DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

27 Temmuz 2019 Cumartesi

BAZI ALINTILAR: ARİLER GİBİ SAMİLER


Maurice Olender, Cennetin Dilleri Tanrısal Bir Çift: Ariler ve Samiler, (Çev. Nevzat Yılmaz), Dost, Ankara 1998, künyeli eserin "Ariler Gibi Samiler" bölümünden yapılan alıntıları içermektedir. Kitaptan yapılan tüm alıntılara https://yasinetin.blogspot.com/2019/06/cennetin-dilleri-kitabindan-alintilar.html linkinden ulaşılabilir.
***

8. ARİLER GİBİ SAMİLER (I. GOLDZİHER) (s. 139-159)

· Budapeşte’nin güneyinde, Baloton golü ve Tuna arasında, Macar hükümdarlarının taç giydiği eski Alba Regia, Zigetvar kenti bulunur. Ignaz Isaac Jehuda Goldziher 22 Haziran 1850’de bu kentte doğdu. [1]
Ignaz Isaac Jehuda Goldziher 

· Klasik ve Talmudik olan ikili öğreniminin ardından on yaşında sistersiyenlerin ortaokuluna girer.[2]
Abraham Geiger

· Berlin’de, her ikisi de Wissenschaft des Judentums'un temsilcisi olan ve Ortaçağda İslam ile Yahudilik arasındaki ilişkileri çok iyi bilen reformcu haham Abraham Geiger’in (1810-1874) ve Moritz Steinschneider’in (1816-1907) derslerini izler.[3]
Moritz Steinschneider

· [Goldziher’e] F. Max Müller’in mitler bilimini, halklar psikolojisi ve dilbilim öğrenmeye teşvik eden H. Heymann Steinthal’le (1823-1899) de karşılaşır. [4]
H. Heymann Steinthal

· 1869 kesin karar yılıdır. Goldziher, Leipzig’de Heinrich Leberecht Fleischer’in (1801-1888) öğrencisi olur. Silvestre de Sacy’nin (1758-1838) öğrencisi olan bu büyük filolog, College de France’ın bu büyük öğretmenin yanında Arapça, Farsça ve Türkçe öğrenimi görmüştü.[5]
Heinrich Leberecht Fleischer

· Goldziher ancak 1905’de, Budapeşte Üniversitesi’nde Sami filolojisi kürsüsünü elde eder.[6]
Cennetin Dilleri

· Goldziher her zaman Yahudi incelemeleriyle ilgilendiyse de, onu uluslararası üne kavuşturan İslamoloji çalışmalarıdır.[7]

· Bu konuda, J.-J. Waardenburg 1963’de şunları yazıyordu: “Bizim görüşümüze göre, Goldziher’in İslamolojiyi, sözcüğün tam anlamıyla, tarihsel bir bilim olarak kurduğunu söylemekte abartı yok ( ...)” (Ustam dans le miroir de !’Occident. Comment quelques orientalistes occidentaux se sont penches sur l'Islam etse sont forme une image de cette religion, Paris-La Haye, 1969, s. 244). [8]
İbranilerde mit ve tarihsel gelişimi

· 1876’dayız. Goldziher kısa bir süre önce “İbranilerde mit ve tarihsel gelişimi”ni yayımlamıştır.[9]

· Gençlik kitabı olan bu denemede, mitolojinin, bütün insan topluluklarında aynı biçimde işlediğini kanıtlamak ister.[10]

· İbranilerin mitolojisi, mitoloji incelemelerinin her zaman “üvey evladı” oldu. [11]

· Tutkusu ikilidir: Ari incelemelere daha şimdiden pek çok hizmetlerde bulunan yeni mit biliminin dilbilimsel analizlerini sistemli bir biçimde Sami alana uygulamak; böylece büyük ünü sayesinde evrensel doğruluğu kanıtlanan bu yöntemin bilimselliğini göstermek. Bu son nokta onun için belirleyicidir, zira Goldziher, mitlerin yaratılışının, tarihlerinin bir anında, ayrımsızca bütün halklarda bulunan psikolojik bir gerekliliğin sonucu olduğunu kanıtlamaya çalışır. [12]
Max Müller

· Hint-Germen mitolojisine yeni bir kapı açan iki yorumlama sisteminin büyük şahsiyetlerince ortaya atılan, hava değişikliği işaretleri (Kuhn) ve büyük güneş miti (Max Müller) konularında araştırmaya girişir. Böylece, İncil şiirinde, okların yardımıyla (güneşin ışınları), kaçıveren (şimşek) ya da dolanan bir yılanla (yağmur) savaşan güneşsi bir Yehova’nın izlerini taşıyan dünya görüşünü ortaya koyar. [13]

· Klasik öğretim, zihinleri Yunan ve Roma öykülerinde mitsel olanı tanımaya hazırlarken, İncil’in okul çocuklarına, hiçbir zaman eski efsaneler bütünü olarak tanıtılmamasından dolayı, bir İbrani mitolojisi düşüncesi acayip görünmektedir. Geleneksel Arap efsaneleri de o denli uzaktırlar. Ama gene de onlarda, yıldızlar arasındaki birleşmelerin ve kavgaların öyküsünü anlatan “gerçek göçebe mitleri” bulunur. [14]

· Mit, bir topluluğun bünyesinde, kişilerin doğal olguları nasıl kavradıklarını tanımlar. Eğer bir bireyler grubu, ancak -mitlerinde açıkça aktarılan- aynı dünya görüşünü paylaştıkları gün bir halk oluşturuyorlarsa, mitolojisi olmayan halk düşünülemez. [15] (Ignaz Isaac Jehuda Goldziher)

· O halde, mitoloji kültürü toplumun oluşmasında ve gelişmesinde vazgeçilemez bir rol oynar. Hiçbir halk, dilin sözcükleri yardımıyla mitler uydurarak doğal çevreyi algılayışlarını -ya da sezişlerini- formüllere döken insan zihninin zorlamalarından kaçamaz. En küçük bir mit yaratamayan bir ırkı teşhis etmek, halklar psikolojisi açısından, “marazi bir ırkın” (s. XV) varlığını kabul etmek olurdu. Goldziher, “hiçbir mit izi” tespit edilmeyen bu halklardan söz eden etnoloji çalışmalarının, daha basit öykülerdeki miti tanımadan, “mitoloji” başlığı altında yalnızca karmaşık fablleri sınıflandırmasının haksızlık olduğunu söyler. [16]

· Karşılaştırmalı mitoloji üstatlarıyla birlikte Goldziher’in düşündüğü gibi, eğer mit, doğal olgularca duyular üzerinde yaratılan izlenimlerin imgelerle dolu sözlere konması ise, mitolojinin gelişmesi iki tür etmenin bağdaşması sonucu meydana gelir. Bir, psikolojik türden olanlar: Bunlar, etnolojik durumlardan, ya da, şu ya da bu halka mal edilen ırksal niteliklerden bağımsız olarak “ruhun yaşamına” egemen olan aynı genel yasalardır. Bundan sonra, aynı şekilde mitolojiyi belirleyen culturhistorisch’tir ve kültür tarihinin değişimlerinin etkisi altında bulunur. İşte bunun için mit, onu anlatan halkın özel tarihi tarafından işgal edilmiştir. Bundan da, mitle bir topluluğun toplumsal, ekonomik ve siyasal tarihinin etkileşimlerinin yoğunluğu doğar. Eğer hiçbir şey halkları psikolojik olarak birbirinden ayırmıyorsa, hepsi mitoloji üretiminde aynı yeteneğe sahipse, mitlerin çeşitliliğini, toplum halindeki yaşamın farklı biçimleri oluşturur. Göçebe olmuş avcı ya da balıkçı grupları, doğayı başka türlü algılar. Korkuları, istekleri ve çıkarları değiştiği için mitleri değişikliğe uğrar. Öyleyse, bunlar, tarihsel olayların boyunduruğu altındadır.[17]

· [Ignaz Isaac Jehuda Goldziher], ilke olarak, her topluluğun davranışlarının çeşitliliği altında, insan düşüncesinin yasalarının aynılığını kabul eder. [18]

· Tersine, karşılaştırmalı mitolojinin iyi bir kullanımı, “ırk ayrımı yapmaksızın, bütün insanlığın” mitlerinde, aynı ana şemaların ortaya çıkarılmasını sağlar.[19]

· Güneş ışınlarının ve gece karanlıklarının algılanışı kadar evrensel olan bu mitoloji tipleri “özellikle Ari” değildirler.[20]

· Goldziher, tarihsel kültürlerin çeşitliliğini bir kenara atmadan, “İbranilerin mitini, bütün insanlık için ortak olan kategoriler içinde” düşünmek ister.[21]

· Sözcüklerin “yüklemli anlamını unutmayı” yasaklayan bir Sami sözcük hazinesi kendini gösterdiğinde, gene yanılgı içerisindedir. Sanki Sami sözcüklerin saydamlığı, her doğal olguyu acık acık belirlemeye izin verir ve sanki, şaşırtıcı büyüsüyle yalnızca Ari sözcük mitoloji üretir.[22]

· Daha çok, doğal bir görünümü işaret eden bir sözcüğün anlaşılmazlığının bir mitin doğması için şart oluşunu kabul etmez. Doğal bir olgunun bir algısını adlandırmak mit yaratmak için yeterlidir.[23]

· Ve eğer Tek Tanrı’nın çoğulu olan Elohim tekil olarak ya da bir ululuk çoğulu olarak anlaşılıyorsa, bu, Sami çoktanrıcılığının bir kalıntısını oluşturduğu içindir.[24]

· İbranilerin özelliğini belirleyen şey, kendi mitoloji malzemelerini tarihi kişilere, siyasal ve ilahi bir sistemin kurucusu atalara dönüştürmeleridir. Yunanlıların çoktanrıcılığının, tanrısal kudretlerine ve kahramanlarına bir vücut verdiği yerde, tektanrıcılık bunu tarihten yaratmak için, İbrani mitolojisini ezmiştir.[25]

· Dinsel ve siyasal kültürleri yerli halkınkinden öylesine aşağıdadır ki, İbraniler, yeni komşuları Fenikelilerden, olduğu gibi krallığı ve sayısız başka kurumlan alırlar.[26]

· “Siyasal geçmişi olmayan” göçebe bir halk, birdenbire bir kent yaşam tarzı kuramazdı. Tapınak, ruhban ve yargıçlar Fenikeli karşıtlarından esinlenilerek yerleştirilmiştir.[27]

· Goldziher, bu “siyasal düşüncenin” ne olduğu üzerinde ısrarla durur: Her şey bitince, fetih günü İbrani halkının bu toprağı ezelden beri kendi mülkü olarak seçebilmesi için, “ilk peygamberler dönemine”, bir toprak edinmenin kaçınılmaz gerekliliğini maletmek söz konusudur.[28]

· Eski İran mı İbrani edebiyatını etkiledi, yoksa tersi mi oldu? Ari, Samiye her şeyi öğretti mi, ya da onda uygarlığın babasını görmek gerekir mi? Goldziher, önce, Tevrat’ın her ayetinde bir İran kaynağı bulmak istemek, kesinlikle bir tane bile bulunamayacağını söylemek kadar yanlıştır, der. [29]

· Yalnız “Allah-düşüncesi” (der Allah-Gedanke), aynı “dinsel yüksekliğe” erişemeden onunla yarışabilir. Yehova, İslam’dan önce de Araplarca bilinir ve Allah adı daha o zaman, İslamöncesi ilahiyatında vardır. [30]

· İbraniler ne kültür insanları, ne de bilgin oldular. Kötü siyasetçiler gibi heyecanlı ve her şeyden önce “bireyliğin ve ulusal bağımsızlığın” olağanüstü temsilcileriydiler. Yehova, en azından bir ölçüde ulusal bir tanrı olduğu için peygamberler onu “tek Tanrı” olarak seçtiler.[31]

· Goldziher, İncil’in Tann’yı belirtmek için iki formül tanıdığını hatırlatır: Elohim ve Yehova. “Tek Tanrı’nın gerçek adı” olarak peygamberlerce kabul edilen, bu sonuncusudur. Elohim ise, Tanrı’nın cinse ait, Tanrı kavramını belirtmek için kullanılan bir addır. [32]

· Fakat Yehova, peygamberlere nazaran daha fazla, her zaman ve yalnızca ulusal olan dar bir söylemin içinde kalmaz. “Önce İbrani halkı tarafından tanınan” (s. 361-362) Yehova, yalvaçlık kavramı sayesinde “bütün insanlığa” yayılan kabulünü görür. [33]

· Eyüp Kitabı’nda tektanrıcı, yağmurun, çiğ damlasının, buzun ve kırağının nereden geldiğini bilmek için kendine sorduğunda, doğanın açıklayıcı sisteminin tümü tek bir nedenbilime göndermede bulunur: Yehova. “Bu evrede mit, tamamen yenilmiştir.” [34]

· En küçük bir İbrani efsanesini kabul etmeyi tamamen reddederek bir Sami mitolojisini kabul edenlere, Eski Ahit’in büyük kişilerinin mitolojik bir oluşuma sahip olduklarını ve zorunlu bir ödünç alma sonucu oluşmadıklarını göstermek ister. Daha sonra, İbrani mitolojisinde, uzun bir süre tarihsel ve ulusal bir amaca yöneldikten sonra, mitler, Yehova’nın ve peygamberlerin birleşik eylemi altında yok olur. O zaman, Sami tektanrıcılığı doruğa ulaşır. [35]

· Mitoloji, sonra ondan ayrılan din, evrensel bir gereksinime denk düşüyorsa, onların ortak temsil sistemini biçimlendiren, halkların siyasal ve toplumsal tarihidir. [36]

· Evren içindeki madde gibi, insan düşüncesinin tarihi de, Goldziher’e göre, her zaman oluşum halindedir. [37]
Albert Reville

· “Sonuç olarak, benliğinin derinliğinde saklı, birliğin akılcı arayışına, bu zorlayıcı yasaya itaat eden insan düşüncesi, gözlem yaptıkça ve düşündükçe, gittikçe daha çok tektanrıcılığa doğru yükselir; fakat bu hareket çok ağırdır, geleneklerin ve alışkanlıkların büyüsüyle geç bırakılmıştır ve ancak en sonda olabilen şeyi başa koymamak gerekir.” [38] Albert Reville (1826-1906)

· Dinsel düşüncenin bir tarihi vardır ve tektanrıcılık, orada, çoktanrıcılığın “gelişiminin tarihsel bir anı” olarak ortaya çıkar. O andan başlayarak, Goldziher, İbranileri başlangıçtaki bir tektanrıcılık içine kapatma isteğinde olanlara, karşılaştırmalı mitoloji ve filolojinin tersanesinden alınmış, zamanının kavramsal aletlerini kullanarak yanıt verir. Ona göre, her şey kültürel gelişimle açıklanıyorsa ve hiçbir şey kökenlerle açıklanamıyorsa, hiçbir halk insanlığın toplumsal tarihinden dışlanamaz. Musa’ya birdenbire vahyedilmiş bir din olmadığına göre ne mucizevi bir halk, hatta ne de “sözüm ona doğal halde halklar” vardır. Tektanrıcılık, yeni din bilimlerinin bundan böyle hesaba katmak zorunda oldukları tarihsel etmenlerin itmesi ile gitgide çoktanrıcılıktan kurtulur. [39]

· Asur-Babil yazıları sayesinde artık, sürgünlükleri süresince İbranileri çok zenginleştiren kaynaklar ortaya çıkmışken bulanık bir tarihöncesinin büyüsünü istemek niye? [40]

· Zamanı bilinmeyecek kadar eski bir yerliliğin buharı içerisinde, her ulusun kendi atalarını zorla kabul ettirmeye çalıştığı kökenlerin draması yerine, Goldziher, kültür değişiminin ve etkileşimin konmasını teklif eder. [41]
George Smith

· Goldziher, kitabının son sözcüklerinde, çivi yazılı tabletlerin çözümlenmesinin her gün zenginleştirdiği Asur-Babil mitlerinin okunuşuna dayandırdığı tüm umudunu dile getirir. O zaman, sonuç yerine, kendi kitabıyla aynı yılda, 1876’da çıkan, George Smith’in (1840-1876) iki yayınının başlıklarını aktarır. Asurolog, bu incelemelerinde, Yaratılış’a dair İncil ve Kenanlı efsaneleri arasındaki tematik yakınlığı gösterir. Goldziher, Smith’in de, Tufan’ın Babil ve İncil anlatımları arasındaki “ayrılıklara ve uyuşmalara” işaret ettiği sonucuna varır. [42]

· Macar bilgin, her dinsel fenomenin tarihsel bağlam içine yerleştirilmesini ve onu belirleyen toplumsal tasavvurlara göre anlaşılmasını da ister. [43]

· Din tarafından –ya da tarih tarafından- sindirilmeyen mitoloji öğeleri bütün halkların efsanelerine ve fabllerine musallat olur. [44]

· “Miti tahtından indiren ilahiyattır” [45] Ignaz Isaac Jehuda Goldziher

· 1913’te, Yahudi bir topluluk önünde, Stokholm’de verdiği bir konferansta Goldziher, atalarının geleneğine övgüler düzer:“[...] tükenmiş fetişçi biçimlerden çıkmış tanrı düşüncesinin kutsal geleneği, salt manevi ve ahlaksal tanrı düşüncesine dönüştü [...]”[46]
Bir Takım Uğraşlar


[1] Cennetin Dilleri, s. 139.
[2] Cennetin Dilleri, s. 139.
[3] Cennetin Dilleri, s. 140.
[4] Cennetin Dilleri, s. 140.
[5] Cennetin Dilleri, s. 140.
[6] Cennetin Dilleri, s. 140.
[7] Cennetin Dilleri, s. 140.
[8] Cennetin Dilleri, s. 141.
[9] Cennetin Dilleri, s. 141.
[10] Cennetin Dilleri, s. 141.
[11] Cennetin Dilleri, s. 142.
[12] Cennetin Dilleri, s. 142.
[13] Cennetin Dilleri, s. 142-143.
[14] Cennetin Dilleri, s. 143.
[15] Cennetin Dilleri, s. 144.
[16] Cennetin Dilleri, s. 144.
[17] Cennetin Dilleri, s. 144.
[18] Cennetin Dilleri, s. 145.
[19] Cennetin Dilleri, s. 145.
[20] Cennetin Dilleri, s. 145.
[21] Cennetin Dilleri, s. 145.
[22] Cennetin Dilleri, s. 146.
[23] Cennetin Dilleri, s. 146.
[24] Cennetin Dilleri, s. 146.
[25] Cennetin Dilleri, s. 147.
[26] Cennetin Dilleri, s. 147.
[27] Cennetin Dilleri, s. 147.
[28] Cennetin Dilleri, s. 148.
[29] Cennetin Dilleri, s. 148.
[30] Cennetin Dilleri, s. 149.
[31] Cennetin Dilleri, s. 149.
[32] Cennetin Dilleri, s. 149.
[33] Cennetin Dilleri, s. 149.
[34] Cennetin Dilleri, s. 150.
[35] Cennetin Dilleri, s. 150.
[36] Cennetin Dilleri, s. 150.
[37] Cennetin Dilleri, s. 151.
[38] Cennetin Dilleri, s. 152.
[39] Cennetin Dilleri, s. 152.
[40] Cennetin Dilleri, s. 152.
[41] Cennetin Dilleri, s. 152.
[42] Cennetin Dilleri, s. 153.
[43] Cennetin Dilleri, s. 155.
[44] Cennetin Dilleri, s. 156.
[45] Cennetin Dilleri, s. 156.
[46] Cennetin Dilleri, s. 157.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder