DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

23 Temmuz 2024 Salı

SENİ GİDİ ÇAPKIN KURT

SENİ GİDİ ÇAPKIN KURT




-Seni geçen gün görmüşler, kolunun altına almışsın bir kitap, kafeye gidiyormuşsun. Anlattıklarına göre ince belli bir kitapmış, yazarını söylemişlerdi unuttum ama çok güzelmiş. Grafik-tasarımı güzel olduğunu söylediklerine göre iyi bir yayınevinden çıkmış olmalı, hadi iyisin yine turnayı gözünden vurmuşsun. Seni gidi çapkın...

Arkadaşımın bahsettiği bu zaman, mekan ve uzayda herkesin bir kitapla iştigal olması beklenirdi. Hayat boyu tek bir kitabın kapağını açmak ve onu anlamak sadece toplumca muteberdi. Bu alemde tek bir kitaba bağlı olmayanlar toplumca dışlanır ve mobbinge uğrardı. Neyse ki zaman sekülerleşmenin getirdiği bir rahatlığa gebeydi, doğmak için çok uğraşmış ama toplum buna hazır olmadığı için doğamamıştı. Yine de biz gençler artık bir kitapla yetinmek niyetinde değildik. Günahkâr olup cehennemin kapılarını aralayacak kadar arsızlaşmıştık onların gözünde. Tek kitabın suyu çıkmıştı sanki. Okunacaksa tek kitap okuyacaksın diyorlardı. Diğer türlü şıpsevdi derlermiş, desinler biz gençler bildiğimizden vazgeçmeyecek kadar ateşliydik. Kimisi bu düzeni sırayla göze batmadan kitap okuyarak aşıyordu, çevresindekiler en azından birini bulacaktır deyip kendilerini avutuyordu. Oysa gençler o kitaptan o kitaba serüvenlere atılma peşindeydi. İki kitabı aynı zaman diliminde okuyanları görünce amcaların teyzelerin aklı çıkıyordu. Hiç eski köye yeni icat olurmuymuş-muş-muş! Dizilerde kütüphanede o kitaptan o kitaba koşan insanlar görüldüğünde kanal değiştirilir, en kötü ihtimalle çocukların gözleri kapatılırdı. Kardeşim okuyacaksanız evinizde okuyun burada aile var, diyenler mi ararsın kütüphaneler kapatılsın, diyeni mi ararsın. Televizyon programlarında gençleri bu yöne sokanlar lanetlenirdi.


Başka şehirden gelip üniversite okuyanların haline gıpta ile bakardık, istedikleri zaman kütüphaneye giderlerdi, istedikleri kitapları okuyup arzudan sarhoş olurlardı. Şiir kitabını bir kenara atıp, roman okurlar, daha sonra bir ansiklopediden bir madde açıp çerez niyetine gümletip, ağır bir akademik makaleyi okumaları ile bambaşka bir dünyadaymışcasına kendilerinden geçerlerdi. Hepsi biraz şıpsevdi kitapkurduydu. Bizse tek kitaba bağlı kalarak anne-babamızın sözünü dinlemekteydik. O zamanlar bir kitabın arka kapağını okumanın bizi sarhoş ederek günaha sokacağını düşünürdük

Zaman geçtikçe gözümüz başka kitaplara kaydı, anne babamızdan habersiz farklı kitaplar okumanın yolunu bulduk. Mesela evde kabul görmüş olan o tek kitabın kapağı içine başka kitapların sayfalarını koymaya başladık. Yakalansak çıramızı yakarlardı, bir aferin ile kurtulamazdık, en azından bir tokadın garantisi vardı, öyle ağır sözler dilden dökülürdü ki o an insanın ne teröristliği ne anarşistliği ne komünistliği ne materyalistliği kalırdı, böyle anlarda insan evlatlık mı olduğunu düşünür, Freudien bir travma gerçekleşir adeta...

Başka bir yöntemimiz ise başka bir semtteki kafelere gidip orada, sanki o tek kitabımızı okuyormuş edasıyla yepyeni bir kitabın sayfalarını büyük bir arzuyla çevirirdik, okudukça ebeveynlerimizin bu zevkten kendilerini alıkoymalarına anlam veremezdik. Sanki o tek kitaplarından çıkıp başka dünyalara bakmayı akletseler, cesaretleri olsa dünya bambaşka bir yer olurmuş gibi geliyor insana. Eh bu da acayip bir dilemma, kuşaklar çatışır diyorlar. Gençlerin hayatlarına tahakküm etmeye çalışmasalar bazı şeyler daha kolay olur sanki. Tek kitap kabul törenlerinde yaşlıların gelip sırada senin tek kitap kabul törenin var demelerine, insan sıradaki cenazede sizinki efendim diyesi geliyor. Dersin demesine de ebeveynlerin kulağına giderse büyük ayıplanırsın. Ben tek kitap kutlamalarına karşıyım diyenlere arkalarından demedik bırakmazlar zaten, ahlaksızlar, ar namus kalmamış; oradan bir namus belası aç!

Kitap kulübü mü dediniz? Çağımızın en büyük ahlaksızlığı onlar için, her ay başka bir kitap okuyacaksın, bir de toplanıp onun içeriğini tartışacaksın. Ah dostlar, düşman başına derler, bir kitabın kelimeleri en büyük mahremidir. Öyle ulu orta bir kafede konuşulmaz. Aaaaa, sus bakalım, Apollon taş eder seni. Biz gençler ise Afrodit'e sığınıp kitabın kelimelerinin güzelliğini doyasıya içer, bir de bunu 'ulu orta bir kafede' öve öve bitiremezdik. Bazen kötü kitaplara da denk geliyorduk, Yüce Enki'ye sığınıp onu yermekten de geri durmadık. Bir duyan olur diye kitap kulüplerine çok geç katılmaya başladım. İlk önce neredeyse başka şehir denilebilecek ilçelerdeki kitap kulüplerine katıldım. Yaş aldıkça cesaretim yerine geldi, artık her yerde olabilecek bir toplantıya katılırım ama yine de ebeveynlerin kulaklarına gidecek diye tedirgin olmaktan da geri duramıyorum. İşte böyle dostlar bu 'ahlaksız' kulüp işine de böyle girmiştik.

Zaman aktı, saatler beni, ben saatleri kovaladım, kendi paramı kazanıp başka bir şehirde iş hayatına atıldım. İnsanın kendi parasını kazanıyor olması, ailesine olan bağımlılığını azaltıyor, artık kendi isteklerinizi daha rahat yapabiliyorsunuz. Artık kitap okuyorum diye imalı 'aferin' ile bile kızamayacak durumdalar. Yeni şehir hayatında gizli bir kütüphane kurma işine bile girdim. Artık günde bir kitap okumak gibi bir derdim bile yok ki ömür boyu tek bir kitaba boyun eğeyim. O gün zamanıma göre bir şiir kitabı sayfalarını karıştırıp, bir romandan bir kadeh içip, ansiklopedik madde ile cila yapıp, bir tarih kitabının içinde gaziler ile cenke çıkabiliyorum. O yüzden bu şehirde beni tanıyanlar "seni gidi çapkın kitapkurdu" diyorlar bana arkadaş ortamında. Kitaplar kimi zaman basılı oluyor, kağıt kokusu ile ayrı bir zevk alıyorsun; PDF veya dijital ortamdan okumaya karşı olanlardan değilim (ki kitapkurdu çapkını olup dijital ortama karşı olanları anlamıyorum), oradan da okuyorum. Sonuçta iyi yazılmış bir yazı kağıda, parşömene, papirüse, kayalara, kil tabletlere yazılmış olsun, iyi bir yazıdır ve bu sevgiliye bir kadeh kaldırmamak bizce 'büyük günah' olur; şişşşt duymasınlar, bizi en büyük münafık ilan ederler. Sonuçta elimi sallasam kitap, ey toplum ben yetinmem tek kitap ile, bir şıpsevdiyim, aynı zaman diliminde okurum birçok kitabı, birini bitirmeden diğerine başlarım, böyle de çapkın bir kitapkurduyum. Desinler istedikleri kadar "seni gidi çapkın kitapkurdu', ben değişemem.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder