Yunan harfli Türkçe süreli yayın(risale-i mevkute) olan Terakki'nin 15 Ekim 1888 tarihli sayısında "SABR U SEBAT YAHUT TİMURLENK VE KARINCA" metnini aktarmaya çalıştım.
İyi okumalar
İletişim ve görüşler için: yasin.etin@yahoo.com
Gazi Sultan Osman metni için: https://yasinetin.blogspot.com.tr/2017/08/gazi-sultan-osman-yunan-harfli-turkce.html
SABR U SEBAT YAHUT TİMURLENK VE KARINCA
Meşhur cihangir Tatar Büyük Timurlenk 1397 senesinde heybetli bir ordu ile Hindistan'a hücum etmek için, Hindistan'ı Afganistan'dan ayırt eden dağları geçer geçmez, Hintliler tarafından kendisi ve ordusu kısmi abluka altına alınmıştır. Askerleri ansızın bir korkuya kapılarak [havf-ı istila edip] darma dağın oldular, Timurlenk kendisi de, bereket versin atının yiğitliğine, kaçtı kurtuldu.
Akşama doğru, tab u takati[gücü ve takati] kesilmiş olduğundan, ovanın orta yerinde sipsivri dikilmiş bir türbe harabeleri yanına durak verdi. Attan inip Türbenin iç tarafına doğru ilerledi ve köşenin birine biraz rahatlamak için uzanıverdi. Bir fikirdir Timurlenk'i bastı, hangisine yansın; Ordusundan terk olunduğu şöyle dursun, firar esnasında silahlarını da gayp etmişti. Atından başka ez kaza zuhur edecek, velev ufacık olsun, bir belayı def' etmek için güvenecek bir çöpü bile yoktu.
Bu yüzden mevkisini pek çetin görüyordu ve başladı kendisini büyükçe bir ümitsizliğe salıverdi.
O arada elinin üzerinde bir karınca, kendisinden iki kat büyük,-bes belli yiyeceği olacak- bir maddeyi sürükleyip götürüyordu, hem de duvara doğru yönelmişti [teveccüh ediyordu] . Çünkü duvarın üzerinde birkaç parmak yükseklikte bir karınca yuvası göze çarpıyordu.
Karıncanın düşe kalka gidişi Timurlenk'in gözünü aldı, aklı felaketinin düşüncesine kapılmışken, gözü karıncanın yolunu güdüyordu.
Karınca duvara yanaştı, şimdi yuvasına çıkmaya çabalıyordu, lakin bir taraftan yükünün ağırlığı belâsı,... yuvasına çıkamadı.
Yarı yola varır varmaz, aşağı doğru yuvarlanırdı.
Bu hal çalışkan ve yorulmaz ergatcağızı cesaretinden düşürmedi, yükünü tekrar tekrar yerden alıp duvarı tırmanırdı, lakin ne çare ki yarı yolda gıdası dudaklarından kopup, haydi yere beraber yuvarlanırdı. 69 defa bu hal tekerrür etti, yine karıncanın sebatına noksan gelmedi. Nihayet yetmişinci seferinde sebatlı hayvancağız tam bir zaferle [kemal-ı muzafferiyetle] yuvasının kapısına vasıl oldu.
Bin zahmet ile kurtarabilmiş olduğu kıymetli yükle beraber kapıdan içeriye girdi ve meskeninin diplerine çekildi gitti.
Bu küçük perdenin devam ettiği sırada, karıncanın en cüzi hareketi bile olsun Timurlenk'in nazar-ı dikkatinden uzak [dûr] olmadı. Karınca yuvasında görünmez olunca, hemen kalkar, atının üzerine atlar ve ovayı her tarafından gezip dolaşmaya başlar. Bütün gece dolaşıp hayli zahmetlerden sonra, ordusunu bulmaya muvaffak olup, kaçakları buldurup topladı, ikinci defa olarak Hindilerin üzerine tekrar hücum eder ve memleketlerini zapt eder.
Sonra, rüfekasına sergüzeştini(başına gelenleri) nakl ettiği sırada, karınca vakasına dahi nakl-i kelam edip "Hakikaten, dostlarım şu küçük hayvancağızın cesaret ve sebatını görünce, kendimi o kadar kolayca gees ve cesaretsizliğe salıverdiğim için utandım. Cenabı Hakk bana sabr u sebata hiç bir müşkülün, hiç bir maninin mukavemet edemeyeceğini öğretmek için o karıncayı gönderdi" demiştir.
Sahih! dünyada o kadar büyük hiç bir zahmet yoktur ki, ne kadar müşkül, ne kadar sıkıntılı ve ağır tasavvur edebilirsiniz, ama sabr u sebat üstün gelmesin [galebe çalmasın].
Gazi Sultan Osman metni için: https://yasinetin.blogspot.com.tr/2017/08/gazi-sultan-osman-yunan-harfli-turkce.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder