16.09.2015 tarihinde 9.30 ile 17.00 arası planlanan toplantı İzmir'de Kaya Prestige otelinde yapıldı. Toplantı projesini Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği(CİSST) planladı ve meydana getirdi. Toplantıya Sivil Toplumu temsil eden kuruluş görevlileri, hapishaneleri temsil eden kuruluş görevlileri, Baro'yu temsil eden görevliler ve yerel gönüllüler katıldı.
Toplantı gözümüzün önüne devlet görevlilerinin bakış açısını bir bir koyduğu için yazımın ismini Muhafazakarlık ve Geleceğin Dinamiği olarak koydum. Buradaki Muhafazakarlık tanımının dinsel hiç bir anlamı olmayıp bir şeyleri muhafaza eden kişiler için kullanacağım. Muhafaza etmenin olumlu anlamda da kullanılabileceğinin söylemekle beraber hedef alacağım kişiler için olumsuz bir kelime olarak yazımda kullanacağım. Geleceğin Dinamiği bölümünde ise devlet kurumlarında umudu ortaya koyacağız. Şimdi toplantının başına dönelim.
CİSST'in kurucularından olan Zafer Kıraç açılış konuşmasını yaptı. Konuşmasında intikamcı adaletin bırakılarak onarıcı adalete geçilmesine üzerinde durdu. Eğer bu insanları tekrar toplum içine salacaksak, idamı kaldırmış isek, onarıcı adalete geçmek zorundayız. Zaten özgürlüğünü alarak ceza vermişken birde artı cezalar yerine psiko yardım vererek yeniden topluma kazandırmalıyız. Dernek olarak sadece mahpus kişilerle ilgilenmediklerini, hapishane görevlilerinin haklarını da savunmak için burada olduklarının altını çizdi. Kampüs hapishaneler içinde infaz memurlarının aileleriyle yaşamak zorunda bırakıldıkları, evlerinin hapishaneye baktığını ve bunun gereksizliğini vurguladı. Kampüs hapishanenin tek dezavantajının infaz memurları açısından olmadığı Sivil Toplum'un giremediğini, şehre uzaklığı nedeniyle mahpus yakınlarının gelmekte zorluk çektiğinin dikkatini çekiyor. Kampüs cezaevlerinde neden ağaç yok.? sorusu ise can alıcıdır. Bu dezavantajlar nedeni ile Şehir hapishanelerine dönülmesi gerektiğini düşünüyor.
Cezaevlerinde 40.000 çalışan olduğunu ve bunun sadece 1000 kişisinin psiko görevlerinde bulunduğu sorununa değinirken Avrupa ülkelerinde yarı yarıya görevli dağılımı olduğu vurgulanıyor. Hayatımızda en önemli olan tanımlar konusunda da önerileri var ve bu şekilde kullanıyorlar. Mahkum olduğuna karar verecek olan yerin mahkemeler olduğu bunun için MAHPUS kelimesini kullanmanın daha doğru olacağını, mahkum çocuk yerine ise Adalet Sistemi İçine Giren Çocuk şeklinde kullandıklarını belirtti. Çünkü onlar daha çocuktu, çocukken hangimiz çalmadı ve hata yapmadı.?
Türkiye hapishane kontenjanının 300.000 hedeflendiğinin oysa 171.000 mahpusun bulunduğunu söylüyor ve soruyor. Türkiye'de hangi suçlar artacak da kontenjan 300.000 çıkarılıyor. Hapishane kontenjanının artırmamak için Belçika'nın Hollanda'dan oda kiraladığını çünkü eğer kontenjan yaratırlarsa onun dolacağını bildikleri örneğini vererek Türkiye'nin 300.000 hapishanelerin dolacağı sorununu ortaya getirdi. Artık hapis etmeme kararı alarak, hapishane yapımına harcanan paraların suç işleyenlerin sorunlarına yönelik yatırılması gerektiği dile getirildi. Burada birden hapishaneleri kapatılması söz konusu değil, uzun vadeli planların kurulmasından bahsediliyor. Başlangıç olarak çocukların hapis edilmeme kararı alınması gerektiği çünkü çocuğu o yaşta hapis ile tanıştırarak çocuğun dünyasında büyük yaralar açtığımızı vurguluyor ve vurguluyoruz. Bu ülkenin geleceği çocuklardan geçiyorsa bu konuda daha dikkatli olmamız gerekir. Çocukların ruhuna değmek yerine korkularına değmemeliyiz.
Engelli mahpuslar içinde hapishanelerin uygun hale getirilmesi istendi. Her hapishanenin uygun olmadığı vurgulandığı halde toplantıda olan Cezaevi müdürleri kendi hapishanelerini anlatmak koşuluyla savunuculuğu giriştiler. Hapishanede kadın, Hapishanede Çocuk, Hapishanede Engelli, Hapishanede Yabancı, Hapishanede LGBT'li olmak, Mahpusun öğrenim hakkı toplantıda işlenen konulardı.(Hapihanede Engelli Yabancı Lgbti olmak kitabında bu konularla ilgili detaylı bilgi bulabilirsiniz.) Son olarak mahpusun öğrenim hakkına değinip Muhafazakarlık ve Geleceğin Dinamiği bölümüne geçelim. Hapishanede öğrenim görmek isteyenlere kolaylık sağlanmalıdır. Çünkü eğitim görmek isteyen insan toplum içine girmek istediği ve bunun siper bir durum olduğunun altı çizildi. (CİSST hakkında bilgi edinmek ve yazılı belgelere ulaşmak için: http://www.cezaevindestk.org/dosyaindir)
Geleceğin Dinamiği konusunu ikiye ayırıp önce STK kısmına değinmek istiyorum. Sonra Muhafazakarlığa geçip, devlet kurumunun içindeki geleceğin dinamiğine değinmek istiyorum. Gözlem toplantıda yapıldığı için yazı konusunu toplantı ile sınırlı tutacağım. Burada sadece bir konu üzerinden sonuca vardığım düşünülmesin bir çok kurumun işleyişi ve çalışanları hakkında benzer gözlemleri yapmış bulunmaktayım.(Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve MEB gibi.)
Türkiye'de STK'ların bir yükselişte olduğunu görüyoruz. Vakıf mantığında STK geçmeye başlamış olsak da belli ki daha yolun başındayız. Türkiye'de kurulan dernekler bir konuda birleşememesi(örn. kadın derneklerinin ideolojik ayrımı) ilerlemeyi yavaşlatsa da CİSST, Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği gibi STK'ların umut vaat ettiğini ve geleceğin inşasında önemli yeri olacakları kanısındayım. Geleceğin diyalog ile kurulabileceğin farkında olan CİSST bu toplantı ile Kamu ve STK'ları bir araya getirmesi bunun öncülerinden olacağının en büyük göstergesidir. Türkiye'de artık her birey STK(Sivil Toplum Kuruluşu)'nun önemini öğrenmeli, anlamalı, katılmalı ve destek vermelidir. Çünkü Hayat dediğimiz sistemin güzelleşmesi için insanların devletin göremeyeceği durumları görerek onlara anlatmaları ve hatta ikna etmeleri gerekir. Bir vatandaş olarak bunu yapmamız gerekir ve asıl vatandaşlık görevimizde budur. Yoksa sistemin zorla önümüze koyduğu partileri seçerek bir yere gelemeyeceğimiz apaçık bellidir. Geleceğin dinamiği olan asıl vatandaşlardır ve bunun için çaba harcamaları gerekir. Vatandaşların sistemin içine girerek onu dizayn etme yolu STK'lar aracılığıyla olabilecek bir durumdur.
Hapishane müdürü oranında katılım yüksekti. Anladığım kadarıyla hapishaneleri temsilen gelenler biraz başsavcı zorunda bıraktığı için gelmişler. Umarım içlerinde isteyerek gelenlerde mevcuttur. Müdürlerin tutumu tamamen devletin sistemini savunmak üzerine kurulmuş şeklindeydi. Bazen öyle basit şeylere karşı çıktılar ki şaşırmamak imkansız hale geliyordu. Sistemin hatalarına kendi hapishanelerindeki olumlu durumlarla böyle olmadığı savunmasına geçseler de önlerine başka hapishanelerden örnekler konulunca dahi direnmeye devam ettiler. En kötüsü de kapanış konuşması yapılırken genç bir kadının konuşmasını bölerek müdürün biri toplantıyı terk etmeye kalktı ve terk etti. Ama bununla da kalmayarak kendi çalışanlarını da zorla çıkardı. Diğer müdürlerde gitme havasına girdiyse de Zafer Bey'in gelecekte hukukçu olacak bir kızın konuşmasını dinlemeyerek gidecekseniz buyurun demesi üzerine durdular. Bu sırada 5-6 kişilik diğer müdürün çalışanları gidiyordu. Belki kalmak istiyor olabilirlerdi ama Türkiye'de müdürlerden çekinildiği bir daha görüldü. Artık değişmesi gereken sistemi tartışalım denildiği zaman bu insanlar eski sistemin savunuculuğuna geçerek Muhafazakarlık yapılarını göstermektedirler.
Yazımızın son aşaması ise hapishanede görev alan Ezgi hanım(Psikolog ve Psikiyatri) ve Denetim Serbestlik Müdürlüğünün müdürleri(2 kişi) üzerine dayanacaktır. Bu insanların duyarlı yaklaşımları, olaylara bilgi ekseninde ele alma istekleri, STK'larla işbirliği yapmak istediklerini söylemeleri bu insanların sitemi daha güzel hale getirmek istediklerinin göstergesi olarak ele almak istiyorum. Devlet görevlilerinin bu yaklaşımda olursa kurumlarımızın daha güzel günlere gelebileceğin düşünüyorum. Bu insanları onun için devletin içinde görevli bulunan geleceğin dinamiği olarak görüyorum.
Son olarak bu güzel toplantıyı yaparak bizi bilgilendirdiği ve farkındalık oluşturduğu için CİSST ve CİSST için çalışanlara teşekkür ediyorum. CİSST ve Zafer Kıraç' yolunuz açık olsun, daha güzel işler için güç ve formda olunuz efendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder