Anadolu'nun Ortodoks Topluluğu: Karamanlılar

Anadolu'nun Ortodoks Topluluğu: Karamanlılar 10.04.2017 Yasin ÇETİN Bu yazıda Ortodoks Karamanlılar v...

11 Haziran 2025 Çarşamba

ATEŞİN LANETİ

 

Ateşin Laneti


Günler sonra yürüyen merdivenler çalışıyordu. Halk bu işe şaşkındı, umudu kesmişti belediyeden derken yürüyen merdivenler yürüyordu. Artık insanlar durabilirdi, insan olanlar sağda dururken, soldan merdivenle yürüyen insanlar vardı. Yürüyen merdivende yürümek bir tercihti, mecburiyet değil. Tabi bu yürüyen merdivenler tekrar bozuluncaya kadar sürecek bir mesutluk haliydi. Bozulunca bürokrasi işlemeye başlardı, önce arıza tespit edilecek, tespit edilen arızadan bir masraf çıkarılacak, çıkan masraf bürokrasinin üst makamlarına iletilecek, makamlar gider için bütçe ayarlamaya çalışacak. Bütçe var mı? Peki yedek parça? Yedek parçanın yurtdışından gelmesi beklenecek! Bekle babam bekle. Bekleyen derviş muradına ermiş, halk mesut olmak için duacı.


Yürüyen merdivenlerin çalıştığı bir zaman diliminde, güneş çoktan batmıştı, yürüyen merdivenlerden bir delikanlı istasyona çıktı. Adeti gereği metronun sonundaki vagona binerdi. Ay gökyüzünde dans ederken, bulutlar ortada gözükmezken, karşıki dağlarda tavşanlar çiftleşirdi. İstasyonda manzara netti, iki üç kişi vardı, birbirlerine uzaktılar. Delikanlı her zaman gideceği vagon tarafına baktığında kendi kendine konuşan, ellili yaşlarında olan birisini fark etti, fark etmesiyle yavaşlaması yavaşlaması ile durması kısa zamanda gerçekleşiverdi. Hemen karar alayazdı, plastik oturaklara oturayazdı. Bir yandan da adamı gözlemliyor, sarhoş olduğunu düşünüyordu. İlk duyduğu sözler küfürdü, küfüre karşı falan değildi ama küfürün de bir adabı vardı. "Hepinizi sikeceğ*m" sözleri istasyonun bir kısmında dolaşıyordu. Kimeydi isyanı bilinmez derken, başladı "ben ateşten yaratıldım" diye haykırmaya. Gökyüzüne bakarak sesini yükseltiyordu, ne dediği tam anlaşılmıyordu belki, isyanının tanrıya olduğu izlenimi veriyordu. Elinde çakmak, gökyüzüne doğru çakarak, bir peugamber edasıyla konuşuyordu. Çakmağı çakarak, ateşi yakarak, gökyüzüne meydan okuyordu. Bir süre kendi kendine istasyonun belli alanında döndü, bir kurdun kapalı kaldığı teller içinde sonsuzluk işareti çizmesine benziyordu hareketleri. Derken metro geldi, peygamber edalı adam, delikanlının bindiği vagon tarafından binerken, delikanlı yandaki vagon kapısından metroya bindi. Peygamber edalı adam, şimdi bir satıcıya dönüşmüştü, elindeki çakmakları övüyordu. Sesi nazik çıkıyor, çakmağı satılsın diye bin takla atıyordu. Dışarıdaki halinden eser kalmamıştı şimdi. Metronun en arkasından başına doğru ilerlemeye başlamış, delikanlının göz hizasına gelmişti. Pek kimse çakmakla ilgilenmiyordu. Bir kadın ilgilenir gibi olunca, yakınına oturdu, çakmaklarını, bir çocuğun oyuncağını göstermesi edasıyla tanıtmaya başladı. Peygamber edası hızlıca kaybolmuş, her sattığı çakmakta tanrıyla biraz barışmışa benziyordu. Ta ki yeterince satış yapamadığını fark edene kadar duygu durumu değişeyazıyordu. Metrodan önce satıcı edalı adam mı indi, delikanlı mı indi, diğer yolcuların pek umrunda değildi. Delikanlı dik yürüyen merdivenlerin yukarı çıkmasına eşlik ediyor, merdivendeki diğer insanları seyrediyordu. Kimi yukarı gidiyor, kimisi aşağıya gidiyordu, aşağıya giden merdivenle, yukarı giden merdiven aynıydı. Aynı yürüyen merdivenlere bineriz, ne binen aynı kişidir ne de yürüyen merdiven aynı yürüyen merdivendir. Delikanlı tüm günün yorgunluğu ile yatağına uzandığında hemen uykuya daldı.

***

Zeus ile Poseidon Olympus'un tepesinde oturmuş, sohbet ediyorlardı. 


Zeus -Kardeşim bu filozoflardan hep nefret etmişimdir, insanlar arasında dolaşıp, hakkımızda nifak tohumları yayarlar.


Poseidon - Evet kardeşim, en az Odysseus'dan nefret ettiğim kadar filozoflardan nefret ederim.


Zeus -Bak şu Herakleitos olacak adamın dediğine, "Zeus tanrı olmak istiyor, olmak istemiyor", sana mı kaldı benim ne isteyip istemediğimi düşünmek.


Poseidon - Ceza olarak, Efeslilere, Herakleitos'un en iyi arkadaşını sürgüne göndermemiş miydin? Evet, gerçekten iyi bir ceza düşünmüşsün, nasıl da Efeslilere haykırıyordu, bir kişiyi bin kişiye tercih ederim falan deyip, ateşin yanındaki çocukların yanına gitmişti.


Zeus -Senin Thales'i çukura düşürmene iyi gülmüştüm kardeşim. Neymiş depreme Poseidon değil de suyun hareketleri sebep oluyormuş. Faniye bak sen suyu hareket ettiren kim? Poseidon tabiki! O gün, aval aval yıldızlara bakıyordu, önünde birden çukur açınca sen, bam diye düşmüştü. Daha tüm itibarı yerle bir olmuştu.


Poseidon -Ah evet, daha gününü gösterirdim ben onun da Odysseus oğullarından biri denizde bana isyan bayrağı çekmeye kalktı. Doğrusu bu fanilerin cürretine şaşırıyorum. Odysseus'u on yıl denizlerde süründürmemişim gibi hareket ediyorlar. Hafızaları zayıf! 


Zeus - Bu Prometheus yüz verdi bunlara hep, yoksa ben onları buzlar içinde dondurmasını bilirdim. O Prometheus olacak olan varlık Herkül'e dua etsin yoksa o kayalıklardan hiç kurtulamazdı.


Poseidon -Kayalıklardan kurtulduktan sonra onu lanetlemiştin değil mi? Şimdi fanilerin arasında dolanıp çakmak satmaya çalışıyormuş.


Zeus - Arada bana sövmeye kalkıyor, elinde kalan çakmak kadar ateş ile bana kafa tutabileceğini düşünüyor. Sarhoş olduğu zamanlar hiç çekilmiyor doğrusu, Hera'nın hatrı olmasa onu Tartaros'un derinliklerine gömerdim.


Poseidon -Neyse kardeşim, sohbetine doyum olmaz, denizde randevum var, Perseus'in annesi ile buluşacağız, Dionysos çok iyi bir şarap göndermiş, tam ölümsüzlerin ağzına layık. Size de göndermek üzere Hermes'e verdi, son yaptığın çapkınlıktan sonra bu Hera'yı biraz yumuşatır belki.


Zeus -Ah kardeşim, hanımına yakalanmayacaksın bu devirde kaçak et keserken, beter ediyor tanrıyı.

***

Delikanlı uykusundan uyandığında felaket bir susuzluk çekiyordu, suyu içti ve karşısında peygamber kılıklı adamı gördü. 


Prometheus -Delikanlı, bir çakmak almaz mısın?


Delikanlı -Evimde ne işin var? Nereden girdin?


Prometheus - Kapıdan. Bacadan girecek halim yok ya! Noel Baba mıyım ben? O Hristiyan İsataparı hiç sevmem. Zeus'un en sevimsiz oğullarından biridir.


Delikanlı - Evimden çabuk git, yoksa polisi ararım.


Prometheus - Telefonun çekmez ki, o kadar teknik anlarız, uzun zaman teknik konularda insanlara yardımcı oldum. Sonra Zeus olacak gaddarın eline düştük. O ateşi çaldım, bazen pişman oluyorum, nereden bilecektim, beni böyle bir lanete uğratacağını.


Delikanlı - Ne saçmalıyorsun sen? Şizofren misin? Lütfen bana bir şey yapma.


Prometheus - Sadece bir çakmak almanı istiyorum, ekmek ve şarap param çıksın. Bu İsa'nın kiliseleri işini biliyor doğrusu. 


Delikanlı - Çakmak alırsam gidecek misin?


Prometheus -Gitmeyip ne yapacağım, daha bir sürü çakmak satmam lazım. İnsanlara ateşi ulaştırmak benim lanetim.


Delikanlı cüzdanını bulup, Prometheus'a 200 TL uzattı. Üstü kalsın, der; Prometheus delikanlıya beş çakmak verip evden ayrılır. Zeus, Prometheus'dan çakmak alan kişileri lanetlemesi için Hermes'i görevlendirmiştir. Çakmak alana basur laneti bulaştırılmaktadır. Delikanlı bir günde basur olur, tuvalette büyük bir acı hissinden sonra proktoloji doktoruna gider. MHRS'den bir günde sıra bulabilmesine şaşkındır. Doktor Asıf'a giden delikanlı, hap ve krem alıp oradan ayrılır.


Artemis - Bu basur meselesinde insanlara gizlice yardım ettiğin için teşekkürler. 


Asklepios -Gönül isterdi ki basurlarını hemen iyileştireyim ama oyunumuzu Zeus fark etmemeli.

***

Delikanlı kabustan uyanır, makatındaki acı ilaçlar sayesinde biraz hafiflemiştir. Her şeyin bir kabus olduğunu anlayarak rahatlar. Kafasını yastığa koyar, o sırada penceredeki rüzgar 

gülü hiç durmadan, sabit bir hızda dönmeye devam eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder