DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

4 Haziran 2022 Cumartesi

ADEM-İ MERKEZİYET YAHUT TEVSİ-İ MEZUNİYET(I.K.K); ANGELİAFOROS, ARALIK 5 1908

 
ADEM-İ MERKEZİYET YAHUT TEVSİ-İ MEZUNİYET

   Angeliaforos isimli Yunan harfli Türkçe süreli yayının, 5 Aralık 1908 tarihli sayısında, "Adem-i Merkeziyet yahot Tevsi-i Mezuniyet (I.K.K)" başlığı ile bir yazı yayınlanmıştır. Prens Sabahattin'in bir mülakatına dayanarak Adem-i Merkeziyetçilik veya Prens Sabahattin'in deyimi ile Tevsi-i Mezuniyet kavramları yazıda konu edilmiştir. Yerel yönetim üzerine görüşler yanında istibdat üzerine yapılan göndermeler dikkat çekmektedir. Yazarın Ermeni olması ve bağımsızlık fikirlerine karşı yaptığı eleştiriler de dikkat çeken unsurlardandır. Yazının sonunda "Osmanlı Milleti" kavramının o şartlar içinde oturtulmak istenen anlamının açıklanması, vatandaşlığın Kanun-i Esasi temeline oturtulması ve çeşitli unsurlara birlik ve beraberlik çağrısı yapması yazının konularındandır. Adem-i Merkezi  veya Tevsi-i Mezuniyet sisteminin bu birlik ve beraberliği sağlayacağı yazının ana fikirlerinden birisidir. 
     
    "Adem-i Merkeziyet yahot Tevsi-i Mezuniyet" metnini Yunan harfli Türkçeden Latin alfabesine aktardık, Eski Türkçe kelimelerin olabildiğince anlaşılabilir karşılıklarını kullanarak kısmi bir sadeleştirmeye gittik. Metni iki şekilde okuyucuya sunuyoruz. İlk versiyonunda değiştirilen kelimeler mavi renkle, bazı önemli kavramlar ise kırmızı renkle gösterilmiştir. Birkaç kavramın Yunan harfli Türkçe halleri -()- parantez içinde verilmiştir. İlk versiyonda kapalı parantez -[]- ile sadeleştirilen kelimelerin çok azının eski Türkçe halleri, kelimenin daha iyi anlaşılması için bırakılmıştır. Hemen bu versiyonun arkasından diğer versiyon gelmektedir. Bu versiyonun farkı ise ilk versiyondan okuma akışını bozmaması için çıkarılan kapalı parantez -[]- ile Eski Türkçe kelimeler verilmiştir. Mavi ile gösterilen sadeleştirilmiş kelimenin ardından -[]- kapalı parantez içinde metinde kullanılan kelimeler verilmiştir. Bu versiyon sayesinde, "idare-i meşrutiyet", "idare-i hükûmet", "derun-i memleket", "idare-i istibdat" gibi kavramları okuma fırsatı vermekteyiz. Yazının en sonunda ise Yunan harfli Türkçe asıl metnin görseli verilmiştir; Yunan harflerine hakimseniz, metni oradan takip edebilir, metni karşılaştırabilirsiniz. 

  ADEM-İ MERKEZİYET YAHUT TEVSİ-İ MEZUNİYET

    Meşrutiyet idaresi ilan olunalıdan beri Hükumet idaresi usulüne dair "Merkeziyet"(Μερκεζιγὲτ) ve "Adem-i Merkeziyet"(Ἀτέμι μερκεζιγὲτ) tabirleri pek çok dikkati kendisine çekmiştir. Adem-i merkeziyet programının en kuvvetli temsilcilerinden birisi Prens Sabahattin(Πρὲνς Σαβαχεδδὶν) olmuş ve vatana dönüşünden beri nice yerlerde bu hususta nutuklar vermiştir. Geçen hafta Cenab Şehabettin(Τζενάπη Σεχαπεδδὶν) efendi "Yeni Gazete"de(Γενὶ Γαζετα) Prens Sabahattin ile bu yakınlarda gerçekleşen bir mülakatını yayınlamış olup, onda(ἀντὲ) dahi zikredilen program hakkında adı geçenin{Prens Sabahattinfikirlerini açıklamıştır. Prens Sabahattin "Adem-i merkeziyet" tabirinin yanlış anlaşılmak tehlikesi bulunduğundan, "tevsi-i mezuniyet"(Τεβσίϊ μεζουνιγὲτ) tabirini tercih ediyor. Şimdi zikredilen tabirlerin tarif etmek istediği program neden ibarettir? Hükûmetin şimdiki usulü idaresi öyledir ki, memleketin iç taraflarında uygulanacak her çeşit düzenlemeler ya mühim icraat için merkezi hükümete müracaat edilmeli ve ancak merkezi idarenin onayıyla gerçekleştirilmelidir. Bu merkezi idare belki vekiller heyeti olur, belki de devr-i istibdatta olduğu gibi, sorumsuz bir fert ya fertler olur.

    Vak'a bu merkeziyet usulünün iyi yönleri vardır. Ezcümle bütün memleket idaresinde bir birlik[vahdet], bir uyum[tenasüp] olur ve memleketin bölünme ihtimaline meydan verilmez. Eğer Ermenistan ya Makedonya ya Arabistan nice mühim hususlarda merkezden ayrı ve müstakil şekilde işlerse, olur ki bir müddet sonra bağımsızlık ilan etmeyi denemeye ve neticesi devletin bütünlüğünün tehdit edilmesi olur diye korkulur.

    Lakin adem-i merkeziyet(yani hükûmet idaresinin bir noktaya merkezlenmesine muhalif olan) usulü gerekli görenler, memleketin idaresini her yönüyle bir merkeze toplamayıp, ancak genelin faydasına ve dış işlere ait olan meselelerin idaresini öyle bir merkezi hükümete, yahut payitahttaki parlamentoya havale edersek ve mahalli meseleleri ve vilayetçe edilecek düzenlemeler ya değişiklikleri mahalli hükümete ya idare meclislerine teslim edersek, bu daha faydalı olur diye iddia ediyorlar. Zira evvela bu usul memleketi tekrar istibdat idaresine düşürmemeye iyi bir vesile olur. Eğer işler her yönüyle merkeze bağlı olurlarsa, belki bugün ehliyetli ve Kanun-i Esasiye sadık bir kabine istibdada karşı mukavemet edebilir ise de yarın gevşek ya hain bir Kabine milleti istibdat eline düşürür. Lakin memleketin her tarafında parlamentolar ve mesul idareler bulunursa, bunları bir zorbanın elinin zapt etmesi kolay olmaz. Ve istibdat idaresinden gözümüz o kadar korkmuştur ki, ona karşı her çareyi kullanmamız icap eder. İkincisi, bu program vilayetlerde düzenlemelerin uygulanmasını kolaylaştırır. Her vilayette bir parlamento, bir mesul hükûmet bulunursa, oraca yapılacak yollar, açılacak mektepler, ziraat ve bayındırlıkca ithal edilecek ıslahat, uzun uzadıya resmi işlere uğramayarak süratle ve daha az masrafla yapılır. Prens Sabahattin buna güzel bir misal veriyor: "Mesela, bir köprünün bir ayağı kırılır; birkaç yüz kuruşla kapatılacak olan bu zararın tamiri için açılan yazışma aylarca sürdükten sonra, mutlak tutarın harcanmasına izin gelir; gelir ama, bu müddet zarfında köprünün iki ayağı daha kırılmış bulunur; Harcanmasına izin verilen tutar tamirin yapılmasına yetersiz olur. Yeniden izin istemek icap eder. Bu müddet zarfında köprü tamamen yıkılır." Lakin eğer vilayet meclislerinin iznine genişletilse ve böyle şeyler mahalli hükûmetin idaresinin elinde olsa, bu çeşit düzenleme daha tez uygulanır. Hem de her vilayet ahalisi kendi ihtiyaç ve iktidarlarını merkezi hükûmetten daha iyi anlayacak oldukları için daha mükemmel ve daha uygulanabilir teşebbüslerde bulunurlar. Adem-i merkeziyetin bir faydası da ahalinin eğitilmesidir[talim olunmasıdır]. Vilayetler kendi kendilerinin ilerleme[terakki] vasıtalarını düşünmeye mecbur olurlarsa, bu şey o ahalinin çalışıp çabalamasının ve buna dayanarak ilerlemesine sebep olur. 

    Bu program aleyhine en kuvvetli itiraz diye devletin bütünlüğünü tehdit etmesi zikrolunur. Güya vilayetler ayrı parlamentoya ve bazı derece müstakil idareye sahip olursa, sonra bazı memleketler[kıtalar] bağımsızlık ilan ederek, milletin başına güçlükler çıkarırlar denilir.

    Lakin bu itiraza bazı ikna eden cevaplar vardır. 

    1. Adem-i merkeziyet demekle, vilayetlerin merkezi hükûmetten ayrılmaları anlaşılmayacaktır. Vilayetler Kanada gibi bir idareye yahut bütün memleket Müttehide-i Amerika gibi "Federasyon"a(Φεδηρασιον) değiştirilmeyecektir; ancak vilayet idare meclislerinin imtiyaz ve izinleri genişletilecektir[tevsi edilecektir]. Bu ise Kanun-i Esasi'nin talebindendir. Prens Sabahattin diyor; "Hem de bunları kendiliğimizden değil, Kanun-i Esasi'nin 108'inci maddesine istinaden talep ediyoruz."

    2. Bütün[Bilcümle] vilayetlerde milletin çeşitli unsurları, yani Türk, Rum, Ermeni vesaire birlikte yaşadıkları için böyle bir tehlikeye meydan kalmaz.

    3. Bu memlekette farklı unsurların yararı, şu son tecrübeden görüldüğüne göre, birbirleriyle öyle birlik[müttehit], öyle karışmıştır[memzucdur] ki, bunlardan herhangi birinin ayrılarak bağımsızlık azminde bulunması kendisi için intihar demek olur. Ve bütün memleket ahalisi bu hakikati açıkça ortaya konulmuş bir biçimde görmeye başlamıştır. Prens Sabahattin diyor: "Cihan-ı medeniyet bilmelidir ki, bozulma ve çürüyerek kokan resmi Türkia'nın arkasında çalışan ve adalet hayranı bir Türkia toplumu yükselmektedir. 

Prens Sabahhattin partisinin bu programı hakk üzere Ermeniler tarafından da iyi karşılanmıştır. Biz elbette adem-i merkeziyet yahut tesvi-i mezuniyet sistemini takdir ederiz. Lakin bu sırada şuna dikkat eyleyelim ki, bu programı bir müstakil Ermenistan tasavvurunun başka bir biçimde ifadesi diye anlamayalım ve böyle anlaşılmasına sebebiyet vermeyelim. Bu memlekette bizim hakiki hayrımız "Osmanlı milleti" tabirine verilen yeni manayı alıp ona sahip olmaktır. "Osmanlı milleti"nin şimdiki manası 12'inci asrın Osmanlı kabilesinin evladına mahsus millet demek değildir; ancak Kanun-i Esasi üzerine birleşmiş olan şu memleket kavimlerinin toplumsal yapısıdır. Biz Ermeniler ister Ermenistan'da bulunalım, ister Kilikya'da, ister Kayseri'de, ister İstanbul'da bulunalım, Kanun-i Esasiye dayanarak bulunduğumuz yeri vatanımız diye bayındır hale getirip[şenletip], onun ile iftihar etmek gerekir. Kezalık Rumlar, kezalık Türler, kezalık Kürtler böyle yapmak gerektirler. 

   ΑΤΕΜΙ ΜΕΡΚΕΖΙΓΕΤ, ΓΙΑΧΟΤ ΤΕΒΣΙΪ ΜΕΖΟΥΝΙΓΕΤ

(Ι. Κ. Κ.)

    Meşrutiyet idaresi[İdare-i meşrutiyet] ilan olunalıdan beri Hükumet idaresi usulüne[idare-i Hükûmet usulüne] dair "Merkeziyet"(Μερκεζιγὲτ) ve "Adem-i Merkeziyet"(Ἀτέμι μερκεζιγὲτ) tabirleri pek çok ilgiyi dikkati çekmiştir[nazar-ı dikkat celp eylemişlerdir]. Adem-i merkeziyet programının en kuvvetli temsilcilerinden[müteşa'iblerinden] birisi Prens Sabahattin(Πρὲνς Σαβαχεδδὶν) olmuş ve vatana dönüşünden[avdetinden] beri nice yerlerde bu hususta nutuklar vermiştir[irat eylemiştir]. Geçen hafta Cenab Şehabettin(Τζενάπη Σεχαπεδδὶν) efendi "Yeni Gazete"de(Γενὶ Γαζετα) Prens Sabahattin ile bu yakınlarda gerçekleşen[vuku bulan] bir mülakatını yayınlamış[neşr etmiş] olup, onda[ande] dahi zikredilen[mezkur] program hakkında adı geçenin[müşarünileyhin] fikirlerini[efkarını] açıklamıştır[izah eylemiştir]. Prens Sabahattin "Adem-i merkeziyet" tabirinin yanlış anlaşılmak tehlikesi bulunduğundan, "tevsi-i mezuniyet"(Τεβσίϊ μεζουνιγὲτ) tabirini tercih ediyor. Şimdi zikredilen[mezkur] tabirlerin tarif etmek istediği program neden ibarettir? Hükûmetin şimdiki usulü idaresi öyledir ki, memleketin iç taraflarında[derun-i memlekette] uygulanacak[icra edilecek] her çeşit[nev] düzenlemeler[tensîkat] ya mühim icraat için merkezi hükümete müracaat edilmeli ve ancak merkezi idarenin onayıyla[tasdikiyle] gerçekleştirilmelidir[mevki-i icraya konulmalıdır]. Bu merkezi idare belki vekiller heyeti[heyet-i vükelâ] olur, belki de devr-i istibdatta olduğu gibi, sorumsuz[gayri mesul] bir fert ya fertler olur.

    Vak'a bu merkeziyet usulünün iyi yönleri[cihetleri] vardır. Ezcümle bütün memleket idaresinde bir birlik[vahdet], bir uyum[tenasüp] olur ve memleketin bölünme[taksim edilmesi] ihtimaline meydan verilmez. Eğer Ermenistan ya Makedonya ya Arabistan nice mühim hususlarda merkezden ayrı ve müstakil şekilde[surette] işlerse, olur ki bir müddet sonra bağımsızlık[istiklaliyet] ilan etmeyi denemeye[-e tecrübe olunurlar] ve neticesi devletin bütünlüğünün[mülkün tamamiyetinin] tehdit edilmesi olur diye korkulur.

    Lakin adem-i merkeziyet(yani hükûmet idaresinin[idare-i hükûmetin] bir noktaya merkezlenmesine muhalif olan) usulü gerekli görenler[iltizam edenler], memleketin idaresini her yönüyle[cihetiyle] bir merkeze toplamayıp, ancak genelin faydasına[menafi-i umumiyeye] ve dış işlere[umur-u hariciyeye] ait olan meselelerin idaresini öyle bir merkezi hükümete, yahut payitahttaki parlamentoya havale edersek ve mahalli meseleleri ve vilayetçe edilecek düzenlemeler[tensîkat] ya değişiklikleri[tebdilatı] mahalli hükümete ya idare meclislerine teslim edersek, bu daha faydalı olur diye iddia ediyorlar. Zira evvela bu usul memleketi tekrar istibdat idaresine[idare-i istibdada] düşürmemeye iyi bir vesile olur. Eğer işler her yönüyle[cihetle] merkeze bağlı[merbut] olurlarsa, belki bugün ehliyetli ve Kanun-i Esasiye sadık bir kabine istibdada karşı mukavemet edebilir ise de yarın gevşek ya hain bir Kabine milleti istibdat eline düşürür. Lakin memleketin her tarafında parlamentolar ve mesul idareler bulunursa, bunları bir zorbanın elinin[yed-i müstebidin] zapt etmesi kolay olmaz. Ve istibdat idaresinden[idare-i istibdaddan] gözümüz o kadar korkmuştur ki, ona karşı her çareyi kullanmamız icap eder. İkincisi[Saniyen], bu program vilayetlerde düzenlemelerin[tensikat] uygulanmasını[icrasını] kolaylaştırır. Her vilayette bir parlamento, bir mesul hükûmet bulunursa, oraca yapılacak yollar, açılacak mektepler, ziraat ve bayındırlıkca[nafiaca] ithal edilecek ıslahat, uzun uzadıya resmi işlere[muamelat-ı resmîyeye] uğramayarak süratle[serîen] ve daha az masrafla[mesârifle] yapılır[icra edilir]. Prens Sabahattin buna güzel bir misal veriyor: "Mesela, bir köprünün bir ayağı kırılır; birkaç yüz kuruşla kapatılacak olan bu zararın[rahneciğin] tamiri için açılan yazışma[muhabere] aylarca sürdükten sonra, mutlak tutarın[meblağ-ı mutlakın] harcanmasına[sarfına] izin[mezuniyet] gelir; gelir ama, bu müddet zarfında köprünün iki ayağı daha kırılmış bulunur; Harcanmasına[Sarfına] izin[mezuniyet] verilen tutar[meblağ] tamirin yapılmasına[ifa-ı tamire] yetersiz[gayrı kafi] olur. Yeniden izin istemek[istîzan edilmek] icap eder. Bu müddet zarfında köprü tamamen[kamilen] yıkılır." Lakin eğer vilayet meclislerinin iznine[mezuniyeti] genişletilse[tesvi edilse] ve böyle şeyler mahalli hükûmetin idaresinin elinde[yedi idaresinde] olsa, bu çeşit[nev] düzenleme[tensikat] daha tez uygulanır[icra edilir]. Hem de her vilayet ahalisi kendi ihtiyaç ve iktidarlarını merkezi hükûmetten daha iyi anlayacak oldukları için daha mükemmel ve daha uygulanabilir[kabil ul icra] teşebbüslerde[teşebbüsatta] bulunurlar. Adem-i merkeziyetin bir faydası[menfaati] da ahalinin eğitilmesidir[talim olunmasıdır]. Vilayetler kendi kendilerinin ilerleme[terakki] vasıtalarını düşünmeye mecbur olurlarsa, bu şey o ahalinin çalışıp çabalamasının ve buna dayanarak[binâen aleyh] ilerlemesine[terakkisini] sebep[bâdî] olur. 

    Bu program aleyhine en kuvvetli itiraz diye devletin bütünlüğünü[mülkün tamamiyetini] tehdit etmesi zikr olunur. Güya vilayetler ayrı parlamentoya ve bazı derece müstakil idareye sahip[malik] olursa, sonra bazı memleketler[kıtalar] bağımsızlık ilan[ilan-ı istiklaliyet] ederek, milletin başına güçlükler çıkarırlar denilir.

    Lakin bu itiraza bazı ikna eden[mukni] cevaplar vardır. 

    1. Adem-i merkeziyet demekle, vilayetlerin merkezi hükûmetten ayrılmaları anlaşılmayacaktır. Vilayetler Kanada gibi bir idareye yahut bütün memleket Müttehide-i Amerika gibi "Federasyon"a(Φεδηρασιον) değiştirilmeyecektir[tahvil edilmeyecektir]; ancak vilayet idare meclislerinin imtiyaz ve izinleri[mezuniyetleri] genişletilecektir[tevsi edilecektir]. Bu ise Kanun-i Esasi'nin talebindendir[matlubatındandır]. Prens Sabahattin diyor; "Hem de bunları kendiliğimizden değil, Kanun-i Esasi'nin 108'inci maddesine istinaden talep ediyoruz."

    2. Bütün[Bilcümle] vilayetlerde milletin çeşitli unsurları[anasır-ı muhtelifesi], yani Türk, Rum, Ermeni vesaire birlikte yaşadıkları için böyle bir tehlikeye meydan kalmaz.

    3. Bu memlekette farklı unsurların yararı[menâfi], şu son tecrübeden görüldüğüne göre, birbirleriyle öyle birlik[müttehit], öyle karışmıştır[memzucdur] ki, bunlardan herhangi birinin ayrılarak bağımsızlık[istiklaliyet] azminde bulunması kendisi için intihar demek olur. Ve bütün memleket ahalisi bu hakikati açıkça ortaya konulmuş[musarrah] bir biçimde[sûrette] görmeye başlamıştır. Prens Sabahattin diyor: "Cihan-ı medeniyet bilmelidir ki, bozulma ve çürüyerek kokan[teaffün ve tefessüh eden] resmi Türkia'nın arkasında çalışan ve adalet hayranı[meftun-i sai u adalet] bir Türkia toplumu[ictima-i Türkia] yükselmektedir. 

Prens Sabahhattin partisinin bu programı hakk üzere Ermeniler tarafından da iyi karşılanmıştır[hüsn-i kabul bulunmuştur]. Biz elbette[bittabi] adam-i merkeziyet yahut tesvi-i mezuniyet sistemini[mesleğini] takdir[tahsin] ederiz. Lakin bu sırada şuna dikkat eyleyelim ki, bu programı bir müstakil Ermenistan tasavvurunun başka bir biçimde[surette] ifadesi diye anlamayalım ve böyle anlaşılmasına sebebiyet vermeyelim. Bu memlekette bizim hakiki hayrımız "Osmanlı milleti" tabirine verilen yeni manayı alıp ona sahip olmaktır. "Osmanlı milleti"nin şimdiki manası 12'inci asrın Osmanlı kabilesinin evladına mahsus millet demek değildir; ancak Kanun-i Esasi üzerine birleşmiş[ittihat etmiş] olan şu memleket kavimlerinin toplumsal yapısıdır[heyet-i içtimaiyesidir]. Biz Ermeniler ister Ermenistan'da bulunalım, ister Kilikya'da, ister Kayseri'de, ister İstanbul'da bulunalım, Kanun-i Esasiye dayanarak[istinaden] bulunduğumuz yeri vatanımız diye bayındır hale getirip[şenletip], onun ile iftihar etmek gereğiz. Kezalık Rumlar, kezalık Türler, kezalık Kürtler böyle yapmak gerektirler. 


Angeliaforos, 5 Aralık 1908. Αγγελιαφορος Ουμουρη Τινιγε, Ιλμιγε, Πεϊτιγε βε Σιγιασιγεγε Ταϊρ Γαζετα τηρ, Τζιλτ ΛΖ'., Ιστανπολ, Δεκεμβριοσ 5 1908, Νο. 49.


ADEM-İ MERKEZİYET YAHUT TEVSİ-İ MEZUNİYET


ADEM-İ MERKEZİYET YAHUT TEVSİ-İ MEZUNİYET

ADEM-İ MERKEZİYET YAHUT TEVSİ-İ MEZUNİYET




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder