OLASILIK ÜZERİNE BİR FİLM: "MR. NOBODY" |
2009 yılında Mr. Nobody ismiyle vizyona giren filmden bahsedeceğim. Bu film farklı zamanları ve mekanları kullanan bir filmdir. Aslında bir kişinin tüm hayatından parçaları barındırmak ile beraber sadece yaşanmışlıkları değil, bazı yaşanma olasılığı olan yaşantı çizgilerini de ele almaktadır. Gerçekte hangi olasılığın yaşandığını bilemeyiz, bu film açısından önemli de değil. Hayatın farklı olasılıkları ele alındığı için filmin içinde Fizik disiplinine sık sık gönderme yapılır. Çoklu evrenler, sicim teorisi, kuantum gibi fizikteki çalışma alanları göze batar. Tenet filmi ile bildiğimiz entropi kavramı, zamanın geriye doğru akması da filmin bazı kısımlarında işlenmiştir. Bir şeyin aynı anda farklı yerde bulunması, bir şeyin aynı zamanda gerçekleşmesi gibi temalar da görünmektedir. Bu anlamıyla katmanlı bir film ile karşı karşıyayız. Filmin iki buçuk saat civarı bir süresi var, şayet konuya ucundan ilgisi olan kişilerin sıkılacağını sanmıyorum ama zamanın bu kadar iç içe geçmesi herkese hitap etmeyebilir.
Dünya ölümsüzlüğe çare bulmuş ve ana karakter bu çağda(2092 yılı) 118. yaşına girmek üzeredir, dünyadaki son ölümlüdür, artık anılarını hatırlayamamaktadır. Doktoru ise anılarına ulaşmak için yöntemler denemektedir. Hipnoz tekniği bu amaçla denenen yöntemlerden birisidir. Film ana karakterimizin çocukluğu, gençliği, orta yaş hali ve yaşlılığı arasında sık sık geçişler yapmaktadır. Sadece yaşları arasında değil, bu yaşlarında yaşayabileceği bazı olasılıklar arasında da geçişler yapılmaktadır. Anne-babası ayrıldığında annesiyle trene mi binecektir yoksa babasıyla mı kalacaktır? Önce annesiyle giderse neler yaşanacaktır o konu edilir, daha sonra babası ile kalırsa neler yaşanacağı konu edilir. Annesiyle kaldığında, Anna karakteri ile ilişki kuracak mı yoksa kurmayacak mı? Babası ile kalırsa hangi kızla ilişki kurup evlenecek, seçimlerinin sonuçları neler olacak? Film içinde birçok olasılık içinde gidip gelinir, olasılıklar arasında geçişler yapılır, sabit bir zaman akışı yoktur, yaşlılıktan çocukluğa, gençlikten çocukluğa, orta yaş halinden diğer bir orta yaş haline geçilir. Mekanlar her olasılıkta farklıdır, annesiyle gittiğinde başka ev deneyimi, babasıyla kaldığında başka bir ev deneyimi, seçtiği eşe/sevgiliye göre farklı bir mekan deneyimi söz konusudur. Karakterin hayattaki birçok olasılığı gözlerimizin önüne serilir ki filme bizi çekecek olan ana unsur budur. Her şey gerçekten yaşanmakta mıdır yoksa sadece her olasılık bir düşünce olarak mı yaşanır?
Hepimiz hayatta seçimler ile karşı karşıya kalırız, bazı seçimlerimizde kararsız kalırız, karar vermek için acele etmeyiz. Elbette kritik konularda karar vermek için acele etmemeliyiz ama treni de kaçırmamak lazım. Onun dışında günlük kararlarımızda o kadar da düşünmeyiz. Bugün ne yiyeceğiz konusu o kadar da derin düşünülmesi gereken bir şey değildir(tabi birçok kişi bu konularda da karar veremediği için bana katılmayabilir). Film izlemek istiyorsak, film seçmeye deli dehşet zaman harcamak yine mantıklı değildir, iki saat izlenecek bir film için saatlerce araştırma yapmak çok da akla yatkın olmasa gerek. Kitap seçiminde biraz daha itinalı davranmakta fayda var tabi, yine kötü bir kitap seçimi bile kısa süreli bir deneyim olduğu için büyük bir sorun değildir(burada okunacak bir kitabın ya da filmin hayatımızı derinden etkilemeyeceğini ima etmiyorum!). Oysa hayatımızın belirleyici ve etkisi uzun olan kararlarında daha dikkatli olmalıyız. Hangi mesleği yapacağımız, hangi bölümü okuyacağımız, hangi şehirde yaşamak istediğimiz(imkan varsa hangi ülkede yaşamak istediğimiz), kiminle sevgili olup, kiminle evleneceğimiz ya da evlenip-evlenmeyeceğimiz, evlendiysek çocuk yapıp yapmayacağımız, yapacaksak kaç tane yapacağımız gibi kararlar daha derin hem mantığa hem de duyguya başvurulup, belirli bir demlenme süresinden sonra eyleme geçilmesi gereken kararlardır. Kimi zaman treni kaçırır ve hayıflanırız. Filmde olduğu gibi tüm olasılıklar gerçekleşiyor ise hayıflanmaya gerek kalmazdı galiba. Oysa bilincimiz sadece bir olasılığın hatıralarını, tavrımızı hatırlar, belki de yaşanan tek gerçeklik bu algıladığımız durumdur. Başka olasılıklar yaşanıyorsa bile bizim algımızın dışında kalırlar. Diğer olasılıklardaki tavırlarımızdan, oradaki biz sorumlu olacaktır, biz ise şuan verdiğimiz tercihin sonuçları ile burun burunayızdır ve tavrımızı ona göre geliştirmek zorundayız. Yeni olasılıklardan biri konusunda tercihte bulunup tavır almalıyız. Bir tercih karşımıza çıktığı zaman birini seçmememiz de bir tercih olduğunu varsayarak konunun orasına girmiyorum. Eylem kadar eylemsizlik de bir tavırdır, konuşmak kadar susmak da bir tavırdır. Hayatın ortasına düştük ve çocukluğumuzdan bu yana bazı zorunluluklara tabiyiz. Anne-babamız, doğduğumuz yer, genetik mirasımız, sosyoekonomik, kültürel durumumuz bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor, buna rağmen hayat karşımıza birçok olasılığı da sunuyor, vereceğimiz her bir tercihimiz bir olasılığı seçtiğimiz anlamına gelecek, bu tercihler bizi mutlu edecek mi? Bilmek zor. Ama bir tercihte bulunmamız gerekiyor ve bu potansiyel bir olasılığı değerlendirmek için eyleme geçmemiz gerektiği anlamına gelir. Ve geride seçtiğimiz olasılığa karşı geliştirebileceğimiz tavır kalır sadece elimizde. Hayatta ne kadar farklı olasılığın olduğuna bir de Mr. Nobody filmini izleyerek göz atabilirsiniz, belki seçimlerinizi gözden geçirmek için bir vesile olur. Benim bugün yapacaklar listemde birkaç olasılık vardı ama filmi izleyip bu yazıyı yazmayı tercih ettim ve şimdi sizin okumanız için paylaşıyorum. Belki yazıyı okuma olasılığını seçtiniz, belki de okumaya değer bir yazı olmadığı olasılığına karar verdiniz. Bilmiyorum. Ama lütfen 14 Mayıs’ta aklıselim bir karar verin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder