DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

31 Mart 2021 Çarşamba

NİPPUR’UN TANRISI VE TANRILARIN KRALI ENLİL


Tanrı Enlil


Enlil, Nippur kenti tanrısı olmakla beraber, Uruk kentinde tapım gören ve bir süre Sümer panteonunun başında bulunan An’ın yerine, ilerleyen süreçte Sümer panteonunun başına geçmiştir. Enki’de Sümer panteonunun başına geçecek adaylardan olsa da bir süre sonra Enlil’in altında önemli bir tanrı olarak görülmüş ve hatta modern araştırmacılarca bir vezire benzetilmiştir. Enlil’in en önemli tapınağı olan Ekur tapınağı Nippur’dadır. Muhtemelen Enlil ilk sadece Nippur kentinin koruyucu ve kurucu tanrısıydı. Enlil’in Nippur kökenli olmasından dolayı da Nippur siyasi önemini kaybetse de dini bir kent olarak Mezopotamya’da önemini korumayı sürdürdü. İsin Hanedanı döneminde bu durum iyice oturmuşa benzemektedir. Hatta Nippur’un hâkimiyetini sağlayan hükümdarlar, ‘Sümer ve Akad Kralı’ unvanını kullanmaya hak kazanıyordu. Bu da Mezopotamya’da yeni bir anlayışa işaret eder. En azından Güney Mezopotamya’da tek bir kralın varlığı kabul edilmişti, ortaya çıkan Sümer kral listeleri de buna göre hazırlanmaktaydı.

 Enlil, “Tanrıların babası”, “Göğün ve yerin efendisi”, “bütün ülkelerin kralı” olarak tanımlanmıştır. Enlil aynı zamanda krallara yetki veren tanrı olarak görülmekteydi. Enlil’den aldığı yetki ile kral, ülkeleri fethetmek için seferlere çıkıyordu. Geç tarihli metinlerde güneşin doğması, toprağın üretkenliği ve insanlara merhametli olan bir tanrıdır. Aynı zamanda insanların yaşamını kolaylaştıran teknik(sapan, kazma vb.) bilgileri bahşedendir. Ama daha çok zalim ve yıkıcı yönü ile bilinir, bu yönünün en bilindik metinleri, tufan metinleridir.

Samuel Noah Kramer’in “Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı” ismi verdiği metinde Enkidu’nun ölüler diyarına inmesi ve orada kalmasının yani geri çıkamamasından sonra Gılgamış, Nippur’a Enlil’in yanına yardım istemeye gelir ama Enlil yardım eli uzatmaz.

“Emeş ile Enten: Enlil Çiftçi Tanrıyı Seçer” ismi verilen mitde, Enlil, kültür yaratıcısı olarak Emeş ve Enten kardeşleri vücuda getirir. Metinden anlaşıldığı kadarıyla iki kardeşe ayrı ayrı tarım ve hayvancılık hakkında görev verilmiştir. Ama aralarında bir anlaşmazlık ve çatışma çıkar. Bunun üzerine Nippur’a Enlil’in huzuruna giderler. Enten’in Enlil’e yakarışından anlaşıldığı kadarıyla, Enten tarla ve bahçecilikle ilgilenirken Emeş hayvancılık işleri ile uğraşıyordu. Enten’in şikâyeti ve Emeş’in konuşmasından sonra Enlil, Enten’i “tanrıların çiftçisi” olarak tanımlar. Emeş’e ise kendini Enten’le bir tutmamasını söyler. Emeş, Enlil’in buyruğunu yere getirir, Enten’in önünde diz çöker. Hediyeleşirler ve metin kardeşliğin kazandığını vurgular ama bir taraftan da Enten’in kazandığı vurgulanarak ve Enlil’e şükrederek biter.

Lagaş ve Umma arasındaki sınır çatışmasını gösteren belgede Enlil’in “Bütün ülkelerin kralı, tanrıların babası Enlil” olarak kabul edildiğini görmüştük. Ardından Lagaş, ‘Kiş Kralı’ unvanı alarak önemli bir siyasal yapı haline gelmişti. Enlil’den direk yetki aldığını gördüğümüz hükümdar Lugalzagesi, Ur, Uruk ve Umma’nın bir araya gelmesi ile kurulan siyasal yapının başındaki hükümdardır. Hem çeşitli kentlerin koruyucu tanrılarının hem de Sümer panteonunun baş tanrısı olan Nippurlu Enlil’den bütün ülkenin sorumluluğunu aldığını ilan etmiştir. Muhtemelen bu Enlil’in iktidarının doruk noktasıdır ve Sami halkları gelene kadar konumunu korumayı başaracaktır.

M.Ö. 2. binyılda Nippur’un dini ve krali ideolojideki yeri kesin olarak kabul edilmişti. Nippur askeri değilse de dini olarak önemli bir kentti. Erken Hanedan Döneminde Adab, Kiş, Lagaş, Umma ve Uruk’un Nippur’da kısa yazıtlar bırakmış olması bu süreci geriye götürmektedir. Her kent bir tanrının alanıyken, panteonlarla beraber kökleri göklere dayanıyordu. Oluşan bu panteonun başına da Nippurlu Enlil geçecek ve Nippur Mezopotamya bölgesinin dinsel açıdan önemli bir kenti olarak kabul edilecektir.

M.Ö. 19. yüzyıla tarihlenen “Yüce Enlil” ismi verilen mitte, Enlil ve Ninlil birleşerek dört çocuk meydan getirmesi bir takım olaylarla anlatılır. Tanrılar arasındaki yasak aşkı ve Enlil’in sürülmesi gibi ilginç olayları içermektedir. Meydana gelen dört çocuk Sin/Aşimbabbar, Nergal/Meslantaea, Ninazu, Enbilulu isimli tanrılardır. Metin aynı zamanda bu dört tanrının meydana gelişini, Enlil’e bağlamak niyetinde olmalıdır. Bu metinde Enlil, Nippur kentinin “genç yiğidi”, “kocadağ”, “yüce Enlil”, “bakışı parlayan” “çoban”, “efendi”, “kral” gibi sıfatlarla yer alır. Enlil’in özellikleri, “kaderleri hükmeden”, “kadri mutlak”, “bitkileri büyüten, arpayı çıkartan”, “bolluk bahşeden” olarak vurgulanır. Ayrıca göğün efendisi olduğu bu metinde de görülmektedir ve “yerin efendisi” olarak da selamlanır. Metin Enlil’in buyruklarının bükülmez olduğunu ve değişmez emirlerin efendisi oluğunu söyledikten sonra, Ulu Ninlil’i yücelttiği için Enlil’in övülmesi ile sona erer. Yine 19. yüzyıla ait olan “Sud’un Evlenmesi” metninde Enlil kendini, “Enlil’im ben, çok yüce Ansar’dan doğma; Yerin ve göğün kralı!” olarak tasvir eder ve “ulu dağ” olduğuna dair gönderme yer alır. Bu metnin amacı tanrıça Sud ile Enlil’in evliliğini anlatmaktır. Metinde Sus’un babası Haia, ilginç bir şekilde An ve Enlil’in dengi olarak gösterilir. Sud, Enlil ile evlendikten sonra Ninlil ismi ile anılır. Yüce Enlil ve Sud’un Evlenmesi metinleri bize iki farklı geleneği gösteriyor olabilir. Bu metinde iki kent söz konusudur, biri Enlil’in kenti Nippur, diğeri ise Sud’un ailesinin tanrıları olduğu Ereş kenti. Bu mit, Nippur ve Ereş arasında gerçekleşen siyasal bir olaydan sonra yazılmış olabilir. Metinde Sud’un güzelliği Enlil’in dikkatini çeker, bu siyasal olarak Ereş kentine karşı olan arzuyu yansıtıyor olabilir. Nippur’un Ereş üzerindeki emellerini gerçekleştirme çabaları, Sud ile evlenmek için giriştiği çabalar olarak metne yansımış olabilir. Enlil’in Sud ile evlenmesi, Nippur’un Ereş üzerindeki emellerine ulaşarak, gerekli siyasal normların gerçekleştiğini gösteriyor olabilir. Ereş kentinin tanrıçası Sud, Enlil’in eşi Ninlil içinde eritilmiş olabilir. Enlil Sud’a yazdığı kaderde aşk ve doğum tanrıçası olması yanında tarımın koruyucu ve yazının koruyucu tanrıçası olmasını sağlar. Enlil’in eşi olan Sud metnin sonuna doğru Ninlil olarak anılır. Metnin sonunda ise Enlil ve Ninlil’e şükürler edilir.

M.Ö. 19. yüzyıla tarihlenen “Nanna-Su’en’in Nippur’u Ziyareti,” daha eski bir zamanı, Üçüncü Ur Hanedanı dönemini yansıtıyor olmalı. Nippur artık kutsallığı oturmuş bir kentti ve Enlil’in panteonun başı olduğu kabul görmekteydi. Ur Hanedanlığı’nın meşruyetini onaylamak için yazılmış bir metin olmalıdır. Nanna-Su’en direk olarak Ur hükümdarı temsil ediyordu. Hükümdar zaten, Nanna-Su’en’in yeryüzündeki doğa-üstü ikiziydi. Bu mitin o dönemdeki bir hac ziyaretinin, gökyüzündeki yansıması olarak düşünüldüğü kabul edilebilir. Ayrıca hükümdar meşruluğunu onaylamak için Ur kentinin koruyucu tanrısı, “babam” dediği Enlil’i ziyaret etmek için yola çıkar. Aynı zamanda Enlil’in eşi Ninlil’den “annem” diye bahseder. Hazırlattığı gemiye birçok hediye yükleterek Nippur yolunu tutar. Enlil’in oğlu olarak anılan Nanna-Su’en için ziyafet düzenler. Nanna-Su’en ise Enlil’den Ur’un bolluk ve bereket içinde olmasını ister ve Enlil’de bu isteğini kabul eder. Bu durum Ur’un siyasi olarak yükselişine ve siyasal gücü ile meşruluğunu kanıtlamak için Enlil ile Nanna-Su’en’i bir mitte birleştirmiştir. Enlil’in Ur’a bahşettikleri ve kralın sarayda uzun ömür bahşetmesi aktarılır.

Nanna-Suen’in Nippur’u ziyaret etmesi gibi, yine M.Ö. 19. yüzyıl civarında yazılmış “Enki Nippur’da” metni siyasal içerikli olmalıdır. M.Ö. 3. binyılın sonunda oluştuğu düşünülmektedir. Bu metinde, Nippur’un meşruiyet için önemli bir kent olduğunu ortaya koymaktadır. Eridu kenti de artık Nippur’un dinsel konumunu kabul etmektedir. Enki’nin Eridu’da tapınak inşasının Nippur’daki Enlil tarafından onaylanmasının işlendiği metinde Enlil “baba”, Enki “oğul” olarak geçer. Enki, Eridu’da tapınağını inşa ettikten sonra, Nippur’a hac yolculuğunu gerçekleştirir ve Enlil’e ziyafet vererek onu onurlandırır. Tapınağın kaderi olumlu bir şekilde tayin edilir. Enlil keyif içinde Nippur' daki sarayında Anunna'lara şunları bildirdi: 

"Siz büyük tanrılar içeride yerlerini alanlar/Meclis'i yöneten Anunna'lar,/Bilin ki oğlum hükümdar Enki/Kendine bir konut inşa etti!/Eridu'yu dikti/Düz ülkenin üzerine bir dağ gibi!/Oraya sarayını inşa etti/Uygun bir yere/Eridu'da kimsenin giremediği kutsal yere!/Gümüşten yapılma,/Laciverttaşıyla süslü bir konut bu./Yedi tigi hep birlikte çınlatacaklar orayı,/Dualar hiç eksik olmayacak!/Ve de güzel kutsal şarkılar/Güzelleştirecek orayı!/Apsu'nun tapınağı, Enki'nin hazinesi/Bütün güçlerin sırrını saklamak üzere/En iyi şekilde yapılan!/Eridu'yu, bu kutsal tapınağı ayağa diktiğin için/Şükürler olsun (sana) Saygıdeğer Enki!”

Eridu daha önceden dinsel anlamda çok prestijli bir kentken, metnin yazıldığı zamanlarda, Nippur’daki tanrının yani Enlil’in üstünlüğünün kabul edildiği zamanlarda ortaya çıkan bir mittir. Eridu ne kadar önemli bir kent olarak varlığını sürse de Nippur’un dinsel konumunu kabul etmiştir.

 “Enki Nippur’da” metni gibi yorumlanabilecek diğer bir metin ise “Dünyayı Düzenleyen Enki” mitidir. M.Ö. 2. binyılın başında yazılmış metnin M.Ö. 3. binin sonunu yansıttığı düşünülmektedir. Metin, Enki’nin ağzından Enlil’in “ülkelerin kralı” olduğunu ve Enki’nin tüm gücü elinde toplamasını sağladığını söyletir. Enki’nin elinde bulunan teknik bilgilerin Nippur’daki tapınak Ekur’dan, Eridu’daki Apsu tapınağına taşınması, bir anlamda Enlil’in güç bahşetmesini içermektedir. Burada da Eridu kentinin, Nippur kentinin üstünlüğünü kabul ettiği anlaşılmaktadır. Enlil’in kaderleri tayin eden olarak selamlanması Sümer panteonunun baş tanrısı olduğunun, Eridu kentince kabul edildiği anlamına gelmektedir. Enki’nin hükümdarlık tacını alması da Eridu’nun idari meşruluğu için Nippur’dan onay aldığını gösteren bir metafor olabilir. Ayrıca metinde Enlil’in “toprağın yüceler yücesi müfettişi,” “yüceler yücesi efendisi,” “Yüce Dağ,” ve “Evrenin Babası,” olarak anılır. Bu unvanları Sümer panteonunun baş tanrısı olması ile doğru orantılıdır.        

Yaşanan tarihsel olaylarda, tanrıların eli olduğuna dair metinler mevcuttur. Üçüncü Ur Hanedanı döneminde Akad Devleti’nin hükümdarlarının güçlerini yanlış kullanmaları ideolojik olarak işlenmiştir. Tarihsel bir olayın Üçüncü Ur Hanedanlığı tarafından yorumlandığı bir metinde, Akad hükümdarı Naram-Sin’in tanrılara karşı işlediği ‘saygısızlık’tan dolayı Akad Devleti’nin başına Gutilerin musallat edildiğini okuruz. Metinde Akad Devleti’nin işlediği suçlar, Nippur’u ‘yıkması’, Gutilerin metnin yazarına göre özelliklerinin yer almasının yanında tüm olayda Enlil’in parmağının olduğunu anlamaktayız. Metinde, “Sevgili Ekur'u (Enlil'in Nippur'daki tapınağı) yıkıldığı için, Enlil (öç uğruna) neleri yıkacak acaba?” satırı ile Gutiler için söylenen “onları çıkardı Enlil dağlardan” satırı doğrudan Enlil’in iradesiyle durumun gerçekleştiğini göstermektedir.

Yapılan tapınaklar arasında İsin’in koruyucu tanrısı ve şifa tanrısı Gula için yapılmış bir tapınakta vardı. Tanrıların yıkımını istediği bir kenti ancak tanrıların isteği ile krallar tamir ettirebilirdi. Bunu gösteren bir belgede(Nippur Ağıtı) kralın duasını Enlil’in duyduğu ve tanrıya karşı uysal olması ve boyun eğmesinden dolayı kent tamirine izin verilmişti: “(Enlil) onun yakarışını duydu ve yardımlarını esirgemedi,/İşme-Dagan'ın (İsin kralı) sözleri hoşuna gitmişti./Uysallığı ve boyun eğmesi ona dokunmuştu.”

 Bu bölümü Enlil’in tanrıların efendisi ve kralı olduğunu, gökyüzüne ve yeryüzüne hükmettiğini söyleyen, sözünün üzerine söz söylenmediğini, tanrıların önünde eğildiğini söyleyen ve Enlil’in konumunu özetleyen M.Ö. 2. binyıla girmeden önce ortaya çıkmış bir ilahiyi vererek bitirelim:  

“Enlil! Yetkesi uzaklara kadar yayılır, Sözü yüce ve kutsaldır! 

Buyruğunu kimse geçersiz sayamaz: 

İnsanlara sonsuzca yazgı dağıtır! 

Gözleri yeryüzünü baştanbaşa yoklar 

Ve Gürlemesi ülkenin derinliklerine sızar! 

Ulu Enlil tahta oturduğunda 

Kutsal ve yüce tahtının üstünde, 

Efendi ve kral olarak güçlerini 

Mükemmelce kullandığında, 

Diğer tanrılar hemen karşısında yerlere kadar eğilirler Ve onun emirlerine tartışmadan itaat ederler! 

Gökyüzüne ve yeryüzüne hükmeden, 

Her şeyi bilen ve her şeyi anlayan 

En büyük ve en güçlü hükümdardır! . . .” 

Yasin Çetin, Mezopotamya ve İran Mitolojilerinde Tanrı Anlayışı, Konya 2019, s. 43-48.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder