KUDÜS |
1902’DE YAYINLANAN KUDÜS TARİHİ
YAZISI
Çeviriyazım ve
sadeleştirme: Yasin ÇETİN[1]
1902 tarihinde, Yunan harfli Türkçe(Karamanlıca) olarak yayınlanmış olan “Ierusalim”(Ιερουσαλήμ) isimli kitap yayınlanmıştır. Kitabın yazarı Iordanes I. Lemnides(Ιορδανης Ι. Λημνιδης), Evangelinos Mısailidis’in “Anatoli” isimli gazetesinin yazarlarındandır. Hristiyan hacılar için, Kudüs’e giden yolu, Kudüs ve çevresini tanıtan bir kitap yazmayı amaçlamıştır. Kitabın içerisinde de kısa bir Kudüs Tarihi yazmıştır. Aşağıda “Ierusalim” kitabının içerisindeki, “Ierusalim Tarihi” yani “Kudüs Tarihi” isimli metnin sadeleştirilmiş bir şekilde çeviriyazımı yapılmıştır.
Bu metin okunurken, yazarın Hristiyan olduğu ve Hristiyan bakış açısı taşıdığı unutulmamalıdır. Ayrıca, bu Hristiyan yazar, Osmanlı ‘vatandaşı’dır. Yazarın, Hristiyan bir Osmanlı tebaası olması metin içerisine yansımıştır. Büyük İskender, Halife Ömer, İslam ve Osmanlı hakkında yaptığı değerlendirmelerde, bu hususlar hissedilmektedir.
Sadeleştirilen kelimelerin veya kelime gruplarının asıl halleri dipnot şekilleri verilmiştir. Yer, şehir, kişi adları ve grup adlarının çeviriyazımı yanında, () parantez içinde orijinal metindeki Yunan harfli Türkçe halleri verilmiştir. Bazı kelimelerin anlaşılması için, kelime içerisine () parantez içinde harf yerleştirilmiştir. Çok nadir olmakla beraber, bazı kelimelerin açıklamaları, [] kapalı parantez içinde verilmiştir.
Yer, şehir, ülke, kişi adları, grup isimleri metinde italik olarak gösterilmiştir. Metindeki bazı yer, kişi, grup isimleri konusunda yardımcı olabilecek bilgiler şunlardır: (1) Ierusalim: Kudüs; (2) Hristos: İsa; (3) Palastini: Filistin; (4) Roboam: Rehoboam; (5) Solomon: Süleyman; (6) Assuryoslar: Asurlar; (7) Nabuhodonosor: Nebukadnezar; (8) Ieremyas: Yeremyas; (9) Zorobabel: Zerobabel; (10) Makavvayos: Makabe; (11) Stavrοforos: Haçlılar; (12) Acemistan: İran
IERUSALİM TARİHİ
Dünyanın en kadim şehirlerinden olan bu şehrin tarihini hakkı ile yazıp tasvir etmek hem çok zahmete muhtaç hem de risalemizin maksadı değildir[2]. Ierusalim(Ιερουσαλήμ) şehri eskiliği ve evvela Yahudi, ondan sonra[3] Hristiyan mezheplerince sahip[4] olduğu ilişkisinin önemi[5] ile türlü değişimlere[6] uğramış[7] ve türlü hücum ve saldırılara[8] hedef olmuştur. Bununla beraber[9] kısaca[10] şehrin zaman-ı tesisinden şimdiye kadar olan tarihinden bahsetmeye gayret edeceğiz.
Ierusalim(Ιερουσαλήμ) şehrinin ilk kurucusu[11] Melkisedek(Μελκισεδέκ) namında birisi olduğu rivayet edilmek de ise de şehrin bundan evveli de mevcut olduğu bazılarınca zannedilmektedir. Yahudilerin Hristos’dan(Χριστοσ) 1500 sene evvelinde Palastini’yi(Παλαιστινη) zapt ettikleri zamana kadar, buralarda Ievusayos(Ιεβουσαϊος) namında bir kavmin iskân ettiği de yine[12] tarih okumuş olanların malumudur.
Kenan[13](Χαναάν) toprağının Yahudiler(Γεχουδιλέρ) tarafından zaptından sonra, daha bir müddet Ierusalim şehri Ievusayosların hâkimiyetlerinde[14] kalmış ise de sonradan[15] David(Δαβίδ) peygamber Yahudi kavminin idaresini tamamen[16] üzerine aldıktan[17] sonra Ierusalim üzerine hücum edip, şehri zapt (etmiş) ve Ievusayosları uzaklaştırmıştır[18]. Daha sonra[19] Ierusalim şehrinin David peygamber hükümetinin idare merkezi[20] haline getirilip[21], şehri tahkim ederek, mâmur ve abadan kılmış ve Yahudilerin mezhebini buraya nakil ile ona şeref kazandırmıştır[22]. Hazreti Solomon’un(Σολομων) zamanında Ierusalim şehri gayetle şeref kazanmıştır[23]. Adı geçen[24] hükümdar, Yahudilerce büyük bir önemi[25] haiz olan o meşhur ibadethaneyi inşa ettikten başka[26], kendisi için mükemmel konaklar, şehrin etrafında yüksek ve müstahkem kaleler ve şehir dâhilinde birçok mükemmel binalar yaptırmışlardır.
Lakin ne yazık ki[27], hazreti Solomon’un son senelerinde bu ilerlemeler[28] geriye doğru değişmiş[29] ve ezcümle oğlu Roboam’ın(Ροβοαμ) zamanında Yahudi milleti iki fırka olarak, Yuda(Ιούδα) hükümeti ve İsrail(Ισραήλ) namı ile iki idareye ayrılmıştır[30]. Bu iki hükümetler arasında mücadele[31] eksik olmadığından, çok defa yekdiğeri ile muharebeler icrasına kalkışmışlar ve bu taksim ve ittifaksızlıklar eseri olarak, Yahudi milleti gerileme[32] yolunda hızlı bir şekilde[33] devam ettiğinden nihayet[34] tac-ı tahtı Assuryoslar(Ασσυρίοσλαρ) hükümdarı Nabuhodonosor’a(Ναβουχοδονός) teslim etmeye mecbur olmuşlardır. Nabuhodonosor, Ierusalim’in hisarlarını yıkmış, şehri harap etmiş, meşhur ibadethaneyi yakmış, güzel binaları harap[35] etmiş, kaleleri bozmuş ibadethanenin eşya-ı mukaddesesi ile diğer tüm[36] kıymetli[37] şeyleri Bağdat’a göndermiş, kâhin ve başkâhinleri katl-u telef etmiş ve ahaliden kimi muharebede telef olmuş, kimi dağlara ve civar ülkelere[38] firar etmiş, kimi de Bağdat’a esir götürülmüş ve şu suretle meşhur ve mamur Ierusalim şehri adi bir harabe halini almıştır ki Ieremyas(‘Ιερεμίας) peygamber bu harabeler üzerinde oturarak, Figanlar(Φιγανλάρ) nam eserini yazmıştır.
Bir müddetten sonra, esirlikte bulunan Yahudilerin 30-50 kadarı Zorobabel(Ζοροβάβελ) namında birinin öncülüğü[39] altında Ierusalim’e geri dönerek[40], ibadethanenin inşasına teşebbüs etmişler ise de düşmanları ve bilhassa Samareytisler(Σαμαρείτησλερ) tarafından kurdukları muhalefet bu teşebbüslerinin vücuda gelmesine mani olmuştur Zorobabel’in vefatından sonra Ester(Εσδρας) ve Nehemya(Νεεμίας) dahi milletlerin ihyası için pek çok çalışmışlar ise de bunlarda düşmanları tarafından olağanüstü[41] bir muhalefet ve Yahudiler tarafından büyük bir vazifesizlik gördüklerinden başarılı[42] olamamışlardır.
Bu iki büyük ve milletperver zevatın vefatından sonra Yahudiler tekrar aheste aheste gerilemeye[43] yüz tuttuğundan, Hristos’dan 332 sene evvel Megas Aleksandros(Μέγας ‘Αλεξανδρσος) hiç muharebe etmeksiz, şehre zaferle[44] girer ve ruhani elbiseleri giyinmiş[45] olan baş kahin Iaddu(Ιαδδού) ile diğer kahinler ve şehrin ahalisi tarafından tam bir hürmet[46] ile karşılandı[47]. Megas Aleksandros baş kahini(n) rühani elbisesini[48] giyinmiş ve üzerinde Cenab-ı Allah’ın(Δζενάπη ’Αλλαχ) namı mukaddes-i menkûş olan külahı başına takınmış olduğu halde, gördüğünde tam bir saygı ile[49] baş kahini takbil etmiş[öpmüş?] ve baş kahinin bu kıyafette önüne çıkmasını Cenab-ı Hakkın(Δζενάπη Χακκ) kendisine arzularının icrası hususunda yardımda[50] bulunacağına dair, güçlü bir delil saymış[51] ve ondan sonra[52] dostu Parmenion’un(Παρμενίων) “bütün cihan sana secde ettiği halde, sen niçin Yahudi baş kahinine secde ettin?” diye sualine “ben baş kahine değil, illa Allah’a secde ettim” demiştir. Ondan sonra[53] Megas Aleksandros Cenab-ı Allah’a Ierusalim mezbehi üzerinde kurbanlar sunduktan sonra kahinlere pek büyük saygıda[54] bulunmuş ve Yahudilerin bir takım vergilerden muaf tutup, milli kanunlarının[55] hükmünce[56] yaşamlarına müsaade etmiştir.
Yahudiler Megas Aleksandros’un halifeleri zamanından Makavvayosların(Μακαββαϊοσλαρ) zamanına kadar yani Hristos’dan 332 seneden 167 sene evveline kadar pek büyük zorluklara[57] uğramışlardır[58]. Ptolemayos’un(Προλεμαϊος) askerleri Nikanor’ın(Νικάνωρ) kumandası altında[59] bir cumartesi günü Ierusalim şehrine girip, Yahudiler silahsız bulundukları halde, üzerlerine hücumla[60], büyük teleflerde[61] ve hasarlarda[62] bulunmuşlardır. O vakit Yahudilerin çokları İskenderiye firara mecbur olmuşlarıdır, çünkü Megas Aleksandros’un zamanından beri burada Yahudiler büyük imtiyazlara[63] ve müsaadelere[64] nail[65] olmaktaydılar. Megas Aleksandros’un haleflerinden Antio(k)hos Epifanes’ın(Αντίοχος ’Επιφαάνης) zamanında Yahudiler milletlerinden başka[66] mezheplerini bile kayıp[67] etmek tehlikesine uğramışlardır[68]. Bunun kumandanı Apollonios(΄Απολλώνιος) idaresi altında[69] 22 bin asker bulunduğu halde, bir cumartesi günü yine Yahudiler silahsızca ibadethaneler içinde[70] bulundukları esnada, şehir üzerine hücum ederek, askerlerine erkekleri telef, kadın ve çocukları esir, ibadethaneyi yağma kıymetli[71] eşyayı gasp ile şehri yakmaları hususunda emir vermişlerdir. Şu suretle, Yahudiler her şeylerini gayp edip, son derece sefalet ve ümitsizliğe düştüklerinden başka[72] mezheplerine de gayp emek derecesine gelmişlerdir. Çünkü biraz sonra Anti(k)ohos bir emirname neşri ile, Yahudilere Yunanlıların mezhebini kabul etmelerini ve sünnet adetini katiyen men edip, sinagogların kapanmasını ve kutsal kitaplara[73] her nerede görürlerse ele konulmasını[74] emr etmiştir. Bu zamanlarda Yahudi milletinin uğradığı[75] felaketin tarifi mümkün değildir[76]. Ancak burası dikkate şayandır ki[77] bu kadar felaket ve sıkıntı zamanında da milletperver zevat eksik olmamıştır. Mesela[78], Eleazaros(΄Ελεάζαρος) namında 90 yaşında bir yaşlı[79] zat ile Solomoni(Σολομονή) nam bir kadının ve yedi evladı Makkavayosların mezhep ve milletleri uğrunda gösterdikleri[80] cesaret ve yiğitlik[81] Tevrat-ı Şerif’de tam bir övgü ve metih ile[82] yâd edilmiş ve bunlar işbu üstün özelliklerinden[83] dolayı Aziz Kilisemiz[84] tarafından martvroslar(μάρτυροσλαρ) silkine geçirilmiştir.
Yahudi milletinin mezhep ve millet bakış açısından[85] bu derece gerilemesi[86] esnasında Makkavayosların silsilesi meydana çıkmıştır ki bu dindar silsile millettaşları arasında mezhep hislerinin[87] gelişmesi ve büyümesi[88] ve yeniden kökleşmesi ile Yahudi kavminin düşmüş[89] olduğu şu hali sefaletten kurtulması hususunda büyük bir fedakârlık ile ve gayetle cansiperane çalışma ve gayret[90] etmiştir.
Makkavayosların, Hristos devrinden[91] evvel 167 senesinden 60 senesine kadar devam etmiştir. Bu müddet zarfında dindar Yahudilerden pek çokları görmekte oldukları son derece baskılara[92] dayanamayarak, dağlara kaçıp, kulübe ve mağaralara gizlenerek, milli kanunlarını[93] muhafaza etmekte ve aralarında korkaklara cesaret vererek, bu hali perişanlıktan[94] kurtulmaya bir çare aramaktaydılar. Bu dindar ve vatanperver ailenin reisi kâhin Mattathias(Ματταθίας) olup, adı geçenin[95] fevkalade[96] cesaret ve dindarlığı sayesinde, düşmanlarına üstün gelmeyi[97] ve onların puthanelerini yıkıp yerine ibadethane inşa etmeyi başarmıştı[98]. Mesela[99], bunun beş oğullarından[100] Iudas(΄Ιουδας), düşmanı hezimete uğratıp[101], ibadethaneyi süslemeye ve kutsamaya[102] muvaffak olmuştu ise de bir muharebede kendisi pek az askere sahip[103] olduğu halde, düşmanın 20 bin piyade ve 2 bin süvari ile icra ettiği hücuma dayanamadığı için[104], mağlup olmuş ve bu suretle Palaistini Dimitrios(Παλαιστίνη Δημήτριος) hükümdar ile Vakhidas’ın(Βακχίδας) idaresinin altına[105] geçmiştir. Bundan sonra ne kardeşleri[106] Ionathan(΄Ιωνάθαν) ve Sion(Σιών), ne de halefleri düşmana dayanamadıklarından[107], Palaistini Yunanların elinden Romalıların hakimiyetine[108] geçmiş ve Hristos’dan 37 sene evvel Herodis(‘Ηρώδης) nam bir zat Romalılar tarafından Palaistini Valiliğine tayin edilmiştir. Bunun zamanında Rabbimiz Iesus Hristos(΄Ιησοϋς Χριστός) dünyaya gelmiş ve halefi Pontios Pilatos(Πόντιος Πιλάτος) zamanında stavrosa(σταυρος-Kutsal Hac) asılmıştır.
Hristos’dan 70 sene sonra Roma İmparatorlarından Titos(Τϊτος) tarafından Ierusalim şehri beş ay kadar kuşatılmış[109] ve bu esnada Yahudilerden yüz bin kişi kadar canını kaybettikten[110] sonra şehir Titos tarafından zapt ve harap[111] edilmiştir. Bu kuşatma[112] zamanında Yahudilerin çekmiş oldukları sıkıntı ve baskıların[113] had-u-hesabı olmadığını ve tarifi mümkün olamayan[114] o vaktin tarih yazarı[115] Iosibos(’Ιώσηπος) (πέρ ταφσήλ) etraflıca[116] hikaye ediyor. Titos şehri zapt ettikten sonra ibadethanenin kıymetli[117] eşyasını zapt-u gasp etmiştir. Şehrin sokakları insan cesetleri[118] ile dolu olduğu gibi, binalarda[119] taş taş üzerine kalmamak şartı ile yer ile yeksan edilmiş ve şu suretle Rabbimizin peygamberliği yerini bulmuştur. (Luk. Ith. 41-44 καί[ve] 20-25. Mark. Ig. 1-2. Matth. Kd. 2).
Titos, Ierusalim’i tahrip edip, şehri harabeye çevirdi[120] ise de, şehrin ismi kayıp[121] olmamıştır. Bilakis Hristiyanlığın Büyük[122] Kontantinos(μέγας Κωνσταντϊνος) zamanında Roma hükümetinin resmi mezhebi makamına geçmesinden sonra[123] mukaddes şehre[124] birçok ziyaretçiler gidip gelmeye ve bu tarihten itibaren, yine Ierusalim şehrinin namı büyük hürmetle anılmaya[125] başlamıştır. Hususi ile Büyük[126] Kontantinos’un muhterem annesi[127] Aziz Heleni(αζίζ ‘Ελένη), Hristos’dan 326 sene sonra Rabbimizin gezip yaşadığı mukaddes yerleri[128] ziyaret etmek ve oğlunun düşmana karşı üstün gelmesinden[129] dolayı, Golgota(Γολγοθα) üzerinden Cenab-ı Hakka teşekkür duaları sunmak maksadıyla Ierusalim’e icra ettiği seyahat, şehrin eski şan-u-şerefini yine iade etmiştir. Adı geçenin emri üzerine, Golgota’nın etrafı kazılıp, temizlendikten sonra, Rabbimizin mukaddes Stavrosı[Σταυρος-Kutsal Hac] meydana çıkarılmış ve Rabbimizin hayatının mühim noktalarını andıran bütün[130] mevkiler üzerine mükemmel ve muntazam kiliseler[131] bina edilmiştir. Mesela[132] Golgota üzerine inşa edilen ve rabbimizin, bizim helaşlığımız için, kanını döktüğü ve defin olunup dirildiği mahalleri kapsayan[133] Anastasis(΄Ανάστασις) nam kilisesine[134] Hristiyan âleminin[135] her tarafından hadsiz hesapsız ziyaretçiler çekmiştir[136].
Bu asırdan sonra Ierusalim şehri zorunlu[137] olan öneme[138] nail[139] olduğu gibi o vakte kadar Antioheia(Άντιόνχεια) patrikliğine tabi bir episkopi iken, 451 senesinde patriklik makamına terfi edilmiştir. Ancak bu hal yalnız üç asır kadar yani 325 senesinden 637 senesine kadar devem edebilmiştir. Çünkü 614 senesinde Acemler Ierusalim üzerine hücum edip, şehri zapt ve tahrip etmişler ve Anastasis ekklisiasını yakıp, Stavrosı[Kutsal Hac] gasp etmişler ve ahaliden birçoğunu Acemistan’a(Άδζεμιστάν) esir götürmüşlerdir. Lakin bu felaket uzun müddet devam etmemiştir. Çünkü biraz sonra Byzantin(Βυζαντίν) imparatorlarından Herakleios(‘Ηράκλειος), Acemistan üzerine sefer edip, bunları Palaistini Hristiyanlarını kurtardığı gibi, Stavrosı[Kutsal Hac] dahi geri alıp, Ierusalim’e getirmiştir. Bu esnalarda her tarafta tam bir zaferle[140] ortaya çıkmış[141] İslam hükümdarları bütün Suriye ve civarını hâkimiyetlerine[142] geçirdikten sonra Ierusalim şehri üzerine dahi hücum ederek, 636 senesinde şehre girebilmişlerdir. O zaman şehrin patriği Sofronios(Σωφρόνιος) muhalefetin bir fayda getirmeyeceğini[143] anlayarak, hazreti Ömer’i(Όμερ) şehre davet edip, teslimiyet sözleşmesini[144] düzenlemiş[145] ve şehrin anahtarlarını teslim etmiştir. Fatih Ömer hazretleri gayetle yiğit[146] ve cesur oldukları gibi fevkalade[147] dosdoğru[148] ve adaletperver bir hükümdar olmakla şehre giriş sonrasında[149] Hristiyanlara bir takım müsaadelerde[150] bulunmuş ve hazreti Solomon’un ibadethanesi esası üzerine bir cami inşa ettirmiştir ki zikredilen[151] cami hâlâ[152] mevcuttur. Dört asır kadar bir müddet Ierusalim şehri İslamların(Ίσλαμλαρήν) hâkimiyetinde[153] kaldıktan sonra 1099 senesinde şehri Stavroforoslar(Σταυροφόροσλαρ) zapt etmişlerdir. Bunların zamanında Ortodoksia(Όρθοδοξία) son derece tazyike uğradığı gibi patriklik makamı dahi çok defalar Katolikler hâkimiyetine[154] geçmek tehlikesine gelmişlerdir. Ierusalim Kraliyeti namını alan bu Stavrοforoslar hükümeti bir asır bile devam edememiştir, çünkü 1107 senesinde sonra İslamlar yine Stavroforoslardan evvelce kayıp[155] etmiş oldukları toprakları[156] tekrar kazanmaya başlamışlardır. Hatta 1247 senesinde bütün Palaistini yine İslamlar hâkimiyetine[157] geçmiştir. İslamların Ierusalim şehrini tekrar zapt etmelerini müteakip Ortodoksoslarda mukaddes mevkileri[158] üzerindeki hukuklarına tekrar sahip[159] olmuşlardır. Ancak bu halde uzun müddet devam etmiştir, çünkü 1517 senesinde Osmanlı’nın büyük sultanlarından[Selatin-i Azzam-ı Osmaniyeden-Σελατίνι άζζάμη Όσμανιεδέν] İkinci[160] Sultan Selim(Σουλτάν Σελίμ σανί) hazretleri büyük bir askeri kuvvetle[161] Ierusalim’in üzerine hücum edip, şehri Mısır(Μησήρ) hükümdarının hâkimiyetinden[162] kendi zaptına geçirmiş ve Memâlik-i mahrûse-i şâhâneye[Osmanlı İmparatorluğu’na](μεμαλίκι μαχρουσέϊ σαχανεγέ) ilhak etmiştir. Sultan Selim hazretleri, tam bir zaferle[163] şehre girmesi ile Ortodoksosların hukuki Hatt-ı hümayun ile tasdik ederek, daha başkaca imtiyazlar[164] ve izinler[165] ihsan buyurmuştur. İşbu izinlere[166] hususi Büyük Sultanlar Şanlı Halifeler[167](Χαλιφεϊ ζισάνι Σελατίνι άζζάμ) tarafından dahi şimdiye kadar tasdik edilegelmekte ve yüce hükümet[168], Ortodoksyanın hukukunu her an ve her bir karışıklığa[169] karşı muhafaza buyurmakta bulunmuştur.
[1]
yasin.etin@yahoo.com
[2] maksadının mafevkindedir.
[6] tebeddülata
[7] duçar
[58] duçar olmuşlardır
[61] telefat
[68] duçar olmuşlardır
[86] tedennisi
[90] sa'y ü
gayret
Not: Bu yazı, Eskicağ Araştırmaları Dergisi'nin 16. sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder