1914 tarihli Yunan harfli Türkçe Nevşehir Salnamesi "Kadının Mevk-i İctimaisı" yazısının bir kısmının aktarımını sunuyorum. Bu yazıda; kadın-erkek eşitliği, kadın eğitimi, kadının çocuğun eğitimindeki yeri ve kadının yeri konularına yer vermişlerdir.
“Beşeriyetin mühim temellerinden birini oluşturan, yaratılmasının devamında önemli bir vazifesi olan kadının konumu uzun zamanlar aşağı edilmiş insanlık asırlarca kadının ve kadınlığın güzel huylarından görevinin öneminden eksik kalmışken halihazırdaki kadınların ilerlemeleri kendilerinde bu güzel huyun varlığını ispat ediyor. Bu gerçeği erkekler de anladıkları halde hala kadına gerçek mevkisini vermiyor. Fakat her halde erkekler bu davranışlarının cezalarını medeniyetde hayli müddet geri kalmakla çekmişler ve hala fikrini değiştirmeyip yine kadına eski bakışla bakarsa bu manevi cezadan insanlığın kurtarılamayacağı tabiidir.[...] Erkeklerin kadınları kendilerinden daha az iktidar sahibi(muktedir) ve daha az muhakemeli kabul etmelerinde bir dereceye kadar hakları vardır. Fakat bu önermeyi(kazıye) genelleştirmemeli, gerçekten aklın olgunlaşmasından bakışında kadın erkekden her halde daha aşağı bir basamaktır. Bu husus fennen(bilimsel olarak)de karşı çıkılamayacak kadar kesindir(gayri kabili itirazdır). Vücutça da kadının bir dereceye kadar erkeğin aşağısında bulunması şüphesizdir. Çünkü fen bilginlerinin dediklerine göre kadınların hem sinirleri hem de damarları erkeklerinkinden eksik ve geridir. Burasını kadınların çoğunluğuna özellikle Anadolu kadınlarının bir başkasına ‘eksiklik’ demeleri de teyid eder. Bununla beraber kadına saçı uzun aklı kısa düşüncesiyle bakmamalı, kadın aklının da erkek aklına yaklaşmasının mümkün olduğunu yine bilim ispat ediyor ve bir kadının güzel fikrinin eğitilmesi ve ahlaki neticesi aşağılık mertebesinden çıkacağını söylüyor. Kısaca kadının fikren ve ahlaken erkekden geri kalmasına sebep olanlarda yine erkeklerdir. Gerçekten de Gkaitenin dediği gibi; ‘Kadın erkek tarafından zorla kabul ettirilen terbiye neticesi kadınlığını gösteriyor.’ Gerçekten esas itibarıyla bu fikir bütün Avrupa devletlerinde özellikle ülkemizin her köşesinde harfi harfine tatbik ediliyor. Erkekler kadının güzelliğine, servetine dikkat edeceklerine onun bilgisine, ruhunun yüceliği ve kalbinin önemine verselerdi, tabii kadın da boş ve gülünç şeylere önem vermeyecek bu güzel imtiyazları elde etmeye uğraşacak bu suretle bütün ciddiyeti ile vefası ile kadınlığını gösterecekdi. Esasen bir kadından beklenilen meziyet fikrini geliştirmesi ve ahlakının mükemmel olmasıdır. Kadın altınla donanacağına bu meziyetlerle süslenmeli ki oda evladını bunlarla donatmalı millete, devlete tam bir kadın, mükemmel erkek yetiştirsin. Zira erkek terbiyesinin esası ana elindedir. ‘Beşiği salalyan el dünyaya hökm eder’ derler. Halbuki ne erkekler kadınların böyle bir terbiye kazanmalarına müsade ediyorlar, ne de onlar tam bir terbiyeli evlat yetiştire biliyorlar. Onun için kadınlara layık oldukları hukuk verilmelidir. Böyle bir takım hukukun kadınlara verilmesi sebebi de güya onların yaratılışlarından söz ederek sui istimal ederler deniyor. Halbuki bu yanlıştır. Şimdiki halde kadınlar bazı işlerde başaramıyorlarsa bunun sebebi istemelerinin eksikliği değil o işlerde eğitiminin olmamasıdır. Yoksa iyi bir eğitim gören kadının istemesi sayesinde her şeyi yapmaya gücü olur. Eğer kadında doğuştan bir yetenek olmamış olsa idi bir çok erkekleri gölgede bırakacak derecede edebiyatta fenden, siyasette şöhret bulmuş saflığı cesareti benzeri görülmemiş ve uğraştıran faaliyetleri ile şöhret etmiş Jeane Darlar devletin üzerinden güneş eksilmez, diyen İspanya kralı gibi bir hükümdarı azami her teşebbüsünde aciz bırakan Elizabetler meydana gelmezdi. Kısacası genel olarak kadın hiçbir biçimde erkekten aşağı bir mevkide değildir. Erkek kadına nispetle ne ise kadında erkeğe bakışla odur. Zaten insus Hristos dahi. "İster erkek olsun ister kadın, ister kul ister ruh herkes İsa’nın nezdinde eşittir. ”
I. Mubayacoğlu
Nevşehirli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder