DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

6 Eylül 2024 Cuma

IRVAN D. YALOM BÖYLE NİETZSCHE YAPMAYI NEREDEN ÖĞRENDİ? (NİETZSCHE AĞLADIĞINDA)

IRVAN D. YALOM BÖYLE NİETZSCHE YAPMAYI NEREDEN ÖĞRENDİ? (NİETZSCHE AĞLADIĞINDA)



Nice nicedir, Nietzsche de Nietzsche'dir. Almanya'nın tezenesi. İrvan D. Yalom nereden öğrenmiş böyle Nietzsche'sini yapmayı. "Nietzsche Ağladığında" deyince bekliyorsun çikolatalı pasta, açıyorsun kitabı karışık meyveli pasta. Freud mu yan karakter yoksa Nietzsche mi? Breuer bu işin öznesi.

1882 yılının Viyana'sı, doktoru(ve doktor tabelası), kafesi(ve kahvesi), evi(ve yatak odası), kliniği(ve bahçesi), mezarlığı(ve mezartaşı). At arabaları dolaşıyor sokakta, doktorlar evleri ziyaret ediyor. Tren istasyona yanaşıyor, trenden bir Nietzsche iniyor, otelde migren ağrısından krizler geçiriyor. Freud'un kafasında bilinçaltı dünyası yeni oluşmaya başlıyor. Tepetaklak bir kurgunun, varsayımların içine dalıyoruz. Salınarak yürüyen, rüzgardan saçları uçuşan bir kadının topuklu ayakkabı sesleri geliyor. 

Breuer yaşamından memnun değil, kendisine takıntılar geliştirmiş, geliştirmeye meyilli! Bartha Barthaaa Barthaa geri dön... Nietzsche'nin dünyasına yolculuk vaadiyle kandırılıp, Breuer karakterinin takıntılarına tanık oluyoruz. Nietzsche kapalı bir kutu, ilaç olacak Breuer'e ve sözde kendisine.

Özne kendi öznesini tanımak için başka bir özneye ihtiyaç duyarmış. Önce karşısındaki özneye saldırır, sonra ona karşı bir önyargı geliştirir, daha sonra da düşman ya da dost ilan eder. Breuer kendi öznesini Nietzsche'nin öznesinde, Nietzsche kendi öznesini Breuer'in öznesinde yeniden tanır. Her yeni özne savaşımı, öznenin yeniden oluşumuna haberci olabilir. Bu ilişkinin boyutuna göre değişiklik arz edecektir. Her ilişki bir savaşım ve barışın habercisi olur.

Foucault'un muhteşem bir şekilde incelediği Parrhesia kavramı yani doğruyu tüm tehlikelere karşı söyleme cesaretini Breuer ve Nietzsche'nin karşılaşması kurgusuna tasarlayabiliriz. Parrhesia kavramı Euripides'den M.S. 5. yy kadar farklı anlamlarda kullanılmıştır. Bizi ilgilendiren ise Helenistik-Roma dönemi yazarlarında kullanılan anlamlarından birisidir. İki dostun birbirine hiçbir çekince olmadan, birbirine dürüstçe her şeyi söyleyebilmesi, birbirini yönlendirebilmesini ifade eden kullanımıdır bu. Breuer ve Nietzsche birbirlerinden birçok şeyi gizleyerek başlar ilişkilerine. Doktor-hasta ilişkisi tepetaklak edilerek hastanın doktor olduğu ve doktorun hasta olduğu bir ilişkiye döner. Breuer numaradan hasta numarası yapacak bir doktor rolü oynayacakken Nietzsche'nin oynadığı doktor rolünün getirdiği yöntem ile bilinçaltı sorunları olduğunu fark eder. Kendini iyice Nietzsche'ye bırakır, bu cendereden 'anlamı' arayarak çıkacaklardır. Bu aşamaya gelene kadar iki özne birbirini daha iyi tanır, birbirlerinin sorunları ile özdeşleşirler, birbirlerine gittikçe daha cesurca içlerini açarlar. Burada altını çizelim, buradaki 'anlam' üzerinden anlatılan olgular, zaman, yaşam, ölüm kavramlarının bakış açısı Irvin D. Yalom'un kendisininkiler olmalı. Bunu anlatırken Nietzsche ve Beuer birer araçtır sadece. Parrhesiastes(cesurca doğruyu söyleyebilen[dost]) olarak Beuer ve Nietzsche ilişkilerini inşa ederler ve bilinçaltlarında yatan sorunun nedenlerine ulaşırlar. Breuer, yaşam, ölüm, zaman üzerindeki takıntısını yenerek, hayatında olanlarla mutlu olması gerektiğini ve yaşamını tekrar ve tekrar ve tekrar kabul edecek şekilde yaşaması gerektiğini anlar. Anlam tepetaklak edilir(-özü çıkarılır). 

Mathilda, Bartha ve Eva karakterlerinin öne çıktığı yer, özgürlük kavramı ve insanın kendi hayatını yaşayabilmesi tartışmalarıdır. Baba özlemi çeken Bartha rahatsızlığı ile bir döngüye takılmış, kendisi ile ilgilenecek bir baba figürüne hasrettir ve her doktoruna baba figürü olarak yaklaşmaktadır. Bu sıkışmışlıktan çıkamaz ya da çıkamamaktadır. Mathilda kadın olduğu için okuyamamış, Breuer ile evlendirilmiş, ev ve çocukların sorumluluğunu taşıyan bir kadın olarak tasvir edilir. Breuer'in zaman, yaşam, ölüm takıntıları ile Bartha ya da Eva ile ilgili takıntılarının ceremesini çeker. Breuer'in evine sıkışmış olsa da Breuer'in ona ilgi duymaması tek sorunudur. Breuer kendi takıntısının nedenlerini anladığı ve durumunu kabullendiği zaman onun için sorun kalmamış gibidir, kocasını seven, ondan ilgi görmeyi bekleyen biridir. Mathilda'nın Breuer'in simülasyon için denediği hipnoz sahnesinde söyledikleri dikkat çekicidir. Bir kadının boşanıp, yeniden bir hayat kurmasının zorluğu, toplumun dulluk anlayışı, çocuklara karşı sorumluluğunun getirdiği sınırlamalar dile getirilir. Bu bakış açısı değişmiş midir? Çokta değil(bu işi muhteşem şekilde sürdüren kadınlara kuvvetli bir alkış). Eva ise özgürlüğünü sınırlayan şeyin yaşamak için ihtiyacı olan şeyler olduğunu dile getirir. Çalışmak zorundadır, hayatı boyunca çalışmıştır, birçok insan buna mahkum edilmiştir; Eva bunun iyi bir örneği olduğunu gösterir.

Son olarak Nietzsche okuması yapmak için ideal bir kitap olmayan 'Nietzsche Ağladığında' kitabında elbette Nietzsche'den aforizmalar onlardan görüşler bulacaksınızdır ama bunun için Nietzsche'nin Ecco Homo kitabını okumayı tercih etmeniz naçizane öneridir. Bilinçaltı kavramı ile ilgileniyorsanız, bazı takıntılarımızın ya da davranışlarımızın bilinçaltında başka anlamları olabileceği ile ilgileniyorsanız ve daha önemlisi bu konuda kurgusal bir kitap okumak istiyorsanız bu kitap sizin kaleminize göre. Ölüme, yaşama, zamana bakışınızı gözden geçirebileceğiniz, belki yaşamınızda bazı ufak taşların yerini değiştirmeyi deneyebileceğiniz bir okuma vaat ediyor. Platon diyaloglarına benzer o akıcılığının yanında Freud, Salome, Nietzsche ve Breuer'in gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği bir dünya eşantiyonunuz olacaktır.

Ne yazık ki yeterince kontrol edemedim, Nietzsche'den alınan paragraflarının bağlamsal gerçekliğine ne kadar sadık kalındı. Bana öyle geliyor ki birçok yerde alınan paragraflar Nietzsche'nin bağlamından ziyade Irvan D. Yalom'un kendi bağlamına oturtulmuş, okurken Nietzsche'nin görüşlerinden ziyade Yalom'un bize bunu sunma ve hatta kurgulaması ile karşı karşıya olduğumuza dikkat etmeliyiz gibi geliyor. Bunun yanında kitapta verilen birçok mektubun gerçek olması dikkat çekicidir ama kullanımları kurgusaldır. Dionysos'a selam olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder