BİLMENİN MELANKOLİSİ (MELANCHOLİA FİLMİNİN 678'i) |
Cennetinizde 18 delikli bir golf sahanızın olmasını ister miydiniz? John'un isteyeceği kesin. Ben cennetimde bir havuz isterdim açıkçası; diğer yandan bu dünyada evi olan bir havuzu tercih ederim. Lars Von Trier'in "Melancholia" filmi ile cennetten kovulma miti arasında bir ilişki kurmaya can atıyorum. Ve saçmaladığımı düşündüğünüzde, elbette bunu yapınız! Burada film hakkında kuracağım bu yapı konusunda iddialı değilim, yine de hoş olacağını düşünüyorum.
Peki bu cennetten kovulmada neyin nesidir?
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem? (Hayyam)
Hayyam'ı anasım geldim aaa dostlar, anlatıyorum azıcık yaklaşasınız. Yüce Mevla öyle buyurmuş, altı günde evren olmuş, araya biraz balçık sıkıştırıp, içine ruh üfledi mi oluvermiş sana insan; altıncı günden sonra ya dinlenip ya da dinlenmeden. Al sana Adem bu cennet, bu da ful paket bilekliği, yalınız dokunmayasınız şuradaki ağaca, sonra demedi demeyin yakarım çıranızı! Kimine göre bir elma ağacı, kimine göre incir ya da başka rivayetlerde anlatılan çerezler, belki de bir ceviz. Yüce Mevlam sonuçta beyne benzediği için cevizi beyne en yararlı gıda olarak yaratmış, ceviz yiyen olurmuş size çetin ceviz! Bizi ilgilendiren yorum ise bu yenilen nesnenin bilmeyi meydana getirmesidir, tanrı bilmeyi kendine sakladığı için, insanların bilmesini pek istemezmiş. Bu bilgi kimilerine göre çıplaklık ve cinsellikten utanmanın bilgisiymiş, Freud like attı arkadaşlar kaçın! Şimdi kim kimi dürtükledi de kim elmayı yedi tartışmasına girmeyeceğim, ilk günah işte bu noktada işlenir, insan bilmenin farkına varınca, Büyük Patron çok sinirlenir, köpürür; şaraplar, ballar, rakılar akan nehirlerin, huriler(amigo kızları) ve nurilerin(biscolata erkekleri) dolaştığı bu bahçeden Adem babamız ve Havva anamızı kovmakla yetinmeyip onları bel fıtığı rahatsızlığı ile lanetlemiştir. İlk günah, ilk heyecan işte böyle ilk bilmenin melankolisini doğurmuştur. Bu miti birçok şekilde yorumlamak mümkündür, benim dikkatimi çeken başka bir yorum ise Avcı-Toplayıcı yaşantıdan, tarım toplumuna dönüşen toplulukların değişimini yansıttığı, sırt ağrılarından yakınmalarına sebep olduğu ve kendilerinin fıtık ile lanetlendikleri yorumudur. Buraya kadar yüzünüzde bir gülümseme oluşmamışsa ya da itikadınız gereği bir küfür savurmamışsanız yazıyı kapatabilirsiniz.
Lars von Trier'in 2011 yılı yapımı olan "Melancholia" filmini, 2024 yılının Kasım ayının ilk haftasının, ikinci Cuma'sında Alice Sinema Kulübü ile toplanacağımız için izledim. İzmir'in tanesi Alsancak'ın Can Yücel sokağında, birileri az ileride Alavara'da makarnasını yerken, İyonya'da birasını yudumlarken Taksav isimli mekanda toplandık. Moderatörlüğümüzü yapan Erhan Ayhan'a, Alice ismi altında güzel organizasyonlar yapan Pürlen hanıma, katılımcılara ve binbir zahmet kahve hizmeti sağlayan arkadaşa teşekkür edip, daktilo tuşlarını yıpratmaya devam ediyoruz. Kafamda oluşan yazının nüveleri toplantıda oluştu diyebilirim. Mekan vurguları özellikle cennetle bağdaştırmamı sağladı ve 678 sayısı ile ilgili konuşmalarımız "bilme" kavramını öne çıkardı. Aşırı bir yorumu göze alarak 18 delikli olması gereken golf sahasının 19 delikli olmasının mekanın cennet metaforunu desteklediğini söyleyeceğim. Film iki kısma ayrılmıştır: "Justine" ve "Claire". Haydi bakalım tavşan deliğinden neler çıkaracağız...
"Cehennem başkalarıdır". John ve Calire'in topladığı insanlar, mekanımızı cehenneme çevirmeye yetecektir. Justine'in içine sıkıştığı durum, limuzinin dar yola sıkışıp, ileri-geri gitmesi ile baştan verilmek istenmiş olabilir. Lükse sahip olmak her şeyin yolunda gideceği anlamına gelmez, limuzinsiz bir şekilde düğün mekanına geç de olsa varırlar. Konukların beklemesine rağmen Justine, Michael'a "Abraham" isimli atını gösterir. Sonunda düğün salonuna gireceklerdir, organizatör burada fasulyelerin sayısını sormaktadır, damattan bir tahmin alır ama Justine tahmin etmeden oradan gider. Tahmin etmeme sebebini çok sonra Claire bölümündeki bir diyalogdan anlarız. Bu diyaloga kadar Justine'in annesi düğünlerin gereksizliği üzerine konuşmuş, Justine bir ara golf sahasında turlayıp geri gelmiş, Justine kendi düğünü olmasına rağmen yeğenini yatırmaya kendi isteği ile götürmüş, yine düğünün ortasında anne bir odada küvette ve Justine bir odada küvette uzanırken ayrı ayrı düğünden uzaklaşmışlardır. Justine'in patronu düğün boyu patavatsızlıklar yapmış, Justine'in ağzından bir reklam sloganı almaya çalışmıştır. Justine çiçeği atmaya kayıtsız kalınca, Claire Justine'in elindeki buketi insanlara atmıştır. Ortam baya civcivlidir, atladığım vakalar mutlaka vardır. Justine düğün boyunca zorla gülmeye çalışsa da zamanla iyice enerjisini kaybeder, Michael'ın sevişmek için harekete geçtiği sırada Justine'in dur demesi ama Michael'ın pek aldırış etmemesi düğünün seyrini tamamen değiştirir. Justine golf sahasında Tim ile sevişir, patronunun yüzüne hakaret eder ve işten ayrılır, Michael'ı yolcu eder. Justine düğünü altüst etmiş, işinden ayrılmış ve kendini çok halsiz hisseder bir halde bulmuştur.
Justine'in tüm bunlardan önce düğün alanına girerken fasulye adetlerini tahmin etmemesine rağmen ve düğün dağıldıktan sonra kimsenin Justine'e fasulyelerin sayısını söylememiş olduğundan; Claire bölümünün sonlarına doğru fasulyelerin adetini doğru bir şekilde ablasına söylemesi, Justine'in durumu hakkında bize yeni bir durumu verir. Bu bilgi, Justine'in 678 sayısını bilmesinden daha öte bir şeydir, sezgisel olarak bazı şeyleri hissetmektedir, fasulyeler sayılmadan 678 sayısını bildiği gibi, dünyaya yaklaşmakta olan gezegenin de dünyaya çarpacağını, dünyayı yok edeceğini bildiğini görürüz. Ona kimse inanmayacağı içinde sessiz kalmayı tercih etmiş ama düğününden zevk de alamamıştır. Dünyanın yok olacağı fikri onda bir yük yaratmış, bu durumdayken düğün yapmanın, evlenmenin, bir işinin olmasının bir anlamı olmadığını düşünmüş gibidir. Patronunun patavatsızlıklarını, Michael'ın tensel arzusunu, John'un parayla böbürlenmesini de çekmek zorunda değildir. "Üç günlük dünya" be kardeşim deyip düğünü tepetaklak etmiştir. Diğer insanları 19 delikli cennetten bir nevi kovmuştur, sahi "ne bekliyorlardı ki?" 678 sayısını bilen büyük kahinimiz, beklenen gün geldikçe durumu kabul etmiş, kendisini halsiz bırakan durumdan yavaş yavaş çıkmıştır. Melankoli isimli gezegen dünyayı yerle yeksan ettiğinde bağdaş kurdukları 'sihirli mağara' isimli kazıkların altında Claire ile yeğeni Leo'nun elini tutmuş bir şekilde geleni kabul etmiştir. Justine film boyunca Melankoli gezegeninin dünyayı yok edeceğini biliyordur, bu durumun melankolisini/üzüntüsünü yaşar, filmin sonlarına doğru durumu kabul etmiş bir şekilde görürüz kendisini. Neyse ki fıtıkla lanetlenmemiştir!
Justine, Antik zamanların tragedyasındaki Kassandra'nın farklı bir versiyonudur. Kassandra, Apollon tarafından bilici bir kahin olmuştur ama Apollon'u kandırarak sinirlendiği anda lanetlenmiştir. Evet, Kassandra her şeyi bilecektir ama ona kimse inanmayacaktır. Mesela, Troia atı olayında uyarmak istemiş ama Apollon'un lanetinden dolayı ona kimse inanmamıştır. Justine çevresindeki herkesin ani bir eylemi yapabilecek birisi olarak görür, "bunu da mahvetme" demeleri boşunadır. Sahi, Michael ne bekliyordu ki? John'un öngörüsü karşısında Justine'in sezgisini görürüz. Claire ise arada bir yerdedir, John'un sıradan işlerine devam ediyor olmasını her şeyin yolunda olduğuna vurur. Bu sırada Melankolia gezegeni iş başındadır, cennet ve cehennemi yok eder; dünyanın ve insanın olmadığı bir yerde ne kovulacak bir cennet vardır ne de cehennem!
(Katmanlı bir film olan Melancholia'da birçok başka tema vardır, burada 'bilme' üzerine temasına bir bakış atılmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder