II. Hüsrev'in Şirin'i ilk görüşü. Bu Fars edebiyatında ünlü bir andır. |
Bir tarafta Sasani Devleti’nin
hükümdarı II. Hüsrev, diğer tarafta Hristiyan bir prenses olan Şirin ve iki kişinin
aşkı. II. Hüsrev Perviz(M.S. 579-590), IV. Hürmüz’ün evladı ve varisidir. Hem
fiziksel güzelliğiyle insanları kendine hayran bırakır hem de zekâsıyla herkesi
şaşkına çevirirdi. Hüsrev kuvvetli olduğu gibi hünerliydi.
Bir gece uykusuna, ansızın dedesi
Anurşivan yani I. Hürmüz giriverir. Oğul oğul, üç vakte kadar hayatının aşkı
karşına çıkacak, der ve ekler, bir at bulacaksın, adı Şebdiz, krallık tahtına
oturacaksın ve Berbad isimli bir ozana sahip olacaksın.
Hazar Denizi kıyılarında bir
krallık vardır, Hazar Denizi’nin güneybatısında olan krallığı Mahin Banu
yönetmektedir. Mahin Banu’nun dünyalar güzeli bir kızı vardır, adı da Şirin.
Hüsrev, arkadaşı Şapur’dan Şirin’in güzelliğini duyar ve duyar duymaz da âşık
olur, ilk duyuşta aşk, büyülü bir şekilde gerçek oluvermiştir. Şapur, Şirin’in
olduğu diyarlara gittiği vakit, Hüsrev’in resmini Şirin’e gösterir. Sanki resim
büyülüdür, Şirin Hüsrev’in resmini görür görmez âşık olur. Şapur, Hüsrev’in
emaneti olan yüzüğü Şirin’e verir ve Tizpon denilen diyara, Hüsrev’le buluşmak
için at sürmesini, söyler. Şirin sabah ava çıkma numarası yapmak suretiyle,
Şebdiz isimli atı alarak yollara düşer. Deri tepe düz gittikten sonra, hem at
yorulur hem de Şirin yorulur; bir nehir kenarında mola verirler. Güzeller
güzeli Şirin nehirde yıkanmaya niyetlidir.
Yukarıda anlatılanların
gerçekleştiği zamanın paralelinde, Hüsrev’in babası Hürmüz’ün eline, Hüsrev
adına basılmış paralar geçmiş ve isyan hareketi olan bu davranıştan dolayı Hürmüz
öfkeyle harekete geçmiştir. Hürmüz düşmanların bu oyununu akıl edemez. Durumdan
haberdar olan Hüsrev bulunduğu kentten bir süre uzaklaşmaktan başka çare
bulamamış, saraya Şirin’in geldiği vakit misafir edilmesini emir verdikten
sonra, şehirden uzaklaşmaya koyulmuştur.
Hüsrev tebdil-i kıyafet epeyce
yol aldıktan sonra, bir nehir kenarında durur, güzeller güzeli bir at görür. Bu
at Şebdiz’den başkası değildir. Bir süre sonra Hüsrev Şirin’i, Şirin’de
Hüsrev’i görür. Şirin, duygu dolu hislerle gördüğü kişinin Hüsrev olabileceğini
düşünmüşse de bu fikri zihninden uzaklaştırır, şayet Hüsrev’in devletin varisi
olarak bu kıyafetlerle dolaşması akla hiç uygun değildir. Hüsrev’in tebdil-i
kıyafet olmasını da anlayacak malumata sahip olmadığından, Şebdiz ile nehirden
bir an önce uzaklaşır.
Tizbon’a varan Şirin’in güzelliği
ne kadar kıskançlık yaratsa da emre uymak suretiyle misafir edilir. Şirin,
Hüsrev’in başına gelenleri öğrenir öğrenmez, nehirde karşılaştığı adamın
Hüsrev’den başkası olamayacağını idrak eder. Hüsrev ise Şirin’in yaşadığı diyara
vararak, Manu Baba’nın konuğu olur. Şirin’i görmeyi uman Hüsrev, nehirde
Şirin’i gördüğünün farkında olmadan, Şirin’in yokluğundan kendini şaraba verir.
Gel zaman git zaman bir haber
gelir, haberde, Hürmüz’ün vefat ettiği, Hüsrev’in ülkeye dönerek, babasından
miras olan tahta gelip oturması gerektiği söylenmektedir. Hüsrev yola koyulmuş
ve Tizpon’a varmıştır ama Şirin çoktan gitmiştir. Hüsrev bu duruma
şaşakalmıştır. Şirin’i çekemeyenler ve kıskananlar Hüsrev’e yalan söylerler,
Şirin’in Hüsrev’i bulmak umuduyla yola düştüğünü söylemek yerine, Şirin’in
dağdaki bir saraya gittiği söylenir.
Hürmüz’ün ölümünden sonra ülkenin
içi kaynamaktadır. Hüsrev adına para bastırıp, babası Hürmüz’ü kandıran
rakipleri onun Tizpon’dan uzaklaşması için hamle yaparlar ve başarılı olurlar.
Hüsrev ise Şirin’in diyarına gider ve Şirin’in kendisi ile gelmesini ister.
Hüsrev’e olan tüm arzusuna rağmen Şirin, anne sözü dinleyerek Hüsrev’i geri
çevirir. Şirin, Hüsrev’in yasal eşi olmak istemektedir ama doğrudan derdini
anlatmadığı için Hüsrev durumu yanlış anlar. Şirin’in onu istemediğini düşünür
ve İstanbul’a doğru yola koyulur. Şirin’den umudu kesen Hüsrev, Bizans prensesi
olan Meryem ile evlenir. Bizans ordularının yardımı ile rakiplerini bastırmayı
başarır. Rakipleri Çin’e kaçmaktan başka çare bulamazlar.
Hüsrev, tahtını rakiplerinden
almış, sarayında Şirin’i düşünmemek için uğraşır, ozanı Berbad’ın şarkılarıyla Şirin’i
unutmayı umar. Bu sırada ise Şirin’in babası ölür ve tahtını kızı Şirin’e
bırakır. Bir duvar ustasına ihtiyaç vardır, imkânsız duvarlar inşa etmesi ile
meşhur Ferhad, Şirin’e takdim edilir. Şirin’in güzelliği karşısında Ferhad’ın âşık
olmaması mümkün değildir.
Ferhad’ın Şirin’e karşı beslediği
duygular, Hüsrev’in kulağına gelir. Şirin’i unutmaya çalışan Hüsrev,
unutmamakla kalmaz, Ferhad’ın Şirin’den vazgeçmesi için harekete geçer; Şirin’den
vazgeçmesi için Ferhad’a altın teklif eder ama Ferhad’ın aşkı satılık değildir.
Hüsrev, Ferhad’ı Şirin’den uzak tutmak için kara kara düşünür. Hüsrev’in aklına
Ferhad’a imkânsız bir iş vermekten başka bir şey gelmez. Meşhur Bisitun dağına,
ticari kafileler için bir geçit yapma işini verir. Ferhad bu işi, Hüsrev’in
Şirin üzerindeki isteğinden vazgeçmesi şartıyla kabul eder.
Ferhad’ı Bîsütun dağını delerken gösteren bir minyatür |
Ferhad dağdaki geçit için
çalışırken, Şirin ona süt getirir, aralarındaki durumu ve inşaatın bitmek üzere
olduğunu duyan Hüsrev, bir plan yapar; Ferhad’a Şirin’in öldüğü haberini
yollar. Ulaktan haberi alan Ferhad, bu acıya dayanamayarak kendini Bihistun
kayalıklarından atar. Tesadüfler dünyası ya, Hüsrev’in eşi, Bizans presesi de
bu sıralar hayatını kaybeder.
Hüsrev bu olaylardan sonra İsfahan’a bir
yolculuğa çıkar. Burada Şeker isimli bir kızla tanışır, Şeker’in hoş samimiyeti
hoşuna gittiği için onunla evlenir. Lakin güzeller güzeli Şirin’i hala
arzulamaktadır. Bu arzuları ile Şirin’e mektup gönderir, bu bir süre
mektuplaşmalarının başlangıcı olur. Şirin’in ozanı ile Hüsrev’in ozanının
aracılığıyla iki âşık barışırlar ve evlilik hazırlıklarına girişirler. Olanlar
düğünde olur, Hüsrev ve Meryem’den dünyaya gelmiş olan, Hüsrev’in oğlu Şuriye,
Şirin’i görür görmez âşık olur. Hüsrev ile Şirin beraber uyurken, Şuriye
Şirin’e duyduğu arzu ile babasını öldürür. Hüsrev’in cenazesinde, Şuriye’nin
ummadığı bir şey olacaktır. Şirin, Hüsrev’e duyduğu aşkla kendini Hüsrev’in
mezarına kapatacaktır. Geriye ne Şirin, ne Hüsrev ne de Ferhad kalır; isimleri
ise sonsuza kadar yaşayacaktır.
Not: Bu yazı, Vesta Sarkhosh Curtis'in "İran Mitleri" kitabının 101-108 sayfalarında bulunan Hüsrev ile Şirin efsanesi için anlatılan bilgilerden uyarlanmıştır. Efsanenin yazarları hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler Vesta Sarkosh'in eserine bakabilir. Bkz. Vesta Sarkhosh Curtis, İran Mitleri, Çev. Fatma Esra Aslan, Phoenix, s. 101-108.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder