1. Fredirick CLEGG(John FOWLES, Koleksiyoncu.)
2. David LURIE(J. M. COETZEE, Utanç.)
3. Kemal BASMACI(Orhan PAMUK, Masumiyet Müzesi)
4. Timur (Teoman, Sayın Bay Rock Yıldızı.)
***
Koleksiyoncu kitabında aynı olaylar iki farklı karakterin gözünden anlatılır. Yazının teması gereği fiili işleyen fail Fredirick Clegg'i ele alacağız. Clegg saplantı haline getirdiği genç bir kadını kaçırır ki Miranda Grey'de Clegg'den sonra başına gelenleri anlatacaktır. Kitabın sonunda ise Clegg'in anlattığı daha kısa bir bölüm vardır. Aynı olayları anlattığını belirtmişken H. Bergmann'ın "Persona" filminde aynı diyalogu iki kez sahneye taşıdığını, ilkinde dinleyen Elizabeth'in yüzüne odaklanırken, ikinci de konuşan Anma'nın yüzüne odaklandığını söyleyelim. Bu diyalog aynı olsa da izleyiciye farklı bir içerik sunmaktadır. Fowles bize aynı yaşanan olayları Clegg ve Grey'in penceresinden sunar. Aynı olay bambaşka iki anlatıya ve perspektife sahiptir. Fowles'ın anlatım biçimi bu açıdan insanı kendine hayran bırakır.
Gelgelelim ki Clegg karakteri, anne-babasından ayrı kalmış, teyzesinde büyümüş, idol gördüğü teyzesinin kocasını çocuk yaşta kaybetmiştir. Hayatında sadece kelebek koleksiyonu yapma hobisi vardır, onun dışında içine kapanık birisidir. Hayatı algılayabildiği tek yer ölü kelebeklerden oluşan koleksiyonudur, bu da hoşlandığı bir genç kadına, koleksiyon malzemesi olarak bakmasını getirir. Süperloto sayesinde kazandığı parayla, Miranda Grey için bir hapishane ya da koleksiyon çerçevesi niyetine bir oda tasarlar. Grey'i insanlardan olabildiğince uzak bir evde, mahpus eder, akvaryumun diğer tarafındaki balığı izler gibi izleyebilmek için alıkoyar. Ve onunla işi bittiği zaman, ona benzer bir genç kadının peşine takılır. Clegg, tam bir "bıkkınlık getiren karakter komedyası"dır. Onun iç sesindeki "fukaralık" okuyucuyu bıktırır, Grey karakterinin aksine hayatında hiçbir şey yoktur, resim yapmaktan anlamaz, iki satır kitap okuyamaz, müziğe karşı ilgisizdir. Sadece kelebek koleksiyonu ve genç bir kadını kaçırma yöntemlerini bilmektedir. Ki onun bakış açısından genç kadın da kelebek koleksiyonuna eklediği bir nesnedir, canlı tutmak zorunda olması canını sıkar, oysa kelebekleri ölü olarak raflarına dizmiştir.
***
J. M. Coetze'nin "Utanç" isimli eserinde her şey David Lurie karakterinin gözünden anlatılır. Üniversitede profesör olan David, öğrencilerinden biriyle rızası olmadan ilişkiye girer, öğrencisinin kendisine hayranlığını yanlış yorumlar, ilişki sırasında yaptığının taciz olduğunu düşünmez ama daha sonraki gelişmeler bize David'in taciz ile suçlandığı bir kurgu sunar. Bu yüzden üniversiteden atılacaktır, kendisini savunmaz ve işinden atılır. Hollanda'daki durumdan dolayı kızı Lucy'nin yanına gider. Kızı zamanında arkadaşları ile Güney Afrika'da bir komün kurmuş ama arkadaşlarının gitmesinden sonra kendi evini ve çiftliğini idare etmiştir. David buraya alışmaya çalışırken bir grup tarafından ev saldırıya uğramış, David bayıltılmış, Lucy ise tacize uğramıştır. David'in Melanie yaptıkları ile empati kurmadığını görürüz. Sadece yerli olan bu suçlulara karşı nefret sergiler. David yaşlandığını kabul etmek istemez görünür, kendi yaşıtı kadınlarla ilişki kurmaktansa hep genç kadınları arzulayan bir yapıya sahiptir. Fazlasıyla ben merkezcidir, dil profesörüdür, müzikten, sanattan anlar. Profesörlüğü yanında yazarlıkta yapmaktadır. Profesörlükten atıldıktan sonra yazarlığa yoğunlaşmak istese de bu durumun gerçekleştiği söylenemez. Güney Afrika'dan Hollanda'ya ziyaretinde Melanie'nin babasını ziyaret eder, babanın davetiyle Melanie'nin evine akşam yemeğine gelir. Melanie evde yoktur, annesi, babası ve kız kardeşi ile David yemek yer. Kitap boyu David'in düşünce yapısı okuyucuyu rahatsız eder. Akıcı olan bu romanın karakteri de "bıkkınlık getiren karakter komedyası"nın üyesidir.
***
Fredirick Cregg karakteri kadar olmasa da Kemal Basmacı da nefret uyandıran bir karakterdir. Karaktere girmeden önce Orhan Pamuk'un Masumiyetler Müzesi kitabının tasarımının baştan aşağıya hayranlık uyandırıcı olduğunu belirtmek gerekir. Dönemin eşyaları ile yapılan müzedeki tüm eşyalar üzerinden bir kurgu kurmak büyük başarı. Nesne fetişizmi olan bir karakterin anlatımı, dönemin İstanbul'unu canlandırışı, karakterlerin inşası, zengin ve fakir muhitlerin gözler önüne serilmesi muhteşem üstü bir hayranlık uyandırıyor. Yine de bu kitaptan hoşlanmadığım gerçeğini değiştirmez, bunun sebebi tamamen Kemal Basmacı karakterinin bıkkınlık getiren saplantıları.
Basmacı, Füsun isimli karaktere duyduğu ilgiyi sürekli dile getirir. Daha ilk sayfalarda beni usandıran, Füsun şöyle, Füsun böyle, Füsun'u şöyle düşünüyorum, Füsun ile mutlu olacağız iç sesleri oldu. Sibel ile nişanlıyken Füsun ile tanışır, Füsun ile ilişkiye başlar ama Sibel'den ayrılmaz. Sibel ile evlenince, Füsun gider başkasıyla evlenir. Sibel ile bir süre evli kaldıktan sonra boşanıp, Füsun'un yaşadığı mahalleyi bulur. Füsun'un ailesi de Kemal'de para olduğunu bildiği için eve alır. Füsun'un kocası Feridun'dur, Feridun'da Kemal'in parası ile film yapmak ister, Füsun'da bu filmde oyuncu olacaktır. Böyle dokuz yıl geçer, Feridun'un ölmesi ile Füsun dul kalır. Bu dokuz yılda neredeyse her akşam Kemal Basmacı Füsun'un ailesinin evindedir. Füsun'a ve eve ait eşyaları araklar, Füsun'u hatırlatan eşyalar Masumiyet Apartmanı'nda bulunan daireye depolar. Aile kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez diyerek bu ufak eşyaları almasına laf etmez. Feridun'un ölümü ile Füsun ile aşklarını yaşamaya engel kalmaz. Fakat Füsun değişmiştir, Kemal'in onun oyuncu olmasını engellediğini düşünür, kitap boyunca Füsun'un bir küpesi ortalıkta dolaşır. Yıllar sonra Füsun küpeyi taktığında Kemal Basmacı fark etmeyince Füsun'un kafası atar ve sürdüğü arabanın kaza yapmasına sebep olur. Füsun vefat eder. Füsun fetişti olan Kemal abimiz, onun eşyaları ile evinde bir müze kurmaya karar verir. Müzeyi kurmakla kalmaz, Orhan Pamuk karakterine de müze ile ilgili bir kitap yazdırır. Ona hikayeyi peyder pey anlatır, Orhan Pamuk karakteri de Kemal Basmacı'nın anlatımından bunalır. Ama hikayeye ilgisinden dolayı kitabı tamamlar. Kemal Basmacı, Füsun'u nesneleştirir, daha sonra nesneleri Füsun'laştırır, buna aşk der ki aşk bir takıntı ise doğru söyler, büyük bir takıntıdır ve kitapta bu takıntıyı büyük oranda bizi usandırarak iç sesinde gösterir. "Bıkkınlık getiren karakter komedyası" sıralamamızın başlarında yerini almayı hak ediyor.
***
Teoman öyle bir kitap yazmış ki insan Timur'un ne kadar Teoman olduğunu merak ediyor. Bazı yerlerde bu Teoman'ın medyaya yansıyan kısımları diyorsunuz. Hayranlarından bazıları Timur'un tamamen Teoman olduğunu kabul etmiş bile. Katıldığı belirli yayınlarda Timur'un kendisinden parçalar taşıdığını söylüyor. Teoman içindeki bir benliğini çıkarıp, kendine dert edindiği konuları, bir müzisyenden beklenecek performansın üzerinde bir yazarlık yeteneği ile sergilemiş. Timur karakteri Teoman'ın fikirlerini dile döken bir aracıya dönüşmüş ama bana öyle geliyor ki Teoman bunları dile getirirken karakteri biraz karikatür hale getirmeye de çalışmış. Ya da Teoman zaten karikatür bir hayat mı yaşıyor? Teoman'ı "Bıkkınlık getiren karakter komedyası"na eklemek taraftarı değilim ama Timur eklenebilir. Sayın Bay Rock Yıldızı'nın Timur'u 50li yaşlarına merdiven dayamış, rock yıldızı kariyerine rağmen hayattan zevk alamayan bir karakterdir. Evliliği boşanmayla sonuçlanmış bir kız babasıdır, annesine karşı bazı sorumluluklarını yerine getirmekle beraber onun ölümünü ara ara zihninde kurgulayan birisidir. Kitapçılarda dolaşır, barlarda takılır, aşırı alkol tüketir, gece kulüplerinden güzel kadınlarla ayrılır, sekse aşırı düşkündür.
"Bir şey yapınca da bir şey olmuyor"(s. 23)
"Hayat manasız, boşuna ve saçma, onun dışında problem yok ve her şey önemsiz."(s. 46)
"Şimdi de olsam ya! S*k*cem şimdiyi"(s. 72)
"Ben de bir ürünmüşüm demek" (s. 87)
"Hepimiz, her şey bir parodi. Maskeli baloda özentileriz." (s. 142)
"Tarihin en gelişmiş dönemindeyiz. Ve en palavracı." (s. 149)
"Sıkılıyor. Yapacak bir şey yok... Hayat böyle bir şey aslında... Beklentiyi normal tutmak lazım... İnsan kendi halledecek. Çok zor bir şey bu yaşta olmak."(s. 155)
"Magazin haberi değerinde zaten bütün entelektüel bilgi. Bir boka yaramıyor. hiçbir şey öğrenmemek daha iyi." (s. 187)
"Sonuçta hayat nedir ki, bir oyalanma sanatından başka..."(s. 192)
"Gerçek yoktur" "Her şeyin bir kurgu olduğunu bilmek lanet bir şey"(s. 202)
"Bu sahte dünyada, ben de bir sahteliğim sadece... Senin gibi. Sahte her şey."(s. 222)
"Ben niye yaşadım acaba?"(s. 299)
"Sahteyim" (s. 299)
"Özüm de yok galiba. Bir palavrayım."(s. 299)
Herhalde, kitaptan yaptığım bu alıntılardan sonra Timur'un neden "bıkkınlık getiren karakterler komedyası"na dahil olmaya hak kazandığı anlaşılmıştır.
***
"...komedya daha bayağı insanların taklididir ama kötülüğün her türünü ele almaz, gülünç olan yani çirkinliğin belli bir kısmını ele alır."(Aristoteles, Poetika, IV.35-V.5)
Hadi gelin zihnimizde şöyle bir sahne kurgulayalım: Bıkkınlık Getiren Karakterler Komedyası Kumpanyası. Bu kumpanya Anadolu taşrasında dolaşsın, hatta Avrupa'ya turnelere gitsin. Anadolu böyle zülüm görmedi dedirtecek tarzdaki kurgumuza gelelim. Koleksiyoncu karakterimiz Cregg, sanattan anlayan Lurie, babadan zengin Basmacı ve Rock Yıldızımız Timur. Bu dört karakterimiz bir araya gelsin, hayatlarından belli kısımları sahnede anlatsınlar ve aralarında buna dair konuşsunlar. Cregg'in koleksiyon toplamasına David değer veriyor gibi gözüksün, Kemal Basmacı Füsun'a bir kelebek çerçevesi alıp hediye etsin ama daha sonra apartmana koymak için kelebek çerçevesini çalsın, Timur ise "s*key*im, kelebek çerçevesini" desin.
İkinci sahnede David sahneye çıkıp Melanie ile aralarında geçenleri anlatsın; Cregg bu sırada Melanie bulup kaçırmayı, daha sonra evindeki gizli bölmede tutup koleksiyon izler gibi izlemeyi tasarlasın; Kemal Basmacı da David'e Füsun'a olan takıntısını anlatsın, David ile genç bir kadına aşık olmak ve arzulamak üzerine konuşsun ama birbirlerine daha yaşlanmadıkları üzerine de telkinler versinler(belki burada saçlarındaki aklara seyircinin görmesi için detaylı ışık tutulabilir). Timur, David'e merak etmemesi gerektiğini, bir konserinden sonra onunla konsere gidip genç kadınları tavlayacakları üzerine yalandan vaatler versin. İç sesinde ise "David ne sıkıcı adam, hayatta boş zaten" falan gevelesin. Sonra güzel bir Teoman şarkısı çalıp ortalık biraz şenlensin ama Timur çok sarhoş olup seyirciye yumruk atsın.
Üçüncü sahnede Kemal Basmacı Füsun'a olan takıntısı yüzünden vazgeçtiği arkadaş ortamını, aile mirası olan şirketi batırmasını, dokuz yıl Füsun'un evine gittiği akşamları uzun uzun anlatsın. Cregg, Füsun'u kaçırma fantezileri kursun, Füsun'un onu seveceğini, eğer onu severse ona süperlotodan çıkan para ile film çekeceğini düşünsün. David, Kemal Basmacı'nın aşk diye anlattığı şeyden opera yazabileceğini düşünsün ama takıntının ileri seviyeye ulaştığını anladığında kitap yazmayı düşünüp vazgeçsin. Timur ise Füsun'u merak etsin, bir gece klübünde karşılaşırız belki diye düşünsün, Basmacı'nın anlatımından sıkılıp içki içmeye başlasın. Basmacı da s*kt*r gitsin, Füsun'da, ben rock yıldızıyım, yaşıma rağmen iş bitmemiş gevelemeleri arasında Kemal Basmacı'nın üzerine istifra etsin.
Dördüncü sahne Timur'un rock yıldızı kariyeri karşısında, Cregg ve David'in ağzı açık kalsın. Kemal Basmacı ise oralı olmasın. Füsun geri dön diye bağırsın. David bu kadar iyi bir sanatçının hayatının kitap olabileceğini düşünsün ama aklı Timur'un beraber olduğu kadınlara kaysın. Timur, Lucy'nin ve Füsun'un numarasını istesin. Bir arbede çıksın Timur David'i, Cregg Timur'u, Basmacı Cregg'i, David Basmacı'yı dövsün. Kumpanyanın rezaletinden sıkılan seyirci dördünü birden linç edecekken polis müdahalesi ile kumpanya sonra ersin. "Bıkkınlık Getiren Karakterler Komedyası" kumpanyamızda burada son bulsun. Sahne kapansın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder