Tanrı Enki/Ea |
Eski Babil Dönemi’nde Hammurabi’nin saltanat yıllarında düzenlenmiş olan “Aguşaya Şiiri" metninde tanrı Ea, tanrıça İştar ile beraber, ana karakterlerdir. İştar’ın savaşçı tanrıça özelliklerine vurgu yapılır ve ölçüsüz olduğu söylenir. Tanrıça İştar,
“Prens(-?) Ea’nın önünde bile korku salacaksın denilmiştir. Tantana kopardığında Boğadan çok korku salar”
şeklinde anılır. Buradaki Boğa bir tanrıya gönderme yapmaktadır, bu metin bazında Ea olduğu düşünülebilir ama Anu veya Enlil’de kastedilmiş olabilir. Tanrı Ea, tanrıça İştar’ın bu ölçüsüzlüğünden memnun değildir. Tanrılar arasında bu durum konuşulduktan sonra, tanrıça İştar’ın karşısına, kendisi gibi güçlü ve ölçüsüz bir tanrıça yaratılma kararı alınır. Bu tanrıça Şaltu yani Kavga ismini alacaktır. Tanrıçayı imal eden bizzat tanrı Ea’dır ve bu durum tanrı Ea’nın teknik konularla ilgili olduğunu vurgular. Tanrı Şaltu’yu tanrıça İştar üzerine yollayan bizzat tanrı Ea’dır. Amacı tanrıça İştar’ın kendi halini tanrıça Şaltu’da görerek, kendisine bir çekidüzen vermesidir. Tanrıça Şaltu ile tanrıça İştar’ın karşılaşması da bunu gerçekleştirir. Tanrıça İştar’ın tanrı Ea’dan isteği ile de tanrıça Şaltu, tanrı Ea tarafından ortadan kaldırılacaktır. Babil hükümdarı Hammurabi için “ilelebet payidar kalsın” diyen de tanrı Ea olacaktır. Metnin sonunda tanrı Ea’nın tanrıça İştar’ın aşırılıklarından dolayı tanrıça Şaltu’yu yarattığını ve bu yolla yani tanrı Ea’nın planının gerçekleşmesi sonrası tanrıça İştar’ın kendisine çeki düzen vermesi ile yüceliğinin arttığı söylenir. Metin “dişi aslan İştar’ın ruhu da yatıştı” diyerek sona erer. Babil hükümdarı Hammurabi döneminde birçok savaşa çıkılmıştı, o dönemde savaşların çokluğu tanrıça İştar’ın isteği ile yapıldığı düşünülmüş olabilir. Seferlerin olmadığı bir dönemde, yapılan savaşların çokluğu tanrıça İştar’ın ölçüsüzlüğüne bağlanmış olabilir. Savaşların bitmesi ise tanrı Ea’nın kurnaz bir fikirle tanrıça İştar’ı dizginlemesine bağlanmış olmalı. Sadece savaşın kötü olduğunu anlatmak için yazılmış bir metin olarak da okunabilir. Ama tanrıça Şaltu’nun yok edilmesi, yıkılmış bir kenti temsil ediyor olabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır. Dahası tanrıça Şaltu, Hammurabi’nin yendiği tüm düşmanları gösteren bir metafor olarak da okunabilir. Hammurabi uzun savaşlardan sonra, ülkesinde düzenlemeler yapmıştı. Bu metin bu dönemi refah ve huzur içinde geçtiğini vurgulamak için hazırlanmış olabilir. Tanrı Ea’nın bir tanrıya bağlı olduğunu göstermemesi de dikkat çekicidir. Metin eksik olduğu için tam olarak bağımsız bir panteondan bahsetmek için acele etmemek gerekir ama tanrı Ea düşünüldüğünde, tanrı Enlil’in panteonuna girmediği bir geleneğin metni olarak da görülebilir.
Tanrı Ea |
Eski Babil Dönemi’de kaleme alınmış olan “İştar’ın Ölüler Diyarı’na İnişi” metninde, tanrı Ea, akıl ve tekniğin tanrısı olarak, yardıma ihtiyacı olan tanrıça İştar’a yardım eder. Ona yardım etmek için Aşu-şu-namir’i yaratarak, tanrıça Ereşkigal’i kandırması için gönderir. Tanrıça Ereşkigal’i kandıran Aşu-şu-namir, tanrıça Ereşkigal tarafından lanetlenir. Tanrı Ea’nın yarattığı varlık artık “dönme”dir. Dünyada varlık bulmuş her şeyin bir yaratım hikâyesi vardır. Tanrı Ea, tanrıça İştar’a yardım etmesi için yarattığı yaratığın kaderini tanrıça Ereşkigal laneti ile vermiştir. Tanrı Ea ve Aşu-şu-namir sayesinde tanrıça İştar yeniden canlandırılmıştır. Ölüler Diyarı’ndan çıkabilmesi için ise yerine birisini seçmesi gerekmektedir, bu da metinlerden sevgilisi olduğu biline tanrı Tammuz’dur. Bu metinde tanrı Ea, “Hükümdar-Ea” ve “Derin zekâsıyla Ea’nın aklına bir fikir geldi” olarak tanımlanmıştır. Tanrı Ea, Aşu-şu-namir’e Ereşkigal’e karşı demesi gerekeni, “Hanımefendi (dersin ona) tulumdan su içmeme izin verin!” şeklinde söyler. Bu alıntı, başka metinlerde çok iyi bilinen, tanrı Ea’nın tanrıça İştar’ı kurtarmak için kurduğu kurnaz planı anımsatmak için konulmuştur. Aşu-şu-namir’in ne yapacağını söyleyen tanrı Ea’dır ama metinde ne söylediği ve ne yaptığı açık değildir. Ama dediğimiz gibi çok iyi bilinen bir mit olduğu için anımsatmakla yetinmişlerdir.
Tanrı Ea |
M.Ö 17. yüzyıldan bir kopyası kalmış “Atrasis Şiiri” isimli metinde, Enki/Ea’nın Enuma Eliş’te de tanrının kanından insanın yaratılmasına benzer, ama bu sefer kurban edilen bir tanrının kanından ve kilden yoğurarak yaptığı heykelcik aracılığıyla insanı yaratması anlatılır. Anunnaki grubundaki tanrılar aylaklık eden ve üst tanrı grubunu oluştururlar, İgigi grubundaki tanrılar ise inşa ve gıda yetiştiriciliği işini yapmaktadırlar. İgigi tanrı grubu tanrı Enlil’e karşı harekete geçecekler ve onu tahtından indirmek isteyeceklerdir. Tanrı Enlil’i tahtından indirmek için ona savaş açarlar ve hatta tapınağı Ekur’u sararlar. Tanrı Enlil kuşatmanın haberini aldığında veziri Nuşku’ya silahlarını almasını emreder. Nuşku ise isyancı olan tanrıların onun çocuğu olduğunu söyleyerek, neden çocuklarından korktuğunu sorar. Kendisine tavsiye uyarınca tanrı Anu ve tanrı Ea ile görüşecektir. Bu toplantıda tüm Anunnaki tanrı grubu yer alır. Tanrı Anu İgigi tanrı grubunun neden böyle hareket ettiğini öğrenmek istemektedir; tanrı Enlil ise onların teşvik edenin peşine düşülmesini arzular. İgigi tanrı grubu davranışlarının sebebini, “aşırı çalışma bizi öldürmekte, işimiz ağır acımız büyüktür” diye açıklarlar. Tanrı Enlil hala isyancıların cezalandırılmasını isterken, tanrı Anu ve tanrı Ea, İgigi tanrı grubunun görüşlerine katılmaktadır. Tanrı Ea, İgigi tanrı grubunun işlerini yapması için insanı yaratma fikrini ortaya atar. İnsanın yaratılma amacı olarak, İgigi tanrı grubunun çektiği zahmetin ortadan kaldırılması gösterilir. İnsanın yaratılmasında tanrı Ea ile beraber ana tanrıça da etkin görev almaktadır. Bu metinde ayrıca, Atrasis’in tanrı Ea tarafından tufandan kurtarılması anlatılır. Tanrı Enlil, gürültü patırtı yaparak tanrıların dinginliğini bozan insanlara karşı bir tasarı planlar. Çok kalabalık olan bu insanların üzerine önce salgın gönderir. Salgına karşı önlem alması için tanrı Ea, insanlara haber gönderir. Bundan sonra tanrı Enlil, insanın üzerine açlığı yollar ve tanrı Ea yine insanları önlem alması için uyarır. Bu seferde tanrı Enlil tufanı göndermeye karar verir ve tanrılardan insanlara haber vermemesi için söz alır. Kurnaz olan tanrı Ea, insanlarla konuşmadan, rüya aracılığıyla tufanın olacağını bildirir. Tanrı Ea tarafından dolaylı olarak Atrasis’e talimatlar verecektir. Atrasis bu talimatlara uyarak bir gemi inşa eder ve tanrı Ea sayesinde tufandan kurtulur.
Babil dininin en önemli metni olan Enuma Eliş yani Babil Yaratılış Destanı’nda tanrıların soy zinciri sıralanır. Tanrıların babası Apsu ve tanrıça Taimat ilk tanrı grubu olarak görülür ve yeni kuşak tanrılarla savaşacaklardır. Suların içinde yaratılıyordu tanrılar ve ilk yaratılan tanrılar, tanrı Lahmu ve tanrıça Lahamu oldular. Anşar ve Kişar ise onlardan sonra yaratıldı ama daha üstündüler. Tanrı Anu’da tıpkı, babası ve annesiyle aynı özelliklerde yaratılmıştı. Tanrı Anşar, Anu’yu kendisi ile eşit kıldı. Anu ise kendi suretinde Ea’yı, metindeki ismi ile Nudimmud’u yarattı. Tanrı Ea, dedesi Anşar’dan daha kuvvetli olarak tanımlanmaktadır. Tanrı Apsu, yeni tanrı kuşağının çıkardığı gürültü ve sarsıntılardan rahatsızdı. Tanrıça Taimat’a onlar hakkında “bana rahat vermiyorlar” diye yakındı. Huzurunu bozmalarından ve geceleri uyuyamamaktan şikâyetçi oldu; onlara her şeyi yasaklayıp, onları dağıtacağını söyledi. Tanrıça Taimat’ın verdiği cevaptan, onları yok etme isteğinde olduğu anlaşılmaktadır. Tanrıça Taimat, “ne diye biz kendi yarattığımızı yok edelim ki?” der ve onları güzelce dizginleme fikrini ileri sürer. Tanrı Apsu’nun veziri Mummu’nun verdiği tavsiye sonrası tanrı Apsu, gündüzleri dinlenebilmek ve geceleri uyuyabilmek için, tanrıça Taimat’dan habersiz harekete geçti. Mitin bu kısmında sahneye tanrı Ea girmektedir. Tanrı Ea, “zeki, bilge ve becerikli” olarak tanımlanmaktadır. Engin bilgisi ile Apsu’nun ne planladığının farkına vardı ve karşı planını yaptı. Tanrı Ea büyüsü ve efsunuyla, tanrı Apsu’nun gözlerine uyku akıttı. Uyuyan tanrı Apsu’yu bağlayarak öldürdü. Tanrı Ea’nın evi işte böyle olmuştu, tanrı Apsu’yu öldürmüş ve Apsu’nun üzerine evini kurmuştu.
Enuma Eliş’in birinci tabletinin sonu tanrı Ea ve tanrıça Damkina’dan tanrı Marduk’un doğması ve tanrılarca yüceltilmesi, ardından da tanrıça Tiamat’ın intikam için harekete geçerek, Kingu’yu tanrıların en yücesi yapması ile bitmiştir. Tanrı Ea, tanrıça Tiamat’ın harekete geçtiğini haber aldı. Tanrı Anşar’ın huzuruna çıkarak, durumu anlattı. Tanrı Anşar olanları duyunca huzuru kaçtı, tanrı Ea’ya savaşı kışkırttığı için bağırdı. Tanrı Anşar, tanrı Ea’ya,
“ey savaşı kışkırtan oğlum! Her şeyin sorumluluğunu sen üstlen! Sen ki gidip Apsu’yu öldürdün ve kudurttuğun Tiamat’a kim meydan okuyabilir?”
der. Tanrı Ea ise Tanrı Anşar’a, kaderleri tayin edenin o olduğunu, yaratmanın ve yok etmenin onun elinde olduğunu, söyler. Ardından tanrı Apsu’yu öldürmekle iyi bir şey yaptığına tanrı Anşar’ı ikna eder. Tanrı Anşar, tanrı Ea’nın Apsu’ya yaptıklarını övdükten sonra, gidip tanrıça Tiamat’ı durdurmasının ister. Tanrıça Tiamat’ın tasarılarını öğrenen tanrı Ea korkuyla geri dönerek, tanrı Anşar’a durumun kendisini aştığını söyler. Tanrı Anşar ise tanrıların yılmamasını ve tanrıça Tiamat’ın ordusunu yok etmelerini ister. Tanrı Anşar, “o kadın çok güçlü olabilir ama bir erkek daha güçlüdür,” der ve oğlu tanrı Anu’nun Tiamat’a karşı savaşmasını ister. Tanrı Marduk ortaya savaşmak için çıkana kadar, tanrıça Tiamat ile kimse savaşmayı göze alamaz.
Tanrı Anşar’ın tanrı Anu’yu göndermesinden sonra kimsenin tanrıça Timat’a karşı gelemeyeceği anlaşılmıştır. Tanrı Anşar korkmuş, tanrı Ea başını eğmişti, İgugu’lar ve Annunaku’lar sus pus olmuştu. Tanrı Marduk, “savaşa korkusuzca giden, yiğit Marduk” olarak tanımlanır ve ardından tanrı Ea onu gizli odasına çağırır. Tanrı Marduk’a cesaret vermek için,
“ey Marduk, babanı dinle! Sen oğlumsun, seninle gurur duyuyorum, Anşar’ın yanına var! Onunla konuşurken dimdik dur, bakışlarınla onu yatıştır,”
der. Tanrı Ea’nın verdiği cesaretle, tanrı Marduk, Tanrı Anşar’ın karşısına çıkar. Tanrı Marduk, tanrıça Tiamat’a karşı zafer kazanıp, onun vücudundan gökyüzünü ve yeryüzünü yaratır. Beşinci tablette tanrı Ea’dan yeniden bahsedilir. Tanrı Enlil ve tanrı Ea’nın evini, kendi göksel evinin yanına kurmuştur. Ayrıca tanrı Ea’ya büyük yetkilerin verildiği belirtilir. Altıncı tablette ise tanrı Ea, tanrı Marduk’un insanı yaratma fikrini açıkladığı kişidir. Tanrı Ea, insanı nasıl yaratacağını anlatacaktır. Yani bilgelik tanrısı Ea’nın özelliği ortaya konulacaktır. Bir tanrının kurban edilmesi ve bu tanrıdan insanın yaratılmasını tavsiye edecektir. Savaşı başlatan tanrı Kingu’nun kanından insanın yaratılmasına karar verildi. İnsanın yaratılması tanrı Marduk ve tanrı Ea’nın elinden oldu. Metinde ayrıca,
“tanrı Ea, insanları yarattıktan sonra, tanrıların işlerini onlara yükledi, akıl sır ermez bu işe, Marduk akıl verdi, Nudimmud yarattı”
denilir. Aslında insanları yaratanın tanrı Ea olduğu ortaya çıkar, tanrı Marduk sadece akıl veren konumundadır. Fakat üst satırlarda, insanın yaratımından çoğul olarak bahsedilmesi beraber yaptıklarına işaret eder.
Yeni Babil Dönemi’nden kalma “prensin aynası” ismi verilen metin türlerinden biri olan metinde kralın nasıl olması gerektiğine dair bilgiler vardır. Kral adaletli olmazsa, ülkesinin mahvolacağı, “eğer bir kral adaleti önemsemezse, halkı kargaşaya sürüklenir, ülkesi mahvolur” denilerek belirtilir. Kralın ülkesinde adalete yer vermediği takdirde Ea’nın kralın kaderini değiştireceği,
“eğer ülkesinde adalete yer vermezse, kaderlerin kralı Ea onun kaderini değiştirir, düşman gibi peşini bırakmaz”
denilerek ifade edilir. Kralın soylulara kulak asması istenir, yoksa ömrü kısa olacaktır. Danışmanına kulak vermesi istenir, yoksa ülkesi ona karşı ayaklanacaktır. Düzenbazın birine aldanırsa krallığından olacaktır. Bunlar metinde tam olarak,
“eğer soylularına kulak asmazsa, ömrü kısa olur. Eğer danışmanına kulak vermezse, ülkesi ona karşı ayaklanır. Eğer bir düzenbaza aldanırsa, ülkesindeki statüko değişir”
şeklinde anlatılır. Kralın Ea’nın oyununa kapılmaması gerekir, Ea’nın oyununa kapıldığı takdirde, büyük tanrıların onu yargılayacağı,
“eğer Ea' nın oyununa kapılırsa, birlik olan büyük tanrılar kendi adaletleriyle onu yargılamaya son vermezler”
şeklinde söylenir. Kralın haksız yere Sippar’ın evlatlarını, yani halkını mahkûm eder, yabancıyı beraat ettirirse, Şamaş’ın yabancı adaleti getireceği,
“eğer Sippar'ın bir evladını haksız yere mahkûm eder, ama bir yabancıyı beraat ettirirse, yerin ve göğün yargıcı Samaş onun ülkesine beylerle yargıçların adalete kulak asmadığı yabancı adaleti getirir”
şeklinde söylenir. Tanrı Enlil’in, tanrı Marduk’un, Nippur ve Babil’de yapılacak haksızlıklara vereceği tepkiyle metin aynı tarzda devam eder. Sippar, Nippur ve Babil’de yapılacak haksızlıkların sonucundan bahsedilir. Şamaş, Enlil ve Marduk bu kentlerin tanrıları olarak metinde yer almaktadırlar. Metinde büyük tanrıların sayıldığı bölümde, kralın Sippar, Nippur ve Babil’deki insanları angarya işlere sürerse başına neler geleceği anlatılır. Bu durum,
“eğer Sippar, Nippur ve Babil'in tamamını harekete geçirir ve insanlara angarya yükler, habercinin ilanıyla onlardan angarya islerse, tanrıların prensi, bey, akıl hocası Marduk onun ülkesini düşmana verir, o zaman da ülkesinin askerleri onun düşmanı için çalışmak zorunda kalır, çünkü yerde ve gökte yaşayan yüce tanrılar Anu, Enlil ve Ea kendi meclislerinde o insanların böyle angaryalardan serbest kalmasını beyan etmişlerdir”
şeklinde tasvir edilir. Tanrı Marduk’un onun ülkesini düşmana vereceği, kralın askerlerinin düşmanı için çalışmak zorunda kalacağı ifade edilir. Anu, Enlil ve Ea, yerde ve gökte yaşayan yüce tanrılar olarak metinde geçmektedir ve mezkûr insanlar angaryadan serbest kalmasını buyurmuşlardır. Burada Marduk’un da diğer üç tanrı kadar değerli görüldüğü akıldan çıkarılmamalıdır. Birçok maddeler sayıldıktan sonra-bu maddeleri gerekli gördüğümüz tanrıların bölümünde ele almaktayız- direk Ea ile ilgili olan bir madde ile devam edelim. Apsu kralı Ea’nın buyruğuyla baş memurun öldürmesinin şartı,
“eğer danışman ya da kralın maiyetindeki "baş memur" (?) onları (yani Sippar, Nippur ve Babil'in evlatlarını) suçlar, böylece onlardan rüşvet alırsa, Apsu kralı Ea'nın buyruğuyla, danışman ve "baş memur" kılıçla öldürülür, mekânları harabeyle örtülür, rüzgâr kalıntılarını süpürür ve kazandıkları fırtınaya tutulur”
şeklinde anlatılmaktadır. Buradan sonra tanrı Nabu’nun dahil olduğu bir madde vardır. Ardından da son maddede, kral çoban olarak anılır ve tapınak gözcüsü olarak verilen başka bir mevki ile beraber, Sippar, Nippur ve Babil insanlarını angaryaya verirlerse, yüce tanrıların tapınakları terk edeceği söylenir. Metinde bu kısım,
“eğer bir çoban ya da tapınak gözcüsü veya Sippar, Nippur ya da Babil'de tapınak gözcüsü olarak hizmet eden kralın baş memuru onlara (bu kentlerin insanlarına) yüce tanrıların tapınaklarıyla bağlantılı angarya yüklerse, yüce tanrılar öfkeyle mekânlarını terk eder ve tapınaklarına girmezler”
şeklinde yer alır. Prensin aynası metninde Ea, kralın kaderini değiştirebilecek güçte ve yüce tanrılar arasında gösterilmekle beraber ceza verebilecek konumdadır. Hem de kendi kenti olan Eridu’nun ismine yer verilmemesine rağmen, tanrının ismine yer verilmesi, vazgeçilmez bir tanrı haline dönüştüğünü göstermektedir.
Babil Marduk tapınak yazarı Berossos, Yunanca olarak yazdığı Babyloniaka eserinde, Enlil/Ea’nın özelliklerini hatırlatan Oannes karakteri hakkında malumat vermektedir. Metin şöyledir:
“Babil'de başka yerlerden gelme pek çok insan Kalde'ye (Aşağı Mezopotamya'nın kıyı kesimine) yerleşmiş ve burada kaba saba, eğitimsiz, hayvanlar gibi yaşamaktaydılar. O zamanlar yılların birinde olağandışı bir canavar Kızıl Deniz'den çıkıp kıyıya ayakbastı, Oannes'ti adı. Bütün bedeni balık bedeni gibiydi, (balık) kafasının altına başka bir kafa (insan kafası) sıkıştırılmıştı, insanın ayakları gibi ayakları da vardı; bu görüntü, zamanımızda hala muhafaza edilen bir anı olarak kaldı. Ağzına yiyecek namına hiçbir şey koymadan insanlar arasında günlerini geçiren bu canlı varlık, insanlara yazmayı, her tür bilim ve tekniği, kent kurmayı, tapınak inşa etmeyi, hukuk ilmini ve geometriyi öğretti; onları tahıl ekmenin ve meyve hasadının bilgisine vakıf kıldı. Hülasa, uygar bir yaşamı oluşturan ne varsa hepsini bahşetti. Öyle ki o zamandan beri (bu alanda) hatırı sayılır hiçbir şey bulunmadı. Oannes adındaki bu canavar, güneş batarken yeniden denize dalıyor, geceyi suda geçiriyordu: Çünkü hem su hem de kara da yaşayabiliyordu. Daha sonra ona benzer başka varlıklar da çıktı ortaya.”
Tanrı Ea’nın balıkla ilişkisi olduğu bilinmektedir ve Apsu’da tatlı su olarak tasvir edilmektedir. Geç gelenekte Ea, Oannes olarak bir kahramana dönüştürülmüştür. Oannes’in insanlara yazma, bilim ve teknik, kent kurma, tapınak inşa etme, hukuk, geometri, tahıl ekme, meyve hasadı gibi konuları insanlara öğretmesi, Ea’nın kültür dağıtıcı rolünü hatırlatmaktadır. Uygar yaşamı bahşetmiş olması, tanrısal bir özelliktir. Bu unsurlar göz önünde bulundurduğunda, Ea’dan veya Ea’ya hizmet eden varlıklardan Oannes karakterinin ortaya çıkarıldığı sonucuna varmak akla uygundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder