DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

15 Ekim 2024 Salı

BOZKIRIN ÇIKMAZI

KAHVE BARDAĞINDAKİ ŞEKİLLER MÜNASEBETİYLE BİR ANLATI: BOZKIRIN ÇIKMAZI



KAHVE BARDAĞINDAKİ ŞEKİLLER MÜNASEBETİYLE BİR ANLATI: BOZKIRIN ÇIKMAZI


           Bayrak yükseliyor ve start veriliyor. Bomboş bir bozkır, kum rengi denilmeye layık çölümsü bir arazide, yapayalnız bir adam, saatlerce koşuyor, saatlerce yürüyor, karşısında kara bulutlar görüyor, sağanak bir yağmurun habercisi şimşekler, karşısında anlam veremediği bir cisim belirmeye başlıyor. Kara bulutları bir köpeğe benzetirken, şimşeklerin çakması ile Kerberos'u andırıyor. Belirsiz cisim gökyüzünden yere doğru ilerleyen bir göktaşını andırıyor ama olduğu yerde havada durmaya devam ediyor. Göktaşına benzer cismin altından geçip yoluna devam etmek zorunda olduğunu hisseden adam, ilerleyerek uçurumun üzerindeki kayalık basamaklara geliyor. Basamakları tırmanıyor, kimi yerde ise uçuruma düşmemek için zıplıyor, bir basamakta düşeyazıyor, toparlanıp basamakların sonuna geliyor. Yorgun bir halde nefesleniyor, hala güçlü, pes etmeye pek niyetli görünmüyor, yola devam edecek takati kendisinde buluyor. Bozkırda dere tepe gitmek pek mümkün değil düz ilerliyor, baya yol aldığında yüksek bir tepelikte yemyeşil bir ağaç görüyor. Ağacın gövdesinin yanında geniş bir şelale kendini aşağıdaki göletcik içine boşaltıyor, adam manzarayı hayranlık ve hayret içerisinde temaşa ediyor. Bozkırda geçen ümitsizliğinin yerini bir süreliğine umuda bırakıyor. Kuruluk ve kuraklık kendisini bir süreliğine temiz havaya ve serinliğe bırakıyor. "Hayat güzel şey" diyor adam, temiz ve serin havayı doyasıya içine çekiyor. 


        İçinde onu rahatsız eden bir şey var, yola devam etmesi gerektiğini söylüyor, fısıltılar halinde gelen bu sesi dinlemek zorunda hissediyor. Önünde kendisinden kat ve kat yükseklikte bir tepe, tırmanmaya hazırlanırken şelalenin arkasında bir tünel olduğunu fark ediyor, ıslanma pahasına karşıya geçiyor, üzerindeki kıyafetleri çıkarıyor, torbasına koyup tünel boyunca ilerliyor, önce suyu görüyor sonra suya dalması gerektiğini anlıyor. Geri dönse arkada bıraktığı yol az buz değil hem de bir tepe onu bekliyor. Derin bir nefes alıp dalıyor, ciğerleri gelişkin olduğu için dakikalarca yüzüyor, suyun dışına çıktığı zaman derin bir nefes alıyor. Nabzı bir süre sonra derin nefesler arasında normale dönmeye başlıyor, bir köşede biraz oturup dinleniyor. Arkasında bozkırı, kayalıkları, şelaleyi bırakarak tünelden çıkıyor, önünde bir bozkır, yola koyuluyor, uz gidiyorum, dere gidiyorum derken tepe demeden iki gölete varıyor, biri büyük biri küçük göletler, aklına Pepe geliyor, gülümsüyor. Susuzluğunu gideriyor, göletin kenarında biraz dinlenip önündeki bozkıra kendini tekrar bırakıyor, kaybolup gidiyor arkada bıraktığı ayak izlerinin arasında. Ta ki yeniden bayraklar yükselip start verilinceye kadar; Bozkır, Kerberos, göktaşı, kayalık basamaklar, şelale-ağaç, tünel, bozkır, göletler ve sonsuzluk...


        Bu döngüsel ve kabusumsu rüyasından uyanıp, hayatının ne çok rutinleri olduğunu düşünüyor, bunları değiştirip kendisine arada yeni sürprizler yapmaya başlayacağına yeminler ediyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder