DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

16 Temmuz 2024 Salı

"AYA SOFİA KİLİSESİ (ἈΓΙΑ ΣΟΦΙΑ ΚΙΛΙΣΕΣΙ)" METNİ

 

1879 Tarihli Yunan Harfli Türkçe Angeliaforos Süreli Yayınında AyaSofya Metni 

532 tarihinde Nika isyanını bastıran I. Iustinianus/Justinaianus, Ayasofya'nın inşası emrini vermişti ve beş yıl sonra tamamlanmıştı. Ayasofya, Codac Ambrosianus'un Dünyanın Harikası listesinde sekizinci sırada selamlanmıştır(Roma Capitoliumu(1), Fener(2), Kaisareia Peribolusu(3), Colossos(4), Bellerophontes(5), Kyzikos Tapınağı(6), Heraklea Tiyatrosu(7), Hagia Sophia(8)). 532 yılından bugüne gelen şahitliği Doğu Roma/Bizans, Konstantinopolis Latin İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti devletlerini kapsamaktadır; ayrıca Hristiyanlık ve İslam için kutsal bir mekan kabul edilmektedir. Cumhuriyet ile beraber kültürel hikayesi bir müze olarak karşımızdayken bugün cami ve müze karışımı bir garabete dönüşmüştür. Bugün bir kilise ya da cami olmasındansa bin yılı aşan hikayesini anlatan bir müze olması tercih edilmelidir. Şovenist ve günümüze uymayacak politik gerekçelerle yapılan bu uygulamadan devlet büyüklerinin vazgeçmesini umuyoruz. 

     

23 Eylül 1879 tarihli Yunan Harfli Türkçe Angeliaforos, "Umur-u Diniye ve İlmiye ve Politikeyeye Dair Gazetedir" sayısı ibaresi ile yayınlanmış ve "Ayasofya Kilisesi" başlıklı bir yazıya yer vermiştir. Yazıda 532 tarihinde kilisenin yapım kararından, kilisenin nasıl adlandırıldığından, mimarlarından(Miletli olduğu bilenen İsidoros, Midillili olarak verilmiştir), Iustinanus'un kontrol halinde olmasından, inşada çalışanlardan, masraflarının karşılanması için koyulan vergiden, kilisenin yapısı ve süslemelerinden, kilisenin yapımında kullanılan malzemelerden, kilisenin hangi bölümlerden oluştuğu ve bölümlerin kimlere ayrıldığından, bir yazarın Ayasofya'dan bahsetmesinden, kilisenin masrafından söz edilir ve son olarak Iustinanus'un kilise tamamlandıktan sonra Peygamber Süleyman hakkındaki sözü verilir; Iustinanus'un iftihar etmekte haklı olduğu söylenerek yazı sona erer.


532 yılında yapılmaya başlamısından bugüne kadar Ayasofya hakkında yazılan metinler bir araya getirilse, sanırım Ayasofya'nın kendisi kadar hayranlık bırakabilecek bir külliyat ortaya çıkardı. İstanbul'a yolu düşüp de Ayasofya'dan bahsetmeyecek bir seyyah veya blog yazarı hayal etmek zor olsa gerektir. Doğu Roma üzerine yazılmış olan bir tarih kaynağı veya araştırması için de aynı durum geçerlidir. Örnekleri çoğaltmak mümkün, Ayasofya üzerine yazılan kelimelerin sayısını hayal etmek bir tarafa hangi dillerde metinler yazıldığını bile kestirmek zor. Bunca metin arasında 23 Eylül 1879 tarihinde Amerikan Misyonerler Şirketi tarafından basılan bir süreli yayında/gazetede Ayasofya'dan bahsedilmesinin ne önemi olabilir? Elbette Ayasofya ile ilgili başvuracağımız ilk kaynak olmayacaktır. Bu da doğaldır. Fakat söz konusu metin, 19. yüzyılda Hristiyan olup, Türkçe konuşup ve Yunan harfli Türkçe okuyan insanlara Ayasofya Kilisesi hakkında okunacak bir veri sunulmak istenmesi açısından önemli bir yere aittir. Tarih açısından bu da az buz bir veri sayılmaz.

 

Peki bu metne bugün neden ilgi duymalıyız meselesine gelirsek, tarih açısından önemi yanında Türkçe'nin tarihi, kullanılan kelimeler, Türkçe'nin yapısı açısından önemli veriler sunmaktadır. Bu verileri göz önüne sermek için çeviriyazımı yaparken bolca [] kapalı parantez kullandık, kapalı parantez içinde sadeleştirilen kelimenin hem Yunan harfli Türkçe ile metindeki asıl halini hem de latin harfli halini verdik ve bunlar arasına / kesme işaretini koyduk. {} parantezini ise kelimelere {-n sonra} ifadesini eklemek için kullandık, bu ekleme tamamen bize aittir. Sadeleşen kelime ile asıl kelime arasındaki bağı direk fark etmeniz içinde kelimeler kırmızı veya mavi renk ile gösterildi. İmparatorluk ve kutsal kabul edilen bazı kelimeler mor ile gösterilmiştir. Birkaç kelime ve isimde farklı renk tercihlerimiz olmuştur. Dilin yapısı ve kelimeleri incelemek isteyecekler için eğlenceli olacağını umuyorum. Dilin yapısı ve kelimeler ile ilgilenmeyenler için ise "AYASOFYA KİLİSESİ" başlıklı metinle sadeleşmiş halini daha sonra doğrudan verdik. Her iki yolcuktan birine katılanlara iyi seyahatler dileriz.      


1879 Tarihli Yunan Harfli Türkçe Angeliaforos Süreli Yayınında AyaSofya Metni 


ἈΓΙΑ ΣΟΦΙΑ ΚΙΛΙΣΕΣΙ 

HAGİA SOFİA KİLİSESİ

Tarih-i Miladın 532 senesinde İmparator[ἰμπερατὸρ] Iustinianos[Ἰουστινιανὸς] kendi devrinde[ἐγιαμηντὰ / eyyamında] mevcut olan tüm[τζούμλε / cümle] kiliselerden daha muhteşem[μουκελλὲφ / mükellef] ve daha güzel bir kilise inşasını kararlaştırıp[τασμὶμ ἐτὶπ /  tasmim edip], bu kiliseyi Allahın yüce hikmetine[χικμέτι ἰζζετινὲ / hikmet-i izzetine] bina ile ona Hagia Sofia[Ἀγία Σοφία] yani Hikmet-i mukaddese[Χικέτι μουκαττεσὲ] adını koydu[τεσμιγὲ ὲϊλετὶ / tesmiye eyledi]. Bu kilisenin inşa emri[ἔμρι ἰνσασὴ / emr-i inşası] o[ὂλ / ol] vaktin en meşhur mimarları olan Tralleialı Antimos[Τραλλειαλὴ Ἄνθιμος] ve Midillili Isidoros[Μιτιλλιλὶ Ἰσίδωρος] nam mimarlara[μιμαρλαρὰὶ] hale[χαλὲ /?] olundu ve imparator[ἰμπερατὸρ] dahi binaya bizzat denetleyip[ναζαρὲτ ἐτὶπ / nezâret edip] lazım gelen değişiklikler ve düzenlemeleri[τεπτιλὰτ οὐ τερτιπατηνὴ / tebdîlât u tertibatını] emir ve tavsiye[ἔμρ οὐ ταβσιγὲ / emr u tavsiye]  ederdi[ὲτερ ἰτι] , zira binanın[ὲπνιγὲ / ebniye] inşası için İmparator[ἰμπερατὸρ] Iυstinianos'un[Ἰουστινιανοςοὺν] büyük arzu ve yeteneği[ἰστιτατὴ / istidadı] vardı[βάρ ἰτι].


Bu bina için Iustinianos[Ἰουστινιανὸς] birçok[πὶρ τζὸκ] memleketlerden hüner sahibi[ἔχλὶ χουνὲρ ehl-i hüner] ve maharetli [μαριφὲτ / marifet] zatlar getirtti[τζὲλπ ὲϊλετὶ / celp eyledi] ve her gün on bin[ὂνπιν] kişi[νεφὲρ / nefer] amele çalıştırıp yevmiyelerini her akşam gümüş akçe olarak öderdi[τετιγὲ ἐτὲρ ἰτι / tediye eder idi] ve bu masrafların[μεσαριφὶν / mesârifin] ödenmesi[τεσβιγεσὶ /tesviyesi] için memleket üzerine koyduğu [τάρχ ὲϊλετιγὶ / tarh eylediği] vergi o[ὂλ / ol] derece ağırdı[ἰτι] ki memleket gelirleri[βαριτάτη μεμλεκὲτ /vâridat-ı memleket] ona yeterli değildi [κιφαγὲτ ὲτμέζ ἰτι / kifâyet etmez idi].


Birçok[πὶρ τζὸκ]  şehirlerden[σεχρλερτὲν] ve birçok[πὶρ τζὸκ] insanlardan[ἀτεμλερτὲν / ademlerden] bu kilise için çok sayıda[μουτεαττὶτ / müteaddid] hediyeler ve süsler [τεζγινατλὰρ / tezyînatlar] gönderildi. İmparator[ἰμπερατὸρ] Iυstinianos[Ἰουστινιανὸς] kilisenin inşasına arzuyla [ἰστιγιάκλα / iştiyakla] kontrol [ναζαρὲτ / nezâret] ederdi[ἰτι] ve bina beş senede ve on ayda tamamlandı[τεκμὶλ ὀλτού / tekmil oldu].


Binanın batı[γαρπ / garp] yönüne[τζιχετινὲ / cihetine] düşen ön tarafından avluya[χαβλιγὲ / havliye] girildikte{n sonra} ortasında bir su havuzu ve havuzun etrafında kemerler ile örtülü eyvanlar vardı[ἰτι]. Kilisenin üç büyük kapısı[καπουσού] vardır[βάρ τηρ]. Kilisenin ilk kısmı kuzeyden güneye[σιμαλδὰν τζενουπὰ / şimalden cenuba], bir taraftan öbür[ὂλ πὶρ] tarafa giden zemini türlü renklerde[ρενκιαμὶζ  / reng-amiz] taşlar ile döşetilmiş daracık bir aralık olup, bu aralıktan asıl kilisenin içerisine girilecek beş güzel kapı[καπού] vardır. Bu kapıların[καπουλαρὴν] yanları, eşikleri ve üstleri güzel mermerdir[μερμέρ τιρ], kapı[καπού] kanatları üzerleri çiçekli haçlar[σταθροσλὰρ / stauroslar] işlenmiş pirinçten  ve kapıların[καπουλαρὴν] yanlarındaki duvarlar rengarenk mermerden ve beyaz su mermerindendir[μερμεριντέν τιρ]. Orta kapı[καπού] üzerinden sağ tarafında validesi Mariam'ın[Μαριαμὴν] ve sol tarafında vaftiz edici Ioannes'in[Ἰωαννησὶν] suretleri olduğu halde önünde diz çökmüş olan bir imparatora hayır dua etmekte olan Hristos'un[Χριστοσού] sureti vardı[ἰτι].


Kiliseye girildikte{n sonra} peygamberlerin kitapları, resullerin risaleleri ve İnciller okunan minber olup, bu minber safi mermer olarak kıymetli[ζικηϊμὲτ / zîkıymet] taşlarla süslenmiş[μουζεϊγὲν / müzeyyen] gümüş ve altun sütunlar[ἀμουτλὰρ /amutlar] üzerinde dururdu[τουρούρ ἰτι].


Kilisenin içinde bir insan[ἀδὲμ / adem] yukarıya baktığında gökyüzü kubbesine [κθππέῑ ἀσουμανὲ / kubbe-i âsumane] benzerliği [μουσαβεχετὶ /müşâbeheti] yönüyle [τζιχετίϊλε / cihetiyle] semâvî yahot âsumânî adlandırılan[τεσμιγὲ ὀλουνὰν / tesmiye olunan] kubbeyi görür. Bu kubbe zeminden yüz seksen kadem yüksek ve genişliğine[ἄρζεν /arzen] dahi yüz seksen kadem olup geniş[τζεσὶμ / cesim] taş direklerden dört ayak üzerinde yapılmıştır. Büyük kubbeye biri doğu[σὰρκ / şark] tarafından ve diğeri batı[γὰρπ /garp] tarafından iki yarım kubbe ve bu iki yarım kubbelere daha ufak yarım kubbeler bitişiktir[μερβούτ τουρ / merbuttur]. Yangından[Χαρικτὲν / Harikten] emin olmak için Iustinıanos bu kilisenin inşasında odun kullanmayıp, büyük kubbeyi tutan duvarları[τιβαρλαρὴ] suda batmayacak derecede hafif olan sünger[σουγγὲρ] taşından ve adi tuğladan altı kat ziyade hafif olan Rodos[Ροδὸς] tuğlasından yaptırdı. Kubbenin üzerinde şimdi hilal konulmuş olan yerde stauros vardı[ἰτι]. Kubbenin küçük küçük yirmi dört penceresi vardı. Kilisenin iç tarafı mozaik[μοζαγὶκ] adlandırılan[τεσμιγὲ ὀλουνὰν / tesmiye olunan] resimlerle, yani büyük maharetle[μεχαρέτλε] yan yana dizilmiş olup güzel resimler şeklinde[τεσκὶλ ἐτὲν / teşkil eden] türlü renklerde [ρενκιαμὶζ  / reng-amiz] cam ve porselen[φαγφουρὶ /fağfûrî] parçaları ile süslenmişti[tezyin edilmişti]. Müslümanlar bu resimlerin çoğunu bozmuşlardır[ποζμουσλάρ τηρ].


Kilisenin yukarı ki kısmı yahut mihrap tarafı mugannîlere[μουγαννιλερὲ / kelime anlamı şarkı söyleyenlerdir fakat burada ilahi söyleyenler kastediliyor olabilir] ve ruhbanlara mahsus ayrılmıştı[μαχφέλ ἰτι / mahfel idi]. Burada ruhban sınıfının ne azim bir izdiham birikirdi[τετζεμμοὺ ἐτέρ ἰτι / tecemmü eder idi]. İmparator Iustinianos'un emriyle [ἔμρ οὐ καραρήντζα / emr u kararınca] bunlar altmış kişi[νεφὲρ / nefer] papaz[παπὰς], yüz kişi[νεφὲρ / nefer] şammas[σεμμὰς], doksan kişi[νεφὲρ / nefer] şammas[σεμμὰς] yardımcısı[μουλαζιμὶ / mülazımı] ve yüz on kişi[νεφὲρ / nefer]  mükri[μουκρὶ / sanırım misafirleri karşılayan kişiler] ve yirmi beş kişi[νεφὲρ / nefer]  mugannî[μουγαννὶ], tümü[τζέμαν / cem'an] üç yüz seksen beş kişi olup ve bunlardan başka[ματὰ / mâadâ] kırk kişi[νεφὲρ / nefer] şammas[σεμμὰς]  kadın ve yüz kişi[νεφὲρ / nefer] kapıcı vardı[ἰτι]


Kubbenin güney[τζενουπὶ / cenubi] ayağı yanında doğu[σὰρκ / şark] tarafında imparatorun kürsüsü ve kuzey[σιμαλὶ / şimali] ayağı yanında patriğin[πατρικὶν] kürsüsü vardı. Kadınlar için dahi yukarıda kıskanılacak[μαχσοὺτ mahsut] mahaller olup, bu mahallerin zeminleri şeffaf mermerle döşetilmiş ve duvarları dahi mermerdendir[μερμερτέν τιρ]. İmparatoriçenin[Ἰμπερατοριτζανὴν] kürsüsü kadınlara mahsus olan kuzey[σεμαλὶ / şemali] mahalin doğu[σὰρκ / şark] tarafındaydı. Muhterem[Μακτίς / Makdis] ruhbanlara mahsus olan toplantı yerinden[μαχφιλτὲν / mahfilden] ötede rengarenk bir perde ile ayrılmıştı[ἀϊρηλμήσ ἰτι]. Bu mahalin doğu[σαρκὶ  / şarki] tarafı köşeli olmayıp ancak yuvarlaktır[μουτεββέρ τιρ / mudevver dir]. Orada aziz mezbah[μεζπὰχ] olup, ondan ötede başpiskoposun[σερπισκοποσοὺν /serpiskoposun] kürs[ü]sü vesair[βὲ σαῒρ] episkoposlar[ἐπισκοποσλὰρ] için kürsüler vardı. Bu kürsülerin hepisi[χέπισι] gümüş kaplamaydı ve kürsülerin üzerindeki kafesler sütunları[ἀμουτλαρὴ /amutları] safi altundandı.


Kilisenin uzunluğu doğudan batıya[σαρκτὰν γαρπὰ / şarktan garba] üç yüz kırk kademdir[κατέμ τιρ]. Bütün[Τεκμὶλ / Tekmil] bina stauros[σταυρὸς] biçiminde dört köşeli olup birçok[πὶρ τζὸκ] çıkmaları vardır[βάρ τηρ]. Hac[Σταυρὸς / Stauros] şeklinde olan bu binanın kollarının tarafı cemaatin durduğu aşağı taraftan dört direkle ayrılır. Direkler Mısır granit taşından tek parçadır[γεκπαρὲ τιρλέρ / yekpare dirler]. Direklerin başlıkları ve onların üzerinde atılmış olan kemerler çok güzel ve mükemmeldirler[μουκελλὲφ τιρλὲρ / mükelleftirler] ve kemerlerden aşağı duvarlar üzerinde çiçek şeklinde oymalar, melek[κερουπιλὲρ / kerubiler] resimleri ve yeşim taşından, somaki taşından, sedeften ve altundan birçok[πὶρ τζὸκ] Arap süsleri ve nakışları[τεζγινάτ οὐ νακσιγιάτη Ἀραπιγὲ / tezyinat u nakşiyat-ı Arabiye] vardırlar[βὰρ τηρλάρ].


Hagia Sofia[Ἀγία Σοφία] kilisesi için kullanılan mermerlerin çok çeşittir[ἐνβαῒ μουτεαττὶτ /enva-i müteaddiddir]. Döşemesi mermerdendir[μερμερτέν τιρ], tavanı âlâ cins billûr[πιλλὸρ / billor], kıymetli[ζικηϊμὲτ / zîkıymet] taşlar, altun ve kehribar[κεχρουπὰ / kehrüba] ile süslüydü [μουζεϊγέν ἰτι / müzeyyen idi]. 


Yazarın[Μουχαρρινὶν / Muharririn] birisi "Bu kilisenin sütunlarının[ἀμουτλαρηνὴν / amutlarının] ve duvarlarının güzelliğini kim tasvir ve tarif[νάκς οὐ ταρὶφ / nakş u tarif] edebilir? İlk defa kapıdan içeri giren bir insan[ἀτὲμ / adem] kendi kendini çiçeklerle süslenmiş[μουζεϊγὲν /müzeyyen] bir çimenistanda[τζιμενισταντὰ] zanneder[ζὰνν ἐδέρ]. Bir tarafta mavi[μαὶ] renk, öbür[ὂλ πὶρ] tarafta çimenistana[τζιμενιστανὰ] mahsus yeşil renk, başka yerde mücevherat parıltısına benzer bir parıltı, başka bir yerde açık bir erguvani[ἐργεβανὶ] renk görerek insan[ἀτὲμ / adem] şaşırır[τεχαίγιουρτὲ καλὴρ / tehayürde kalır]. Zannedersin ki[ζὰνν ἐδέρσιν κι] tabiat yalnız[μαχζὰ / mahza] bu kilisenin süsü[τεζγινὶ / tezyini] için mermerlere o acayip[ἀτζαῒπ] renkleri vermiştir[βερμίσ τιρ]. 


Bazıların görüşüne göre[ζαννηνὰ ναζάρεν / zannına nazaren] ve bu görüş[ζὰνν /zann] ihtimale yakın görünür, Hagia Sofia[Ἀγία Σοφία] kilisenin inşa masrafları[μεσαρίφι ἰνσαϊγεσὶ / mesarif-i inşaiyesi] takriben on üç milyon liraya ulaşmıştır[παλὶγ ὀλμύς τουρ / baliğ olmuştur]. Iustinianos Hagia Sofia[Ἀγία Σοφία] kilisesini tamamladıktan[ἰτμάμ οὐ ἰκμὰλ / itmam u ikmal ettikten] sonra "Böyle bir büyük emri[ἔμρι ἀζιμὶν / emr-i azimin] sonunu[χιταμηνὴ / hitamını] görmeyi bana nasip eylediği için Allaha hamd olsun. Ey Solomon[Σολομὼν], sana üstün[φαῒκ / faik] oldum" diyerek iftihar etmiştir ve belki de böyle iftihara[ἰφτιχαρὲ] onun hakkı vardı[ἰτι].


***


ἈΓΙΑ ΣΟΦΙΑ ΚΙΛΙΣΕΣΙ 

AYASOFYA KİLİSESİ

Tarih-i Miladın 532 senesinde İmparator Iustinianos kendi devrinde  mevcut olan tüm kiliselerden daha muhteşem ve daha güzel bir kilise inşasını kararlaştırıp, bu kiliseyi Allahın yüce hikmetine bina ile ona Ayasofya yani Hikmet-i mukaddese adını koydu. Bu kilisenin inşa emri o vaktin en meşhur mimarları olan Tralleialı Antimos ve Midillili Isidoros nam mimarlara hale olundu ve imparator dahi binaya bizzat denetleyip lazım gelen değişiklikler ve düzenlemeleri emir ve tavsiye  ederdi, zira binanın inşası için İmparator Iustinianos'un büyük arzu ve yeteneği vardı.


Bu bina için Iustinianos birçok memleketlerden hüner sahibi ve maharetli zatlar getirtti  ve her gün on bin kişi amele çalıştırıp yevmiyelerini her akşam gümüş akçe olarak öderdi  ve bu masrafların ödenmesi  için memleket üzerine koyduğu vergi o derece ağırdı ki memleket gelirleri ona yeterli değildi.


Birçok şehirlerden ve birçok insanlardan bu kilise için çok sayıda hediyeler ve süsler gönderildi. İmparator Iustinianos kilisenin inşasına arzuyla kontrol  ederdi ve bina beş senede ve on ayda tamamlandı.


Binanın batı yönüne düşen ön tarafından avluya girildikten sonra ortasında bir su havuzu ve havuzun etrafında kemerler ile örtülü eyvanlar vardı. Kilisenin üç büyük kapısı vardır. Kilisenin ilk kısmı kuzeyden güneye, bir taraftan öbür tarafa giden zemini türlü renklerde  taşlar ile döşetilmiş daracık bir aralık olup, bu aralıktan asıl kilisenin içerisine girilecek beş güzel kapı vardır. Bu kapıların  yanları, eşikleri ve üstleri güzel mermerdir, kapı kanatları üzerleri çiçekli haçlar  işlenmiş pirinçten  ve kapıların yanlarındaki duvarlar rengarenk mermerden ve beyaz su mermerindendir. Orta kapı üzerinden sağ tarafında validesi Meryem'in ve sol tarafında vaftiz edici Yuhanna'ın suretleri olduğu halde önünde diz çökmüş olan bir imparatora hayır dua etmekte olan İsa'nın sureti vardı.


Kiliseye girildikten sonra peygamberlerin kitapları, resullerin risaleleri ve İnciller okunan minber olup, bu minber safi mermer olarak kıymetli taşlarla süslenmiş gümüş ve altın sütunlar üzerinde dururdu.


Kilisenin içinde bir insan yukarıya baktığında gökyüzü kubbesine benzerliği yönüyle semâvî yahut âsumânî adlandırılan kubbeyi görür. Bu kubbe zeminden yüz seksen kadem yüksek ve genişliğine dahi yüz seksen kadem olup geniş taş direklerden dört ayak üzerinde yapılmıştır. Büyük kubbeye biri doğu tarafından ve diğeri batı tarafından iki yarım kubbe ve bu iki yarım kubbelere daha ufak yarım kubbeler bitişiktir. Yangından emin olmak için Iustinıanos bu kilisenin inşasında odun kullanmayıp, büyük kubbeyi tutan duvarları suda batmayacak derecede hafif olan sünger taşından ve adi tuğladan altı kat ziyade hafif olan Rodos tuğlasından yaptırdı. Kubbenin üzerinde şimdi hilal konulmuş olan yerde haç vardı. Kubbenin küçük küçük yirmi dört penceresi vardı. Kilisenin iç tarafı mozaik adlandırılan resimlerle, yani büyük ustalıkla yan yana dizilmiş olup güzel resimler şeklinde  türlü renklerde  cam ve porselen parçaları ile süslenmişti. Müslümanlar bu resimlerin çoğunu bozmuşlardır.


Kilisenin yukarı ki kısmı yahut mihrap tarafı mugannîlere[kelime anlamı şarkı söyleyenlerdir fakat burada ilahi söyleyenler kastediliyor olabilir] ve ruhbanlara mahsus ayrılmıştı. Burada ruhban sınıfının ne azim bir izdiham olurdu. İmparator Iustinianos'un emriyle bunlar altmış kişi papaz, yüz kişi şammas, doksan kişi şammas yardımcısı ve yüz on kişi  mükri[sanırım misafirleri karşılayan kişiler] ve yirmi beş kişi mugannî, tümü üç yüz seksen beş kişi olup ve bunlardan başka kırk nefer şammas kadın ve yüz kişi kapıcı vardı. 


Kubbenin güney ayağı yanında doğu tarafında imparatorun kürsüsü ve kuzey ayağı yanında patriğin kürsüsü vardı. Kadınlar için dahi yukarıda kıskanılacak  yerler olup, bu yerlerin zeminleri şeffaf mermerle döşetilmiş ve duvarları dahi mermerdendir. İmparatoriçenin kürsüsü kadınlara mahsus olan kuzey mahalin doğu tarafındaydı. Muhterem ruhbanlara mahsus olan toplantı yerinden ötede rengarenk bir perde ile ayrılmıştı. Bu yerin doğu tarafı köşeli olmayıp ancak yuvarlaktır. Orada aziz mezbah olup, ondan ötede başpiskoposun kürsüsü ve başka piskoposlar için kürsüler vardı. Bu kürsülerin hepsi gümüş kaplamaydı ve kürsülerin üzerindeki kafesler sütunları safi altındandı.


Kilisenin uzunluğu doğudan batıya üç yüz kırk kademdir. Bütün bina biçiminde dört köşeli olup birçok çıkmaları vardır. Hac şeklinde olan bu binanın kollarının tarafı cemaatin durduğu aşağı taraftan dört direkle ayrılır. Direkler Mısır granit taşından tek parçadır. Direklerin başlıkları ve onların üzerinde atılmış olan kemerler çok güzel ve mükemmeldirler ve kemerlerden aşağı duvarlar üzerinde çiçek şeklinde oymalar, melek resimleri ve yeşim taşından, somaki taşından, sedeften e altından birçok Arap süsleri ve nakışları vardırlar.


Ayasofya kilisesi için kullanılan mermerlerin çok çeşittir. Döşemesi mermerdendir, tavanı âlâ cins billûr, kıymetli taşlar, altın ve kehribar ile süslüydü. 


Yazarın birisi "Bu kilisenin sütunlarının ve duvarlarının güzelliğini kim tasvir ve tarif edebilir? İlk defa kapıdan içeri giren bir insan kendi kendini çiçeklerle süslenmiş  bir çimenistanda zanneder. Bir tarafta mavi renk, öbür tarafta çimenistana mahsus yeşil renk, başka yerde mücevherat parıltısına benzer bir parıltı, başka bir yerde açık bir erguvani renk görerek insan şaşırır. Zannedersin ki tabiat yalnız bu kilisenin süsü için mermerlere o acayip renkleri vermiştir. 


Bazıların görüşüne göre ve bu görüş ihtimale yakın görünür, Ayasofya kilisenin inşa masrafları takriben on üç milyon liraya ulaşmıştır. Iustinianos, Ayasofya kilisesini tamamladıktan  sonra "Böyle bir büyük emrin sonunu görmeyi bana nasip eylediği için Allaha hamdolsun. Ey Süleyman, sana üstün oldum" diyerek iftihar etmiştir ve belki de böyle iftihara onun hakkı vardı.

***


1879 Tarihli Yunan Harfli Türkçe Angeliaforos Süreli Yayınında AyaSofya Metni 


1879 Tarihli Yunan Harfli Türkçe Angeliaforos Süreli Yayınında AyaSofya Metni 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder