DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

8 Ağustos 2017 Salı

YUNAN HARFLİ TÜRKÇE: LETAİF(15 Eylül 1886)

Yunan harfli Türkçe-Karamanlıca- Anatol Ahteri süreli yayınının 15 Eylül 1886 tarihli "Letaif"(Latifeler) bölümünün aktarımını yapmaya çalıştım. İlk parça aslına uygun aktarılmaya çalışıldı ve anlaşılır şekli de verildi. Diğer parçalar ise akıcı bir şekilde hazırlandı.



1913 TARİHLİ KARİKATÜRLER (YUNAN HARFLİ TÜRKÇE AKTİS'TEN): http://yasinetin.blogspot.com.tr/2017/07/1913-tarihli-karikaturler-yunan-harfli.html





Kendunde her nev edviyenin bulunması ile müşteher(-Müştehir) atara bir gün bir kadın gelup sende şeytan sidiği varmı; dedikde, o makule eczanın zaten vicudi yogusada, şayet yok demiş olsa şöhretini zay ideceği mülahazası ile var dedikde, on paralık ve degince atar eline bir şişe alup magazasına girup içine tebevl(-tebevvül) idüp virdikde, kadın şişeyi eline aldık da. Aman! atar bu sıcak değince, şimdi tutdum işetdim demiş dir.

[Kendinde her yeni ilaçların bulunmasıyla ünlü Aktar'a (veya Attar'a, ilaç satan anlamında.) bir gün bir kadın gelip sende şeytan sidiği var mı? dedikten sonra, o çeşit eczanın zaten varlığı yoksa da, şayet yok demiş olsa şöhretini zây edeceği düşüncesiyle var dedikten sonra, on paralık ver deyince, Aktar eline bir şişe alıp mağazasına girip içine tebevvül(-işeyip) edip verdikten sonra, kadın şişeyi eline alınca, Aman! Aktar bu sıcak dedikten sonra, şimdi tuttum işettim, demiştir.]


***
Bir gemide çokça (-külliyetli) yolcu bulunduğu halde, ansızın bir fırtına çıkınca (-zuhur etmekle) kaptan yolculara "ağır yüklerinizi denize attın" deyince, bir kişi yanında bulunan yaşlı huysuz (-acuze) zevcesini derhal kaldırıp denize attığını kaptan görüp, kemal-i teessüf ile "ben size can telef edin, demedim, ağır yüklerinizi denize atın dedim" deyince, zevci "benim kırk yıldır çekmekte olduğum en ağır yüküm buydu, attım kurtuldum" demiştir.

***
Bir kişi Galata'da barbunya balığına bakıp taze olmadığı için almaktan sakınınca (-istinkaf edince), balıkçı "al efendim Kadı köyündendir, tazedir" deyince, sepetten bir balık alıp kulağına bir şey söyler gibi edip, ondan sonra (-badehu) balığın ağzını kendi kulağına tutup tekrar sepete bırakıp, balıkçı "efendim balığın tazesi öylemi bilinir?" deyince, "Hayır, ben bu sabah Kadı köyünden kayığa binerken kunduralarımı iskelede unuttuğumdan bu balık dahi mutlaka (-beher hal) oradan geçtiği yönlerde (-cihetle) kulağına kunduraları mı gördün mü? diye sual eylediğimde Ben Stambol'a(İstanbul'a) geçeli üç gün oldu diyor" demiştir.

***
Bir asar mülteziminin tahsil için köylere(-kura) memur eylediği kişi(-ademi) ahali harmanlarında mevcut bulunan tahılın (-zahrenin) miktarını ziyade tahmin ile öşür aldığını, ve bu husus kendilerine zulüm (-gadr) olduğunu köy ahalisinden (-ahali-i karyeden) bir ihtiyar gidip mültezime şikayet edince mültezim benim adamım(-ademim) zulüm (-gadr) ve haksızlık etmez, miktarı sahihinden noksan öşür alır, utanmaz mısın üç okka sakalın ile yalan söylemeye deyince, ihtiyar "Vakaa hakkınız var efendim, üç dirhem sakkalı mı üç okka tahmin edince tahsildarınız sizden insaflı sayılır ki, o yine harmanda iki katını tahmin etti" demiştir.

***
Kötülük etmekte olan bir çocuğun pederi tesadüf edince dayak korkusu ile "Aman baba! şeytana uydum" dedikten sonra "Be hey! külhani ben senin ömrünün içinde asla rahmana uyduğunu görmedim ki, bugün şeytana uymuş olasın" demiştir.

*Külhani= Kopil: 1. Küçük Rum Çocuğu 2. Çapkın, Külhani.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder