıtlarında bunu vurgulamışlardır. Udjaharesnet’in yazıtı bunun bir örneğidir. Ayrıca Darius dönemi Mısır yönetiminde aynı özellikleri gösteren Heliopolis’de dikilmiş heykel Ahameniş tarzında yontulmuştur. Heykelde firavun sahnesi yanında Ahameniş uyruklarını temsil eden figürler vardır. Üzerinde Eski Farsça, Elamca ve Akadca olarak yazılmış olan kısa yazıtlar vardır. Bunun yanında Mısır hiyeroglifleri ile yazılmış yazıt vardır. Bu yazıt şöyledir: 

“Her şeye kadir, Khenti-Khem (Letopolis Şahini) gibi kuvvetin efendisi, Dokuz Okçuları (Mısır'ın geleneksel düşmanları) alt edecek kadar bileği bükülmeyen kudretli Yukarı Mısır kralı, meclisi mükemmel, planları özenli, hançerin efendisi, (düşman) kitlelerinin orasına sızdığı zaman hedefi şaşmadan vuran, Mont (Mısır savaş tanrısı) gibi güdü, Yukarı ve Aşağı Mısır kralı, iki ülkenin efendisi [Dariu]s, sen çok yaşa! Büyük, yücelerin yücesi, [bütün...] ülkenin başı, [tanrının] babası Hystaspes'in oğlu, Ahemeni soyundan, Horus tahtında, tanrıların ilki Re misali ilelebet Yukarı ve Aşağı Mısır kralı olarak görünen.”

Bu yazıtta Mısır tanrıları ile ilgili bilgiler vardır, ayrıca hükümdar Mısır geleneğindeki gibi anılmaktadır. Hükümdar, Khenti-Khem’e, Mısır savaş tanrısı Mont’a benzetilmiştir. Tanrıların ilki olan Ra/Re gibi Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kralı olduğu söylenir. Ahameniş İmparatoru Büyük Kyros’un oğlu Kambyses gibi, Darius’da yerelde Mısır’ın geleneksel hükümdar unvanlarını kullanmış, yazıtlarda onların tanrılarının isimlerini anmıştır. Bu uygulama Ahamenişlerin genel bir uygulamasıdır. Udjaharesnet’in belgesi ve Darius’un Heliopolis’teki belgesi Mısır’daki durumu göstermek için yeterlidir.

Udjaharresnet Heykeli


 Mısır Hiyeroglifli Darius Heykeli, 24 Halk Gösterilmektedir; Mısır/Ahameniş Dönemi

Herodot’a göre, Ahameniş İmparatoru Darius, komutanına, Artemis ve Apollon’un doğumunu görmüş olan toprakta özellikle halka zarar verilmemesini emretmiştir. Herodot, komutana iletilen mesajı, 

"Niçin kaçıyorsunuz ey kutsal adamlar? Beni yanlış anlamışsınız. Çünkü Büyük Kral bana şöyle emir verdi, hatta (bu emir olmasaydı bile) ben de gene aynı şekilde hareket ederdim: -İki büyük tanrının doğumunu görmüş olan yerde toprağa ve halka hiçbir zarar verilmesin- Şimdi evlerinize dönünüz, adanızı ekip biçiniz" 

şeklinde aktarır. Bu pasaj Ahameniş din politikası ile uyumludur. Ahameniş İmparatoru Darius özellikle talimat vermiş olması bir tarafa, komutanın zaten öyle davranacağını söylemiş olması, Ahameniş politikasını özümsemiş olması ile açıklanabilir. Ayrıca bu önermeyi başka kaynaklar da doğrulamaktadır. Thukydides ve Ksenofonos’un verdiği bilgilerden Ahameniş İmparatorluğu’nun Efes’te Artemis Tapınağı'na özellikle ilgi duydukları anlaşılmaktadır. Lidya Satrabı’nın tanrıça Artemis’e adak adadığı bilinmektedir. Bölgenin kutsal tanrısının tanrıça Artemis olması bu davranışların sebebi olmalıdır. Genç Kyros’un satraplığı sırasında komutan Otanes’in Artemis Tapınağı’nda ihaneti için pişmanlığını, Genç Kyros’a bildirdiği bilinmektedir. Ksenofonos’un tanrıça Artemis ve tanrı Apollon için ayırdığı adak parasının, tanrıça Artemis için ayırdığı miktarı Efes’in Artemis Tapınağı rahibi Megabyzos’a vermiştir. Muhtemelen rahip İran kökenliydi, en azından İran ismi taşımaktadır. Bu Ahameniş İmparatorluğu’nun tanrıça Artemis’e önem verdiğini gösteren bir unsurdur.

Gadatas Mektubu isimli yazıt, Ahameniş İmparatoru Darius tarafından Gadatas isimli görevliye gönderdiği mesajı muhteva etmektedir.  Gadatas'a gönderilen mesajı içeren yazıt M.S. 2. yüzyılda kopya edilmiş ve elimize bu şekilde ulaşmıştır. Mektubun üslubuna bakıldığında, Ahameniş İmparatoru Darius tarafından gönderilen gerçek bir mesajın kopyası olduğu anlaşılmaktadır. Yazıt, “Hystaspes’in oğlu, krallar kralı Dareios, hizmetçisi-kölesi Gadatas’a şunları söyler” şeklinde başlar. Bu tarz Ahameniş kitabelerini doğrudan anımsatmaktadır. “Krallar kralı” unvanını Yunanca karşılığı olan “Βασιλεύς βασιλέων” olarak verilmiştir. Gadatas’ın yaptığı görev ise tartışmalıdır, kimine göre Lidya Satrabı; kimine göre ise satrap görevleri ile donatılmış bir komutandır. Gadatas, Küçük Asya’da ektiği topraklardan dolayı takdir edilir ama hükümdarın sözünü çiğnemekle suçlanır. Metnin bu kısmı, 

“ancak tanrılarla ilgili talimatımı göz ardı ediyorsun, kendini değiştirmedikçe sana öfkemi tattıracağım; çünkü Apollon’un kutsal tarımcılarına zorla vergi yüklüyorsun ve Perslere bütün hakikati söyleyen tanrıya karşı atalarımın düşüncesini görmezden gelerek toprağı kötü bir şekilde işlemeye zorluyorsun”

şeklindedir. Tanrı Apollon için ayrılan topraklardaki tarımcılardan vergi alınmasının, verilen emrin zıttı olduğu anlaşılmaktadır. Tanrı Apollon hakkında, Ahameniş hükümdarı Darius’un atalarının fikri olduğu söylenmesi dikkat çekicidir. Ayrıca tanrı Apollon’un Ahamenişlere doğruyu söyleyen tanrı olarak anıldığını görürüz. Tanrı Apollon’a karşı, Ahamenişlerin din politikasının ilerisinde bir saygı göstermesi söz konusu olabilir. Ya da Ahameniş din politikası gereğince tapınakların topraklarına el dokunulmayarak, vergiden muaf tutulduğunu gösteren bir belge niteliğinden fazlasını taşımıyor da olabilir.

Daha geç bir gelenek olsa da Eski Ahit’te en azından Büyük Kyros dönemi Ahameniş din politikasının yerel inançlara izin verdiğini göstermektedir. Eski Ahit’in Ezra bölümünde Ahameniş İmparatoruna krallığı veren ve tapınak yapımı ile görevlendirdiği iddiası şöyledir: 

“Pers Kralı Koreş şöyle diyor: Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni Yahuda'daki Yeruşalim Kenti'nde kendisi için bir tapınak yapmakla görevlendirdi. Aranızda O'nun halkından kim varsa Tanrısı onunla olsun. Yahuda'daki Yeruşalim Kenti'ne gidip İsrail'in Tanrısı RAB'bin, Yeruşalim'deki Tanrı'nın Tapınağı'nı yeniden yapsınlar.”

“Koreş için, ‘O çobanımdır, Her istediğimi yerine getirecek’, Yeruşalim için, ’Yeniden kurulacak’, Tapınak için, ‘Temeli atılacak’ diyen RAB benim.’ RAB meshettiği kişiye, Sağ elinden tuttuğu Koreş'e sesleniyor. Uluslara onun önünde baş eğdirecek, Kralları silahsızlandıracak, Bir daha kapanmayacak kapılar açacak. Ona şöyle diyor: ‘Senin önün sıra gidip Dağları düzleyecek, Tunç kapıları kırıp Demir sürgülerini parçalayacağım. Seni adınla çağıranın Ben RAB, İsrail'in Tanrısı olduğumu anlayasın diye Karanlıkta kalmış hazineleri, Gizli yerlerde saklı zenginlikleri sana vereceğim. Sen beni tanımadığın halde Kulum Yakup soyu ve seçtiğim İsrail uğruna Seni adınla çağırıp onurlu bir unvan vereceğim. RAB benim, başkası yok, Benden başka Tanrı yok. Beni tanımadığın halde seni güçlü kılacağım.” Yeşaya, 44: 28; Yeşaya, 45: 1-5.

Tanrı Marduk’un II. Kyros’u seçmesinde olduğu gibi, Eski Ahit açısından II. Kyros’u seçen İsrail’in Rab’i olmuştur. Ona dünya hükümdarlığını vermiş ve Kudüs’te kendisi için tapınak inşası ile görevlendirmiştir. Ahameniş İmparatoru Kyros’un sürgünlere evlerine dönmesine izin verdiği, kendi inançlarına inanmakta serbest bıraktığı düşünüldüğünde, Yahudiler için de bu durumun geçerli olduğu akla uygundur. Bu tarihsel durum, Eski Ahit’e İsrail’in Rab’inin isteğiyle olan bir durum gibi sunulur. Gerçekten Eski Ahit’te Kyros, İsrail’li olmayıp da övülen nadir hükümdarlardandır.

Ahameniş İmparatorluğu’nda nadir olsa da tapınak yakılmasına dair bilgiler vardır. Bunlar savaş zamanı veya ele geçirilen yerlerdeki isyanlar sırasında meydana gelmiştir. Bu girişimlerin hiçbirinde, yerel halka Ahameniş dininin dayatılmadığı kesinkes bilinmektedir. Mısır’ı ele geçirmiş olan Ahameniş İmparatoru II. Kambyses’e yöneltilen Apis boğasını öldürme suçunun doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Olayın yaşandığı tarihte, Kambyses’in Etopya seferinde olduğu bilinmektedir. Ahameniş İmparatoru Darius’un Ahameniş politikasını uygulayarak yerel dinleri ellemediği bilinmektedir. Ancak Anadolu’da İyon ayaklanmaları sırasında Didyma Tapınağı’nın yakılmış olması bir çelişki olarak karşımızda durmaktadır. Fakat Atina’nın Kybele Tapınağı’nı yakmalarının ardından gerçekleşmiştir. Herodot’a göre bu tapınağın Atina tarafından yakılmasını, Ahameniş İmparatorluğu Yunan tapınaklarını yakmak için bahane olarak kullanmaya başlamıştı. Bir sonraki olay ise Kserkses’in Atina’yı ele geçirdikten sonra Akropol’ü yakmasıdır.

Fakat Atina ile Akropol’ü yakmasından sonra Herodot’a göre Atina halkının kendi tanrılarına kurban kesmesini istemiştir. Ahameniş İmparatorluğu politikası gereği kendisine karşı harekete geçenleri ve özellikle tebaasını isyana teşvik eden bir gücü cezasız bırakamazdı. Bu yüzden Atina’yı yakıp yıkması şaşırtıcı değildir, tüm olay bitip, Atina cezalandırıldıktan sonra, Atina halkının kendi tanrılarına kurban kesmesi isteği ile Ahameniş İmparatorluğu’nun geleneksel din politikası devreye sokulmuştur. Diğer yerlerin aksine Akropol yakılarak ceza verilmesi yine de dikkat çeker. Akropol’ün yakılmasının gerçek olması yanında, Yunan yazınında Ahameniş İmparatorluğu’na karşı, onların kötü olduklarını öne sürmek için bütün Yunan tapınaklarını yakıp yıktıkları yönünde mit ortaya çıktı. Yakıldığı iddia edilen birçok tapınağın Ahameniş İmparatorluğu’nun sonuna kadar ayakta kaldığı bilinmektedir. Ahameniş İmparatorları Darius ve oğlu Kserkses zamanında yakıldığı doğrulanan tapınakların, son aşamada yakıldıkları, ayrıca bu tanrılara adaklar adandığı bilinmektedir. Ahameniş İmparatorluğu’na karşı aşırı direnç gösteren güçlere karşı, tanrılarının yanında olmadığı gösterilmek istenmiş olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder