SELANİK’İN
YÜKSELİŞİ* KİTABININ TANITIMI
Yasin ÇETİN**
“Tarih bir bilimdir. Orada bir ruh
ve düşünce, tenkit ve yöntemler vardır.”
F. Calloge
Necmettin Alkan Selanik'in Yükselişi |
1.) KÜNYE TANITIMI
Kitabın tam ismi
“Selanik’in Yükselişi; Jöntürk Abdükhamid’e Karşı 1908 İhtilali”, “Necmettin
Alkan” yazarıdır. Timaş Yayınlarından 2012 yılının Ağustos ayında İstanbul’da
basılmıştır.
2.) NEDEN BU KİTAP
Yazarın tarih yöntem
bilimi üzerine yaptığı çalışmaları ve tarih felsefesiyle ilgilenmesi yazarın
seçilmesindeki sebeptir. Kitabın hazırlanışındaki bilimsel yöntem ve akademik
değerinin yüksek olduğu düşüncesi kitabın seçilmesinde önemli bir etkendir.
Piyasada dolaşan birilerini pohpohlamaktan, ideolojik yaklaşımlardan uzak
olarak kaynakların kullanılması ve kaynakların ayırt edilmeksizin okuyucuya
sunulması olarak sıralanabilir.
3.) YAZAR HAKKINDA
Gümüşhane’nin Köse
ilçesi Altuntaş Köyü’nde doğdu. 1984’te Umraniye Lisesi’nden mezun oldu.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde yüksek tahsilinin
ardından Almanya’nın Freiburg şehrinde Albert Ludwig Üniversitesi Felsefe
Fakültesi Tarih Bölümü’nde doktorasını yaptı. 2004 yılında Karadeniz Teknik
Üniversite Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Yrd. Doç. Dr. olarak öğretim
üyeliğine başlayan yazar, 2009’da doçent oldu.[1] Halen
Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ
anabilim dalında görevini Prof. Dr. olarak sürdürmektedir.[2]
“1991 yılında Almanya’ya gittim. Dünyanın en güzel tarih ve tabiat
şehirlerinden biri olan Freiburg’ta Albert Ludwig Üniversitesi’nde Yakınçağ
Tarihi, Sosyal ve İktisat Tarihi ile Şarkiyat bölümlerinde yüksek tahsil yaptım.
Doktora için gerekli şartları sağladıktan sonra, Prof. Dr. Hans Fenske’nin
danışmanlığında, II. Abdülhamid ve II. Wilhelm dönemlerindeki Osmanlı-Alman
münasebetleri hakkındaki tezimi 2003 yılında tamamladım.”[3]
“Tarihin bir bütün olduğunu; asıl itibarıyla çok fazla alt bölümlerine
ayrılamaması gerektiğine inansam da, akademisyen olmamdan dolayı çalışma alanım
olarak Yakınçağ Osmanlı Tarihi’nde yoğunlaştım. Özellikle de Sultan II.
Abdülhamid(1876-1909) dönemi ve Osmanlı Modernleşmesi’yle iştigal ediyorum.
Ayrıca Balkan Tarihi, Bosna-Hersek Tarihi, Medeniyet Tarihi ve Tarih
Felsefesi’yle de yakinen ilgileniyorum.”[4]
4.)YAZARIN YAYINLANMIŞ
KİTAPLARI VE ÇEVİRİLERİ
4.1.) KİTAPLAR
a.) Avrupa
Karikatürlerinde II. Abdülhamid ve Osmanlı İmajı (Selis yay.).
b.) Mutlakıyetten
Meşrutiyete II. Abdülhamid ve Jön Türkler (Selis yay.).
c.) Selanik İstanbul’a
Karşı 31 Mart Vakası ve II. Abdülhamit’in Tahttan İndirilmesi (Timaş yay.).
d.) Selanik’in
Yükselişi Jön Türler Abdülhamid’e Karşı 1908 İhtilali (Timaş yay.).
e.) Ve Selanik Düştü…
1912-1913 Balkan Savaşı ve Hezimeti (Timaş yay.).
f.) Dağılan Yugoslavya
Mozaiğinde Bosna (Beyan yay.).
4.2.) ÇEVİRİLER
a.) Alexander Aronshon,
Türk Ordusuyla Filistin’de (Selis yay.).
b.) Wilhelm Feldman,
İstanbul’da Savaş Günleri Bir Alman Gazetecinin Balkan Savaşı Hatıratı (Selis
yay.).
5.) KİTABIN ÖZETİ
Kitap önsöz, giriş,
özet ve sonuç[5]
bölümleri hariç 8 bölüme ayrılmıştır. Her bölüm kendi içinde başlıklara ve
başlıklarda alt başlıklara ayrılmıştır. Önsöz ve giriş 14 sayfadır. İlk bölüm
Osmanlı modernleşmesinin 13 sayfalık özeti niteliğindedir. 2. bölümde ise Jön
Türk Kavramı, Jön Türk Hareketleri(Genç Osmanlılar, Jön Türkler, İttihad ve Terakki
Cemiyeti) ve Jön Türklerin Fikri yapısı 33 sayfada incelenmektedir. 3. bölümde
1908 Jön Türk İhtilali’nin nedenleri 104 sayfa başlık ve alt başlıklar şeklinde
detaylıca incelenmektedir. 4. bölümde 1908 İhtilali arifesindeki
hareketlilikler 17 sayfada incelenmektedir. 5. bölümde ise Jön Türk İhtilali 81
sayfa detaylı olarak incelenmektedir. 6. bölümde Abdülhamid yönetiminin isyan
karşısında hamleleri ve Meşrutiyet’in yeniden ilan edilmesi 14 sayfada
incelenmektedir. 7. bölümde 1908 Jön Türk İhtilali’nin Avrupa matbuatına
yansımaları 36 sayfada incelenmektedir. 8. bölümde Jön Türk inkılabımı yoksa
ihtilali mi? tartışması 5 sayfada yapılmaktadır. Özet ve Sonuç bölümü ise 10
sayfadır. Bunlar dışında hadisenin kronolojisi, kaynakça ve index ile beraber
kitap 384 sayfadan oluşmaktadır.
Önsözde bu kitabın 3
serinin birinci kitabı olduğu, “Selanik İstanbul’a Karşı” ve Balkan Tarihi[6]
ile ilgili bir kitapla tamamlanacağı belirtiliyor. Kitap okuyucuların görüşünü
vermesi için e-posta adresini yazar vermektedir.[7]
Giriş bölümünde
çalışmanın metodu alt başlığı ile tarihçinin elindeki malzemeler ile hareket
ettiğine ve yeni belgenin ortaya çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu
belirtmektedir. Bu malzemelerin farklı kişiler tarafından incelenerek farklı
şekilde ele alınabileceğinin altını çizer. Tarihçinin tarafgirlikten ve
duygusallıktan uzaklaşması gerekir. Siyasi amaçlar ile belgelerin
çarpıtılabilir. Hatıratların nasıl incelenmesi gerektiği ile ilgili yöntemsel
bilgi verilmektedir. Konunun takdimi ve cevabı aranan sorular ve konu
hakkındaki çalışmaların bir envanteri bölümleri yeri geldikçe belirtileceği
için burada bahsetmiyoruz.
Kitabın 1. bölümü olan
Osmanlı Modernleşmesinin özet niteliğinde olduğunu belirtmiştik. Bizde bir nevi
özetin özetini çıkarmış olacağız. Gerçi biraz tarihe ilgisi olanların
anımsayacağı konulardır. 1606 yılında Zitvatorok anlaşması ile Osmanlı ve
Habsburg İmparatorluğu eşit olmuştur. Bu Osmanlı’nın Avrupa’daki üstünlüğünü
kaybettiğini göstermektedir. Ardından 1683 II. Viyana kuşatmasının başarısız
olunması ile Avrupa’daki Osmanlı’nın yenilmez olduğu duygusu ortadan
kalkmıştır. Çok zaman geçmeden 1699 Karlofça anlaşması ile Osmanlı’nın
sınırları Viyana’dan Belgrad’a çekilmiştir. 1792 yılında Yaş anlaşması ile
Osmanlı’nın çekirdek Müslüman olan Kırım’ın elden çıkması panik yaratmıştır.
Osmanlı’da yenileşme ihtiyacı doğuyor. II. Osman(1617-1622) ve IV.
Mehmet(1648-1687) hükümdarlı dönemlerinde geleneksel tarzda yenileşme
faaliyetleri olarak adlandırılır. Altın Çağ’a ulaşmak amaçtır. İstenilene
ulaşılamamasından dolayı geçiş döneminde yenileşme hareketi denilebilecek III.
Ahmet(Lale Devri) ve III. Selim dönemlerini kapsamaktadır. Batı Avrupa tarzı
yenileşme hareketi ise II. Mahmud(1808-1839) ve II. Abdülhamid(1876-1909)
hükümdarlık yıllarına tekabül eder. Yenileşme faaliyetleri sürerken 1798’de
Mısır’ın işgal edilmesi, 1804 Sırp isyanı, 1806-12 Rus harbi, 1815-17 Sırp
İsyanı, 1821-30 Yunan İsyanı, 1826-28 Rus harbi, 1830 Fransa’nın Cezayir’i işgali,
1832-39 Mehmet Ali Paşa isyanı, 1839-1841 Mısır meselesi, 1853-56 Kırım savaşı
19. Yüzyılın ilk yarısı olaylarıdır. 1860-61 Suriye olayları, 1866-67 Girit
isyanı, 1875 Hersek İsyanı, 1877-78 Rus harbi, 1878-98 Girit isyanı, 1897 Yunan
Harbi, 1890’lı yıllardaki Ermeni İsyanları ve Makedonya hadiseleriyle 19.
Yüzyılda imparatorluk uğraşmaktaydı. 1908 yılında Jön Türk İhtilali,
Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu’nun Bosna’yı ilhak etmesi yaşanmıştır. 1911-12 yılında
Tarblusgarp savaşı, 1912-13 Balkan savaşları ve imparatorluğun sonunu getiren
Cihan harbi olmuştur.
2. Bölümde Jön Türk
kavramı açıklanarak başlamaktadır. Fedailer Harekatı(1859), Genç
Osmanlılar(1865-76) ve Jön Türkler(1889-1918) Osmanlı muhalefet hareketleridir.
Jön Türk, Osmanlı’daki batılılaşma faaliyetleri sonucu olarak çıkan gençlik
hareketlerine genel olarak verilen tanımdır. Jön Türk isminde uzlaşma olsa da
homojen bir yapıdan söz etmek mümkün değildir. Osmanlı gençlik hareketlerini
Genç Osmanlılar ve Jön Türkler olarak ikiye ayrılır. Jön Türk Harekatı olarak
alt başlıkta girdiği konuda Birinci Jön Türk Kongresinde Ahmet Rıza ve Prens
Sabahaddin görüş ayrılığına düşerler. Prens Sabahaddin İngilizlerden yardım
parası alarak 1903’de başarısız ilk darbe teşebbüsünü yapmıştır. 1906 yılında
kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ihtilal yolunda ilk önemli adım olarak
değerlendirilir. 27-29 aralık 1907’de Paris’te yapılan Kongre ile Sultan
Hamid’in tahtan indirilmesi, idarenin değişmesi, meşrutiyet ve meşveret
sisteminin kurulmasında ittifak sağlanmıştır. Jön Türk homojen bir yapı
değildi, kendine has bir siyasi fikir ve felsefe yoktu.
Kitabın 3 bölümünde Jön
Türk İhtilalinin Nedenleri ele alınmıştır. Aynı zamanda Abdülhamid’in Jön
Türklerin babası olarak ele alındığı bölümdür. Batı Avrupa tarzı yenileşme
hareketleri sonucunda yönetim karşıtı yetiştirilen sivil ve askeri kurumların
bu dönemde yoğun olarak açılmasıdır. Bunun yanında yayın ve fikir organlarında
artış oluyor. Posta, telgraf ve demiryolu ile kitlesel ulaşımda gelişmeler var.
Muhalif fikirlerin imparatorluk içinde yayılmasını sağlayan faaliyetler
olmuştur. Meşrutiyet’in ilan edilmiş olması ve Kanun-i Esasi’nin ilanı cemiyete
amacını vermiştir. Muhalif hareketlerine katılanların öldürme cezası yerine
sürgüne gönderilmesi ve bunların geri kazanılacağı düşünülerek makam verilmesi
sonucundaki gelişmeler önemlidir. Makam verilenler aldıkları maaşlar ile
harekete katkıda bulunmaktadırlar. Posta teşkilatında görev yapanlar yasaklı
yayınların da dağıtılmasını sağlamaktaydı. Dünyada olan ihtilallerin Jön
Türkler üzerindeki etkileri konusunu işlemiştir. Fransız İhtilali’nin hürriyet,
kardeşlik, eşitlik ilkelerinin etkisi Dünya’ya olduğu şekilde olmuştur. Jön
akımlarının dayandığı yerin aslında Mazzi’nin kurduğu “Giovine İtalio” olduğunu
dolayısı ile İtalya’da başladığı belirtilmektedir. Kendine has özelliklerinin
olduğu bu özelliklerin Milliyetçilik değil Osmanlıcılık, 1907 kadar
Liberalizmin metot olarak görülmediği belirtilmektedir. Hücre örgütlenme biçimi
Carbonani modelinden alınmıştır. 1905 Rus ihtilali olması, 1906’da İran’da
Şah’ın meclisi açmak zorunda kalarak Anayasayı imzalaması Jön Türklerin
etkilemiş ve cesaretlendirmiştir. 1907 Kongresinde Bulgar, Sırp ve Rum
komitelerinin ve Anadolu’daki Ermeni terör örgütlerinin usulleri kabul
edilmiştir. Bunların yanında Jön Türk Hareketinin oluşmasında ve
şekillenilmesinde Masonların ciddi etkilerinden söz edilmektedir. Jön Türkler
arasında Mason olanlar vardı. Mason localarının güvenli olması nedeni ile buralarda
toplanıyorlardı. Cemiyetin arşivi ve gizli kayıtları localarda saklanıyordu.
Selanik hareketin merkezi haline gelmişti. Şehrin coğrafi, iktisadi ve sosyal
durumu bunda etkiliydi. Jön Türkler yabancı postahaneler aracılığı ile
fikirlerini yayma fırsatı bulmuştu. Avrupa konsolosluklarını bazıları hareketi
desteklemiştir. Yabancı subayların fikirleri ve faaliyetlerinin etkisinden söz
edilmektedir. Dönmeler Selanik’te başlayan harekete başından beri
katılmışlardı. Dönmelerin oldukça yararlı olduğundan Mehmet Rauf
bahsetmektedir. Yahudilerin evinde
toplanarak güvenle planlar hazırlanıyordu. Makedonya’da yabancı subay ve
memurların yönetime ortak olması ile Osmanlı idarecileri ve subayları gizli
faaliyetlere başlamıştı. Devletin içişlerine müdahale 1908 ihtilali etkileri
arasındadır. Rus Çarı ve İngiltere Kralının Reval görüşmesi sonrası Osmanlı’ya
görüşmede Osmanlı’nın bölüşülmesi konuşulduğu yayılmıştır. Jön Türkler bu
haberi propaganda olarak kullanmıştır. 1881’de kurulan Duyun-u Umumi ile
ekonomiye dış müdahale tepki çekmiş ve karşıtlığı arttırmıştır. Görevlilere
maaşlarının ödenmemesindeki ihtilale katılma nedenlerinden birisidir.
Kitabın 4. bölümünde
İhtilal öncesi hareketlilikten bahsedilmektedir. İktisadi nedenlerle çıkan 1906
Erzurum hadisesi 1907’de bastırılmıştır. Ağır vergilerden dolayı Anadolu’nun
bir çok yerinde mahalli yöneticilere tepki doğmuştur. Siyasi özellik taşımadıkları
için 1908 ihtilali ile ele alınmamalıdır. Jön Türkler İngiliz ve Fransız
konsolosluklarını ziyaret ile tavırlarının ne olacağını öğrenme girişimine
başladılar. Emmanuel Karası ve Talat Paşa gizli bir İstanbul ziyaretleri
ihtilal hazırlığı olarak ele alınabilir. Cemiyet hakkında araştırma yapan Nazım
Bey’in suikast edilmesi sonrası gönderilen araştırma heyeti cemiyeti
telaşlandırmaya yetti. Bu olaylar ihtilalin ayak sesleriydi.
Kitabın 5. bölümünde
Jön Türk İhtilali anlatılmaktadır. Resneli Niyazi İstanbul’dan gelen heyet ve
Reval görüşmelerinden dolayı isyanı 3 Eylül’de isyanı ile ihtilali erken
başlatmıştır. Hüseyin Hilmi Paşa’nın isyandan haberdar olmasına rağmen örgütü
sempatisi olduğu ve ihtilal sonrasında sadrazam olmasından dolayı haberi göz
arda ettiği ortaya koyulmaktadır. İstanbul’a başka bir yerden giden haber
sayesinde isyanı bastırmak için ilk günden harekete geçilmiştir. Abdülhamid’e
beyanname gönderilerek Abdülhamid’e hesap sorulmadığı ve Kanuni Esasinin bugün
tatbik edilerek Meclis’in açılması istenmektedir. Yoksa halkın zorla alacağı
belirtilmektedir. 5 Temmuz da Manastır Cemiyeti de beyanname hazırlamıştır.
İttihat ve Terakki Resneli Niyazi’ye sahip çıkarak hükümetten isteklerde
bulunmuştur. Padişah yine hedef alınmayarak Kanun-i Esasi’nin ilanı
istenmiştir. İstanbul hükümeti ise Kanun-i Esasi’yi propaganda için köylere
adam gönderdi. Niyazi Bey’e gelen emir Eyüp Sabri Bey ile birleşerek Müşir
Osman Paşa’yı esir almalarıdır. Niyazi Bey’in çıkışı diğer subayları
cesaretlendirmiş ve isyan etmelerini sağlamıştır. Buna rağmen İttihat ve
Terakki Cemiyeti ve Talat Paşa’nın tercihi ile Enver Bey ihtilal kahramanı
yapılmıştır. Niyazi Bey ise Enver Paşa’nın gölgesinde kalmıştır. Nazım Bey’e
yapılan suikast eyleminde Enver Paşa’nın parmağı olduğu düşünülerek takibat
yapılmıştır. Enver Paşa bunu üzerinden Selanik’ten kaçmak zorunda kalır. Talat
Paşa Enver Bey’in dağa çıktığı şeklinde propaganda yapıyor. Kaçtıktan birkaç
gün sonra M. Kemal Paşa tarafından teşkilat müfettişi olduğu tevdi ediliyor.
İhtilali başlatmadı ve isyana kendi isteği ile çıkmadı. Çalışmaları da abartılı
değildir. Tesirli çalışmalar yapan Resneli Niyazi ve Eyüp Sabri Bey’in üzerine
geçmesi Talat Bey’in Enver Bey’i ileri sürmesidir. Firzovik toplantısı üzerine
çalışmalarını ise şöyle aktarır. Sarateşte(saray yeri)’de yabancı çocukların
eğitim bir okulun yapılacağı eğlencede yapılacak olan tiyatro oyununa tepki
olarak başlamıştır. Toplanan halkın bu hazırlıklara engel oluyor ve koru
sahibinin yeri yakılıyor. Halk bunun üzerine dağılır, öğrencilerin arkasından
Avusturya askerinin yürüyeceği söylentisi çıkması ile tekrar toplanır. Miralay
Galip Bey olay için gelir ama ittihatçı olarak ihtilal için propagandaya
başlar. Silahlı gücü olan bu topluluk Kanun-i Esasi’nin ilanı için ikna edilir.
Daha sonra Şemsi Paşa suikast eylemi anlatılmaktadır. Cemiyet Şemsi Paşa’dan
çok korkuyor ve Resneli Niyazi için görevlendirilmiş bulunmaktadır. Bunun
üzerine suikast kararı alınır. Manastır’da Atıf Bey tarafından suikast eylemi
gerçekleştiriliyor. Cemiyet rahatlarken cemiyet dışındakiler aynı şeyin kendi
başlarına da gelebileceği şeklinde tedirgin olamaya başlıyor. Cemiyete
katılımda artış oluyor. Daha sonra Eyüp Sabri Bey’in faaliyetlerinden
bahsedilmektedir. Eyüp Sabri Bey Osman Paşa’yı esir alma görevinin verilmesi
ile İstanbul’a telgraf çekerek Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesini istiyor.
Niyazi Bey ile Laçka’da birleşerek Şemsi paşa yerine atanan Müşir Osman Fevzi
Paşa’nın konağını basmak için harekete geçiyorlar. 23 Temmuz da Baskını yaparak
Osman Paşa’yı esir alıyorlar.
Kitabın 6. bölümünde İstanbul’un
isyan için önlemleri ve Kanun-i Esasi’nin ilanı anlatılıyor. Yukarıdakiler
haricinde Şemsi Paşa suikast eyleminden sonra nasihat heyeti gönderilmiştir.
İstenilen sonuç alınamamıştır. Anadolu’dan asker sevk edilmek isteniyor. Para
sıkıntısından dolayı sevkiyat yapılamıyor. İzmir ve Aydın’daki askerler gemiye
binmeyi kabul etmiyorlar. Giden bazı taburlar kendi insanına ateş edemeyeceğini
bildiriyor. Osman Fevzi Paşa ile Mirlive Osman Paşa’nın karıştırılarak suikast
girişimi yapılması aslında Osman Favzi Paşa’ya bir mesajdır. Bu olaylar
sonrasında isyanın bastırılamayacağı anlaşılıyor. Said ve Kamil Paşa’ya sadaret
teklif ediliyor. Said Paşa sadrazam olmuş ve yeni Heyet-i Vükela teşkil
edilmiştir. Telgraflar saraya hala gelmekteydi. Heyeti Vükela toplantı yapmış
ama karar alamamıştır. Abdülhamid’in işaret vermesi ile mazbata hazırlanmış ve
Sultan’ın imzasın sunulmuş ve Kanun-i Esasi ilan edilmiştir.
Kitabın 7. bölümünde
İhtilalin Avrupa basınına yansımaları işlenmektedir. Kölnische Zeitung ile
Frankfurter Zeitung’un İstanbul’da bulunan muhabirleri gelişmeleri gazeteye
almıştır. Yazar haberlerin diğer kaynaklarla karşılaştırarak çelişkileri ortaya
koyar. Gazetelerde Enver Paşa’nın siyasi olarak öne sürüldüğünü belirtir.
Gazetelerdeki Kanun-i Esasi kutlamalarından söz edilmiştir. Selanik’te
kutlamaların heyecanla yapıldığını Yahudi, Hristiyan, Müslümanların kutlamalara
katıldığı ve sanıldığının aksine kadınları yarısından çoğunun tesettürlü
olmadığı belirtilir. Farklı topluluklar arasındaki dostluklar görülmektedir.
Almanya ve Avusturya basınında ihtilalin orta sınıfa dayanıp, dayanmadığı
üzerine farlı görüşler iler sürülmüştür. Yabancı elçilerin memurları istediği
gibi görevden aldırması Türk askerini kırdığı haberleri vardı. Kanun-i
Esasi’nin sorunları çözeceğine inandıkları yorumu yapılıyor ve asıl meselenin
meclise kimlerin gireceği olduğu uyarısı yapılıyordu. Haberlerde isyanın zaman
olarak önce yapılmasının şans olarak doğru psikolojik zamanda yapıldığı işleniyor.
Düvel- Muazzama politikalarını gözden geçirmesi gerektiği eleştirisi
yapılmaktadır. Bunlar yanında basında Jön Türk İhtilali olumlu olarak
görülüyordu. Avrupa devletlerinin ihtilale karşı tutumları işlenmiştir.
Kitabın 8. bölümünde
İhtilal mı, yoksa İnkılap mı? Olduğu tartışılmaktadır. İhtilal tanımının
aslında uymadığı çünkü halk desteği olmadığını belirtse de genel olarak
kullanıldığı için bu tanım kullanılır. Askerlerin isyanının gelişmesi ile
İhtilal olmuştur.
Özet ve Sonuç bölümü
ile kitap son bulmaktadır.
6.) KİTAPTA KAYNAK
KULLANIMI
Kitabın kullandığı
kaynakları tanıtma konusunda yazarın giriş bölümünde konu hakkındaki
çalışmaların bir envanteri alt başlığından yararlanılacaktır. Yazar kendi
kullandığı kaynakları dört başlığa ayırmaktadır. Arşiv vesikaları, hatıralar,
dönemin süreli yayınları ve araştırma eserler olarak sıralamaktadır.[8]
“İSAM’da bulunan Hüseyin Hilmi Paşa Evrakı, Alman Askeri Arşivi, yayınlanan Alman Dışişleri Arşivi ve yine
yayınlanan İngiliz Dışişleri Arşivi Vesikaları’na müracaat edilmiştir.”[9]
Alıntısı ile hangi arşiv vesikalarını kullandığını belirtiyor. Şemsi Paşa’nı
oğlu Müfid Şemsi’nin hatıratı
ihtilalin karşıt görüşü olarak kullanılmıştır.[10]
En önemli hatırat olarak Resneli Niyazi’nin
hatıratıdır. Enver Bey’in hatıratı da
önemli bir kaynak olarak zikredilir. Mustafa
Ragıb, Süleyman Külçe, Mithat Şükrü Bleda, Kazım Nami Duru, İbrahim Temo, Ahmed
Bedevi Kuran ve İsmail Kemal Bey’in
hatıratlarına başvurulmuştur.[11]
Sınır dâhilinde bulunan yabancıların hatıratlarına da başvurulmuştur.[12]
Araştırma eserlerden
ise Yusuf Hikmet Bayur, Aykut Kansu,
Şükrü Hanioğlu, Şerif Mardin, Faroz Ahmad ve Ernst E. Ramsour araştırmacıların araştırmalarına yazar müracaat
etmiştir.[13]
Süreli yayınlardan, “İkdam, Neyyir-i
Hakikat ve Balkan” gibi gazetelerden, “Beyanü’l-
Hak, Servet-i Fünun ve Resimli Kitab” gibi dergilere başvurulmuştur.[14]
Almanya’da yayınlanan “Germenia, Frankfurter Zeitung, Köllnische Zeitung,
Vossische Zeitung, Vorwarts” gazeteleri, “Alldeutsche Blatter, Preusische,
Jahrbücher, Sozialistische Monatshefte” gibi süreli yayınların tarandığı
belirtilmektedir. Avusturya’dan “Pester Lloyd, Wiener Abendzeitung ve Neue
Freie Presse” gibi gazetelerden yararlanıldığı belirtilmektedir.[15]
Yazarın belirtmiş
olduğu kaynaklardan sonra kaynakçaya göz attığımız zaman şunları eklememiz
gerekir.[16]
Ahmed Cevdet Paşa, Ahmed Refik, Ahmed Sa’ib, Ahmed Ziya, Ali Haydar Mithat, Ali
Said, Rahmi Apak, Celal Bayar, Yahya Kemal Beyatlı, Cevdet Paşa, Cevri, Francis
Cullagh, Zuhuri Danışman, Ahmed Rıza Bey, Tevfik Ebuzziya, Husammeddin Ertürk,
Paul Fesch, Vladan Georgevitz, Martin Hartmann, Süleyman Kani İrtem, İsmail
Kemal Bey, Kazım Hüseyin Kadri, Kamil Paşa, Kazım Karabekir, Katip Çelebi,
Edward F. Knight, Mehmet Rauf Leskovikli, Mahmud Celaleddin Paşa, Mehmed Memduh,
Mehmet Nusret, Mehmed Selahaddin, Rıza Nur, Fethi Okyar, Osman Nuri, Hali
Menteşe, Bernard Stern, Bresnitz Syndacoff, Taylan Sorgun, Şeyh Muhsin Fani,
Tahsin Paşa, Yusuf Kemal Tengirşek, Mustafa Turan, Ali Cevdet Bey, Tahsin Uzer
ve Galib Vardar’ın anıları kullanılmıştır. Ahmed İhsan, Fuat Balkan, Faik
Sabri, Gustav Hubka gibi makale şeklinde hatırat sınıfına giren kaynaklar
kullanılmıştır. İkinci elden kaynaklar kullanılmıştır. Bunların yanında Ahmed
Mithat Efendi’nin Jön Türk, Murad Bey Turfanda mı yoksa turfa mı.? romanları
kullanılmıştır. Daha sonra makaleler sıralandıktan sonra gazetelere yer
verilmiştir. Gazeteler, dergiler, ansiklopedi, sözlükler ve internet
sıralanmıştır.
7.) BU KİTABI KİMLER
OKUMALI
1908 ihtilali üzerine
bir mikro çalışma olan kitabı öncelikle Abdülhamid Dönemi üzerine ve Türkiye’de
ihtilalleri üzerine çalışan araştırmacılar okuyabilirler. Bunlar yanında konuya
ilgisi olanlar bu kitabı inceleyebilirler. Konu hakkında kısa bilgi almak
istiyorsanız daha genel bir kitabı okumanız tavsiye edilebilir. Lise ve öncesi
için kitap ağır gelebilirse de konu ile alakalı olan lise eğitimi gören
kişilerde okuyabilirler. Bunun yanında kitabın metodu anlatıldığı bölümleri
tarih yöntemi açısından tarih eğitimi görenler okuyabilirler.
*
Necmettin Alkan, Selanik’in Yükselişi, Timaş yay., İstanbul, 2012.
**
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi.
[1] Necmettin Alkan, Selanik’in
Yükselişi, Timaş yay., İstanbul, 2012, s.
4.
[2] http://aves.ktu.edu.tr/n.alkan/ (son giriliş tarihi: 1.11.2014).
[3] http://www.yirmidokuzuncusehir.com/v1/yazar.asp?yaziID=32 (Son giriliş Tarihi: 1.10.2014).
[4] Aynı İnternet Sitesi.
[5] Özet ve sonuç tek bölümdür.
[6] “Ve Selanik Düştü” kitabı
basılmıştır.
[7] necmettinalkan@gmail.com
[8] Alkan, a.g.e., s. 24.
[9] Aynı eser.
[10] A.g.e, s. 25.
[11] Aynı eser.
[12] A.g.e., s. 26.
[13] Aynı eser.
[14] Aynı eser.
[15] Aynı eser.
[16] A.g.e., s. 355-372
Necmettin Alkan Kitapları |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder