Anadolu'nun Ortodoks Topluluğu: Karamanlılar

Anadolu'nun Ortodoks Topluluğu: Karamanlılar 10.04.2017 Yasin ÇETİN Bu yazıda Ortodoks Karamanlılar v...

25 Haziran 2025 Çarşamba

KERBEROS'UN DAĞLARI




Kerberos'un Dağları 




Anahtarla kilidi çevirdi. Hapishanesini kilitlediğini hissediyordu. Alt katlardan zemine çıktı, apartman kapısını açtı, dairesine hiç girmeyen güneşe baktı. Yaz aylarının getirdiği bunaltı havaya hâkimdi. Metroya doğru yürümeye başladı. Güneşi takip ediyor, bunaltıcı havasına rağmen ışığından memnuniyet duyuyordu.


Kerberos Hades'teki zindanın kapısını kapattı ve kilitledi. Nöbeti devretmişti. Persephone'nin Demeter'den getirip, Hades halkına sunduğu biradan içerek Hades'in sıcağından bir an ferahlamayı ümit ediyordu. Haron ikinci birasını içiyordu, Kerberos'a seslendi, beraber oturdular. Kerberos da birasını içmeye başladı. Bütün işlerinin rutine bağlı olduğunu biliyorlardı. Yine de konuşmaktan geri durmadılar.

-Gece nöbetinden mi geliyorsun, Kerberos?

-Evet, bugün Hades'ten kaçmaya çalışan olmadı, Haron, sen buradan kayığa mı gideceksin?

-Evet Kerberos, Hades'in yeterince serveti yokmuş gibi, yeni üyelerden giriş paralarını toplamam lazım. Bunca kazandırdığım paranın karşılığı ne? Şurada içeceğim iki üç bira.

-Bizim durumda farklı değil, kimse zindanlardan kaçmasın diye saatlerce nöbet tutuyoruz, ne için iki bira için...


Metroya ulaşınca güneşe veda etti. Merdivenlerden istasyonun derinliklerine inmeye başladı. Metro bekleyenler mahşer kalabalığını oluşturuyordu. Bunaltıcı bir ortamda metronun gelmesine üç dakika vardı, öyle bildiğiniz üç dakikalardan değil, uzun uzun üç dakikalardandı. Raylara baktı, atlamayı düşündü, metronun altında kalmayı. Zaten neredeyse her ay, birinin intihara kalkışması metro ulaşımını aksatıyordu. Onlardan birisi olabilir miydi? Kafasını kaldırdı, metro geliyordu, mahşer kalabalığı birbirine daha da girdi, metro durdu, kapılar açıldı, kendini metroya attı.


Kerberos, Hades Raylı Sistemleri'yle Hades'in derinlerine doğru yola koyuldu. Her gün beklediği zindan kapılarından farklı olsa da kendi hapishanesine girmek için kapı kolunu çevirdi. Üç katlı ranzaya kendini attı, kısa sürede uykuya dalıp horlamaya başladı.


Metrodan çıkıp güneşin altında yürümeye başladı. Saatine baktı, geç kalmıştı. Adımlarını sıklaştırdı, koşar adım ilerliyordu. İş yerine vardığında amirini kapının önünde buldu. Nasıl geç kalırmış, bu kılık kıyafet neymiş, kendine çeki düzen vermeliymiş, uyarı yazısını yazacakmış, çabuk gidip depoyu düzenlemeliymiş. Soluk almaya fırsat bulmadan eksi ikinci kattaki depoya indi. Bir bardak su içip, işe koyuldu.


Kerberos ani bir sesle uyandı. Kafasını ranzaya vurdu. Buzdolabından bir bira aldı, ikinci dikişte şişeyi bitirdi. Altın kolyesini takıp Hades Raylı Sistemlerine doğru ilerledi. Hades'in diyarına gitmek için hareket ettiler. Hades'in sarayı devasalığı ile karşılarındaydı. Kerberos, eskiden sarayın kapısında nöbet tuttuğu zamanları hatırladı. Boynundaki iki eski yara sızladı. Sarayda, Hades Saray Kapı Koruyucuları amirinin yanına gitti. Amir, nöbetlerin düzenindeki değişiklikleri anlattı ve önceki aksaklıklardan dolayı Kerberos'u azarladı. Herakles'le yaşadığı talihsizliğin ardından iki başının kesilmesini yüzüne vurdu. Hades'in gazabı, üçüncü başa sıra geldiğinde dinmişti. Kerberos'u saray kapısından alarak zindanların başına nöbetçi görevlendirmişti. İki başından olmuştu. Üçüncüsüne dikkat etmeliydi. Zindan kapılarında yaşanacak bir talihsizlik son kalan başının da yerinden oynamasına vesile olabilirdi. Hades'in gazabından korksundu. Kerberos soluk almaya fırsat bulmadan, nöbet yerine doğru hareket etti ve nöbeti devraldı.


Depodaki işlerini bitirmiş, çay içmek için arkadaşlarının yanına çıkmıştı. Çayını aldı, masaya oturdu. Maaşlara yapılacak zamlar konuşuluyordu.

— Bu kadar çileye karşılık üç kuruş...

— Zammı da doğru dürüst yapacakları yok.

— Ay sonunu nasıl getireceğiz belli değil...

Hepsi bir ağızdan konuşuyor, biri söze başladığında ötekiler baş sallıyordu. Çayları daha bitmemişti ki amirleri başlarına tünedi, şunu şöyle yapın bunu böyle yapın, onu oradan alın, bunu oraya koyun diye talimatlarını yağdırdı. Büyük bir ikram veriyormuş gibi, çaylarınızı içtikten sonra hemen işe koyulun, deyip oradan ayrıldı. Gözleri yeni avını arıyordu. Arkadaşları ile beraber kalktı, talimatları yerine getirmeye başladı.


Kerberos, zindandan kaçmaya çalışan bir tutsağı kollarından yakaladı. Zindana geri götürdü ve işkence emri verip nöbetine devam etti. Aklına Hades'in emriyle kesilen iki başı geldi. Hades'ten kaçacak yer olsa kaçıp gidecekti ama Hades'in onu bulamayacağı bir diyar yoktu. Denizlere kaçsa Poseidon yakalardı, göklere uçsa Zeus'un şimşeklerine yakalanırdı. Yeraltında Hades'in haberi olmadan bir böcek kıpırdayamazdı. Bu düşünceler içinde nöbetini tamamladı, birasını içti, diğer iki başı için ayarlanmış olan üç katlı ranzasına uzandı, düşüncelere dalmışken uyuyakaldı. Rüyasında insanların arasında, tanrılardan uzak yaşadığını gördü.


Mesai saati bitmiş yeniden metronun derinliklerine dalınmıştı. Mahşer kalabalığıyla yapılan yolculuk sonunda, eve girmeden önce gökyüzünü görmüştü. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Markete uğradı. Bir koli yumurta, 500 gram yoğurt, 1 kilo domates, 1 kilo salatalık, 500 gram süzme peynir, marul ve 2 adet 50 cc bira aldı. Apartmanın kapısını açtı, alt kattaki evine yöneldi. Hapishane kapısı olarak tanımladığı kapıyı açtı, kendisinin gardiyanı oldu. Televizyonu açtı, farklı bir dünyanın içine girdi, birasını açtı, düşüncelerini yumuşattı, sakinleşti. Yeni sabahı müjdeleyen horoz ötünceye dek uykuya daldı. Rüyasında dağdaydı, bir türkü tutturmuş yürüyordu.

-Kerberos'un dağlarına, Hades'in diyarına,

- bıkmıştım amirlerimden, hayatın bıkkınlıklarından,

- geliyorum yeraltına, sizin olsun yalanlarla süslü dünya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder