Anadolu'nun Ortodoks Topluluğu: Karamanlılar

Anadolu'nun Ortodoks Topluluğu: Karamanlılar 10.04.2017 Yasin ÇETİN Bu yazıda Ortodoks Karamanlılar v...

8 Haziran 2025 Pazar

VEZİR PARMAĞI-ALTERNATİF ANLATI-

 

VEZİR PARMAĞI-ALTERNATİF ANLATI-

Haydi gelin, saraya davetliyiz; tavşan zıpladı deliğine girdi, balodaki kız ayakkabısını çıkardı, kuledeki hanım uyanıp saçlarını kesti, ejderhalar anasını terk etti, şövalye kılıcını kaybetti, değirmene saldıran efendiyi köylüler dövdü, kralın kızını kaçıran cadıyı köpek ısırdı, kış gelirken Kerberos havladı, peygamber oğluna isim verdi; kralın çocuğu kız doğunca bir sessizlik oldu. 


Kapıdan geçerken, aman, nöbetçilere dikkat! Yaman delikanlıdırlar taşa vururlar elleri serttir, taş kaldırırlar amino asitleri boldur, endamları hanımefendilerin rüyasına girer, yasaktır onlara evlilik; ülkede kimse istemez çocuklar yetim kalsın. Haydi saraya girin, kralın çocuğunun doğumunu kutlayın, sazlı şarkılara eşlik edin, kendi meşrebinizce dans edin.


Halkın saraya girmesi görülecek şeydir, şehir içinde şehirdir, kral halkını korur, halk kralını; yöneticiler yesin diye tabaklarını küçültürler, toprağa çok vurur, çoğunu vergi diye verirler. Ortalıkta dolaşınca yağmacılar, askeri olan kral değere biner, beklerler ondan hasatlarını korusunlar diye. Kral yağmacıları kovaladıkça, ateş böceğidir halkın. Hanedanın ve ülkenin sembolüdür ateş böceği, bayraklar ve sancaklarda dalgalanır. 


Lampyridae derler hanedana, halk Lampyridae'lerin kuludur; efendilerine saygı gösterir. Ateş böcekleri özgürce uçar bu diyarda, halksa vergisini ödedikçe özgürdür, saraya giremez, kral ve ailesine saygısızlık yapamaz. Kadınlar erkeklerine hizmetkar, köleler efendilerine hizmetkar, herkes krala kul, kral ateş böceği tapınağına hizmetkar; hem rahip hem kul, taşıyor işte tanrının kılıcını, acıktı karnı, koşuşturun hizmetkarlar!


Kral, kralın yemek salonunda tek başına yemek yerken, hanedan üyeleri toplanmış yemek masasında; krala, krallığa, kendilerine ve tanrılara duacılar, domuzun kızarmış budunu yemekteler, birbirleri ardından entrikalar çevirmekteler. Halk bulmuşsa bulgurunu kaynatır, avlamışsa yahnisini yapar, karnı doymuşsa dedikodusunu yapar; aç geçiyorsa kışlar, kıvranırlar hastalıktan, sokulurlar ısınmak için birbirlerine, bu durum hiç umurunda mı saray hekiminin, biçare halk beş doğurur bir büyütür. Yaşasın hanedan, yaşasın ateş böcekleri, yaşasın Lampyridae'ler, tanrının kutsadığı güzel insanlar. Askerler mahir avcılar, avlarlar tavşan, kaplan, hayvan, önce saraya yahni ve kızarmış et; sonra askerler almalı gereken hayvansal proteini; nadir olsa da artan av verile halka ucuza. Aç, biilaç yaşar gider halk iç surların dışında, perişanlık diz boyu. Olmasa dış surların ardında yağmacı ve köle tüccarları, ateş böceklerine kim tahammül eder!


Haydi gelin, saraya davetliyiz, bu sefer halk iç surların ardında, okurun gözleri girecek sadece kapılardan, bedeninizden başka bir uzvunuzu sokmayın, çok keskindir giyotinin bıçağı, sıcaktır koynu ölümün. Bir vezir yükselmektedir vezirler arasında, genç yaşına rağmen yeteneklidir, avcılık derecesi var, okçuluk şeceresi var, dededen atlet mübarek, okuması yazması var, savaşmasını bilir, diplomasiden anlar. Az biraz da çapkındır, tüccarların kızlarına yatkındır. Gürzünü düşmanına indirir, kızların dilber dudaklarına dudaklarını uzatır. Gel zaman git zaman, vezir yerini iyice sağlamlaştırır, vezirin ününü duyan harem kızları konuşur; prenses duyunca vezirin ahvalini, içine bir kor ateş düşer, huylanır, suylanır, boyalanır, takar takıştırır. Bir oyundur, vezire kendini gösterir, vezirin çapkın kalbi yerinden çıkar, attığı Eros oku kendisine saplanır, ne yapmalı ne etmeli, prensesin gönlünü çalmalı. Gül gönderir, prenses nazlanır, beste gönderir, valide sultan huylanır; prensesin dünden gönlü olunca bir şiire kanar. 


Bir oyundur oyun içinde, sarayda oynamalı kör ebelemece, bir yolu bulunur, iki aşık buluşur. Ateş ile barut yan yana gelince kıyamet bundan kopar. İlk gece yanaktan öpmeler, ikinci gece dudaktan öpmeler, dilber dudaklar dudaklara, al yanaklar yanaklara, güneş ayı kovaladıkça, ateş böceği kaçmadıkça, yiğidin yüreği korkmadıkça olanlar olur, gönüller seyran olur. Prenses arkadaşına vezirin parmağını övünce, valide sultan bunu duyunca, krala haberi iletince; vezirin adamı bunu fark edince, ne yapmalı ne etmeli, sarayı mı terk etmeli, kendini çöllere mi vurmalı, düşünmeli taşınmalı, bir yolunu bulmalı. Prensese haber salmalı. Kuşlara mektup mu bağlamalı? bir köleye tembih mi etmeli? En güvendiği adamıyla haber salmalı; kralın hiddetini, vezirin aklı ile yenmeli. Yetmedi mi erkek aklı? prensesin gerek kadın aklı. 


Oyun içinde bir oyun, ikna edile sarayın aşçıbaşı, hazırlaya bir tatlı, prensesten sürprizdir krala; tadı sadedir, damakta bırakır tat, lezzeti haz verir, hoş tutar zihni ve dudakları, yavaş yavaş yemeye başlayıp biraz hızlanıp yavaşlamak gerek, tatlıyı mundar etmemek gerek, tadında bırakmak gerek. Prensesin günlerdir bu tatlı üzerinde çalıştığı ve vezirden önemli yardımlar aldığı için tatlının isminin vezir parmağı konulduğu krala anlatılınca, bir oh çeker kral; valide sultan işkillense de ses etmez, gerçekse rezil olur, oyunsa saygı duymuştur, bunca yıldır entrika oyun çevirir, böylesini görmemiştir. Etkilenen valide sultan olay unutulunca bu yetenekli vezir ile prensesin evlenmesi için kralı ikna eder. Kral düğün hediyesi olarak vezire krallığından bir derebeylik verir. Vezir ile prensesin düğününde herkese vezir parmağı tatlısı dağıtılır, ortalığı bir sis kaplar, herkes haz içinde kendinden geçer. Yılda bir kez olsa da halkın yüzü güler, vezir parmağı tatlısına binlerce hikaye uydurur, işin aslını üç beş kişi bilir, kralı oyuna getiren ateş böceği misin sen!    

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder