Lagaş Devleti’nin kentlerinden birisi olan Girsu’dan çıkan arşivlerde, tanrıça Bau’nun mal ve mülklerinden bahsedilmektedir. Bu mal ve mülkün tapınağa ait olduğunu gösterdiği gibi, keşfedilen arşivin de tapınak arşivi olduğunu göstermektedir. Bu arşivden yola çıkarak Sümerolog Demiel, Lagaş Devleti’nin topraklarının tamamen tapınağa ait olduğunu ve insanların ise tapınağa hizmet ettiği görüşüne ulaşmıştır. Hükümdarı ise Lagaş’ın koruyucu tanrısı Ningirsu’nun temsilcisi ve yardımcısı olarak görmüştür. Özel mülkiyetin olmamasından dolayı bu yapıya “teokratik tapınak devleti” ismi verilmiştir. Ama bu görüş tartışmalıdır, öncelikle Lagaş’ta özel mülkiyetin varlığına işaret eden unsurlar vardır. Ayrıca tanrı mülklerinin Lagaş hükümdarının ve ailesinin yönetiminde olduğu tartışmaya açılmıştır.
Hükümdar kentin koruyucu tanrısı adına tapınaklar yaptırıp, onları ayakta tutarak insanlara kenti koruduğunu göstermeyi amaçlıyordu. Tanrı ile kral arasındaki ilişkide, kralın tanrının gereksinimlerini karşılaması gerekiyordu. Böylelikle “tanrısal yardımın nimetinin ve bolluğunun” güvence altında olduğundan emin olmalıydı. Kralın bizzat dünyaya gelmesinde ve Lagaş’da hükmetme yetkisine sahip olmasını, kentin koruyucu tanrısı Ningirsu sağlamıştı. M.Ö. 2450 civarına tarihlenen belge bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Ningirsu rahmi dölleyerek Eanatum'a (lagaş kralı) gebe bıraktı [… ] Eanatum için sevindi. İnanna eşlik etti ona, adını Eanna-İnanna-İbgalakakatum (tam adı: "İbgallı İnanna Eanna' da (tapınak) değerli) koydu ve onu Ninhursag' ın (bir ana tanrıça) biricik kucağına oturttu. Ninhursag [sundu] ona benzersiz memelerini. Ningirsu Eanatum için sevindi, rahmi dölleyen Ningirsu'ydu. Ningirsu onu karışladı, beş kola denkti (uzunlugu): (ölçtü) beş kol boyu, bir karış! Ningirsu sevinçle [Lagaş] kral[lığını verdi ona].”
Lagaş krallığını Ningirsu’nun verdiğine dair bir diğer belge ise Urukagina’nın reformlarını yer aldığı belgedir belgede durum şöyle verilmiştir: “Urukagina'ya Lagaş'ın krallığını verdiği zaman (Ningirsu) 36000 kişinin içinden elini […]den çekip çıkardığı zaman, eski günlerin kesin hükümlerini koyduğu zaman kralı Ningirsu'nun ona söylediği sözler memlekette yerleşti.” Ayrıca Lagaş kralı Eannatum’a tanrı Ningirsu’nun Lagaş hükümdarlığının yanında Kiş krallığını da verdiğini görürüz: “Eanatum'a, Ningirsu'nun düşüncelerini bilen Lagaş hükümdarı Eanatum'a, İnanna (özellikle Uruk ile ilişkili önemli tanrıça) onu sevdiği için Lagaş hükümdarlığından başka, ondan üstün Kiş krallığını verdi.” Bunun arkasında asıl yatan sebep elbette Eannatum’un kendi siyasi ve askeri başarısıdır. Artık bölgede kabul edilen ‘Kiş Kralı’ unvanını alması da şaşırtıcı değildir. Hükmetme yetkisini aldığını meşrulaştırmak için nasıl tanrı Ningirsu’dan aldığını göstermeye çalıştılar ise şimdi de ‘Kiş Kralı’ unvanının tanrı Ningirsu tarafından verildiğini göstermeye çalışmışlardır.
Lagaş kentinde herkes tapınağa sunu sunarak tanrı kültünde rol oynardı, buna kraldan esnafa kadar herkes dâhildi. Neredeyse her erkeğin tapınakla ilgili yapması gereken görevleri vardı, muhtemelen bu bir sosyal statü göstergesiydi. Tanrıya tapım ve bununla bağlantılı her şeyden kral sorumluydu. Tapınağın idari yapısından yani idare edecek görevlilerin atanmasından sorumlu olduğu gibi, kutsal binaların inşasından da sorumluydu. M.Ö. 2500 yılına ait bir belgede tapınak ve tanrılara dair kralın yaptığı diğer inşa faaliyetleri gösterilmektedir: “Ur-Nanşe, Lagaş kralı, Gunidu'nun oğlu, Gursar (kentinin) "evladı", Nanşe (tanrıça) tapınağını inşa etti, Nanşe'nin (heykelini) dikti, kanal kazdı [...], Nanşe için (kanalı) suyla doldurdu[...] , Esir'in (heykelini) yaptı. Karaciger kehanetleri ile Nanşe'ye koca (olarak) (yani, yüksek kült görevlisi) Ur-nimin'i seçti. A-edin'i ("çöl evi") inşa etti, Nin-gar'ı inşa etti, Egidri'yi inşa etti (bunların hepsi tapınaktır), Lagaş'ın duvarlarını inşa etti, Lugal-uru'nun (heykelini) donattı. Dilmun'un (Bahreyn'de bir bölge) gemileri bu (uzak) diyardan (ona) kereste getirdiler.”
Gudea |
Bu anlattıklarımızı Gudea silindiri metni bize adeta özet halinde aktarmaktadır. Lagaş’ın koruyucu tanrısı Ningirsu, Gudea’ya Eninnu tapınağını yaptırmak için rüyasında göründü. Fakat rüyayı kavrayamayan Gudea, tanrıça Nanşe’ye rüyayı yorumlaması için gitti ve Nanşe rüyayı yorumladı. Rüyasında tanrı Ningirsu’yu Eninnu tapınağını inşa etmesi için gördüğünü, ayrıca yanında Gudea’nın kendi kişisel tanrısı Ningişzida’yı gördüğünü, tapınağı uygun bir şekilde inşa etmesi için ona yol gösteren “yazı tanrıçası ve edubba’nın koruyucusu” Nidada’yı gördüğünü, ayrıca mimar tanrısı Nindub’u gördüğünü anlatır. Tanrı Ningirsu Gudea’nın rüyasına girerek halkının tapınağı inşa etmek için gönülden çalışacağının haberini verdi. Gudea şehirde bazı düzenlemeler yaptıktan sonra halkına tapınağın inşası için buyruk verdi, halk gönülden tapınak inşası için gerekli şeyleri yapmak için katılımcı oldu ve Gudea’da tapınağın yapımına koyuldu. Tapınağın inşası bitince Gudea tanrı Ningirsu ve karısı Bau’ya tapınağın inşasının bittiğini haber verir. Yedi günlük bir kutlama ve An, Enlil ve Ninmah için bir şölen yapılır. Tapınak inşasını ve tapınak için kereste taşımasını yücelten diğer bir belge ise Ur Sancağı isimli belgedir. Bu belgede de kraliyet ailesi tapınak inşası işleri için ön sırada gösterilmektedir. Ur’da bulunmasına rağmen, Lağaşlı Ur Nanşe’ye aittir.
Görüldüğü gibi din işleri, krallık etkinliğinin bir parçası olarak kent yaşamında yer edinmişti. Tapınağın kült görevlileri bizzat kral tarafından görevlendirildiği gibi, kraldan daha fazla tanrısal bilgiye ulaşacak konumda değillerdi. Bu yüzden kraldan daha fazla söz sahibi olabileceklerini iddia edebilecek konuma gelemezlerdi.
Lagaşlı Eannatum’un Akbaba Steli isimli belgesi, Umma ve Lagaş arasındaki sınır savaşlarını gösterdiği gibi, savaşta kent tanrısının rolünü de gösteren bir belgedir. Belgeye göre Umma, önceden anlaşmaya varılmış sınırı ihlal etmişti. Bunun üzerine Lagaş hükümdarı Eannatum konuyu danışmak üzere kent tanrısı Ningirsu’ya gitti. Tanrıdan Umma’nın yani düşmanının kafasını ezmek için izin istedi. Ningirsu, Lağaşlı Eannatum’un rüyasına girerek rakibine karşı zafer kazanacağını müjdeler. Eannatum savaşı kazanmıştır ve Umma kralını yemin etmek zorunda bırakmıştır. Stelde tanrı Ningirsu düşmanı ağıyla yakalar biçimde tasvir edilmiştir.
Aşağıdaki kentler arası diplomatik ilişkileri gösteren belgede Enlil tanrıların babası olarak gösterilir ki Enlil’in Lagaş kentinde tanrıların başı olduğunu kabul ettiği anlamına geliyor olabilir. Öyle ki Ningirsu ve Şara arasındaki anlaşmazlığı çözdüğü görülür. Bu belge aynı zamanda yeryüzünde olan olayların tanrılar âleminde de bir olaya denk geldiğini göstermektedir: “Bütün ülkelerin kralı, tanrıların babası Enlil (Sümer panteonunun baş tanrısı), otoritesini kullanarak Ningirsu (Lagaş'ın koruyucu tanrısı) ile Şara (Umma'nın koruyucu tanrısı) arasındaki sınırı çizdi. Kiş kralı Mesalim, lştaran'ın (Mesalim'in tanrısı, Dicle'nin doğusundaki Der kentiyle ilişkili) buyruğuyla bunu ölçtü ve oraya bir anıt dikti. Umma'nın hükümdarı Uş buna öfkelendi, anıtı parçaladı ve Lagaş ovasına yürüdü.”
Umma ile Lagaş’ın sınır çatışmasını işleyen metinde Enlil’in buyruğuyla aradaki sınırı çizerken, tanrı İştaran’ın buyruğuyla da tarlayı ölçtü ve anıtı dikti. Uş sınır stelini sökmesi sebebiyle, ‘Enlil’in kahramanı’ olarak sıfatlandırılan Ningirsu’nun, Enlil’in buyruğuyla savaştığını ve savaş ağını Umma üzerine attığını okuruz. Böylelikle sınır yeniden çizildi. Metnin ilerleyen kısmında Enlil, Ninhursag, Ningirsu ve Utu için tapınaklar dikildiği belirtilir. Ayrıca Umma ve Lagaş arasında çıkan su sorununu da Enlil ve Ninhursag tanrılarının Umma’yı desteklememesi ile çözüldüğünü görürüz. Lagaş hükümdarının adının Ninhursag tarafından verilen Lagaş kralı Enmetena, Enlil, Ningirsu ve Nanşe’nin ‘adil’ buyruğuyla kanal inşa eder. Lagaş kralına Enlil’in asasını, Enki’nin bilgeliğini verdiğini öğreniriz ve Nanşe onu yüreğinden seçmiştir. Ardından Lagaş kralının Ningirsu’nun baş idarecisi olduğunu görürüz. Lagaş kralı Enmetena’nın şahsi tanrısının Şuturul olduğunu yine bu metinde görmekteyiz. Ummalı veya başka birinin Ningirsu ve Nanşe’nin kanalını geçerse, Enlil’in onu yok etmesi ve Ningirsu’nun savaş ağını atması ve de kendi kentinin halkının ona isyan etmesi için lanet okunur.
Lagaşlı Uruinimga’nın reformları olarak isimlendirilen belge, “toplumdaki yanlışların düzenleyicisi ve güçsüzlerin koruyucusu” olduğuna dair toplumsal yaklaşımın ilk örneğidir. Bu metinde Uruinimga, “kimsesizleri ve dulları güçlülere asla boyun eğdirmeyeceği konusunda Ningirsu'ya ant içti.” Bu belge aynı zamanda, tapınak yapımı ve savaşların yanında toplumsal olaylarda da Lagaş kralının tanrıya dayandığını göstermektedir. Lagaş tanrıçası Nanşe ilahisinde kentin tanrılarının sosyal olaylarla ilgilendiklerini göstermektedir: “Yetimi bilen, dulu bilen, İnsanın insana zulmünü bilen, öksüzlerin anası, Dullara özen gösteren Nanşe, En yoksullara (?) adalet (?) getiren (?) Sığınana kucak açan kraliçe, Güçsüze barınak bulur.”
Eannatum’un Lagaş’a verdiği üstünlük artık sona ermiş, Ur, Uruk ve Umma’yı kapsayan yapının hükümdarı Lugalzagesi Lagaş’ı yenerek, Lagaş’ı sadece Girsu’da hâkim olan bir krallığa çevirdi. Girsu kralı Uruigimgina bu durumu, Ningirsu’ya karşı işlenen bir günah olarak gördüğünü şöyle ifade eder: “Ummalı adam (Lugalzagesi) Lagaş'ı mahvettigi için Ningirsu'ya karşı günah işledi! Ona (yani tanrıya) karşı kalkan eli kesilsin! Girsu kralı Uruingimgina hiç günah işlemedi! Bu günah, Umma hükümdarı Lugalzagesi'nin tanrıçası Nidaba'nın boynuna!”
Yasin Çetin, Mezopotamya ve İran Mitolojilerinde Tanrı Anlayışı, Konya 2019, s. 39-42.
Facebook üzerinden yaptığınız bildirimlerdeki yorumlar anında siliniyor garip gerekçelerle; övgü içerse, takdir bildirse bile! Farkında mısınız?
YanıtlaSilMerhabalar. Metaboles isimli facebook sayfasındaki yorumları çok gerekli olmadıkça silmiyorum. Başka platformlardaki yorumlar üzerinde bir etkim yok.
Sil