DESCARTES'İN YÖNTEMİ VE TARİHE UYARLANMASI

16. yüzyılın sonunda dünyaya gelen Rene Descartes , 17. yüzyılda ortaya koyduğu düşüncelerle Aydınlanma Dönemi için önemli bir isim olmuştu...

9 Mayıs 2019 Perşembe

DAM YUVAĞI

Dam Yuvağı



Adını koyamamıştım...
İnsan kendini nasıl betimler?
Anlayamıyorum!
Ben şöyleyim, böyleyim işte,
sevmem yalanı diyo mesela!
Eee çürüttün kendini!
Yok övemiyorum sövemiyorum.

Kara basarken (ki yol kenarına sığınanlar onlar)
Arabalar gibi İncitiyor muyum onları?
Ayakkabım su alıyor...
Yok yok para kazanıyorum kazanmasına!
Zaten bunları da "moda" diye aldım!
Sonra edinemiyecek olan bir çift çocuk ayağı!
Babasının suçuymuş! Öyle diyorlar...
Kimine göre Yaratıcı bunun müsebbibi!


Kar kürünen o dama gidiyor aklım...
Kocası çalışmak için şehirde olan kadın.
Konu niye dama çıktı şimdi?
Dediğim gibi adını koyamadım.
Bir türlü kabullenemedim yaşamak fikrini!
Oysa çok fırsatım oldu... Hıh!
Dümdüz bodoslama!
Ki kartopu, kayak deneyimi, hele ki genç çocukken kışın sucuk ekmek keyfi... Bilirim...
Bir türlü tek boyutlu bakamıyorum...
Ha sahici sevgiler ve gündeliğim!
Hatta taksitle otel odasını kapamışım!
Konu nerden dağa çıktı!
Hah bazıları soğuk bulurmuş aaa olur mu?

O dobra bi insanmış!
Dost da zaten sözü acıtan mı demekmiş(!!!) acımıymış, suyunu mu değiştirmeli miymiş?Zeytin değil miydi o?
Konu hay Allah!
Dedim ya netlik nerde başlıyor bu kararma görüntü içinde silik miyim?

Yoksa öylece durağanlığımla pek mi cazip sus duvarım?
Kar yağarkenki sessizliği bilirsin.
Gürültü, o pek lazım sandığımız sesler gömülür ve hatta gri betona razı olmamış ki gökler ;bembeyaz bir eğlence gönderir! Sesini çevir de dinle...
Ne zaman fazlaca yüklensem, 'mükemmelliyetçi zayıflığımla' ikaz alırım hayattan.

Düşer, yara alır, dizlerim acır.
Dur, gülümseyim de geçsin derim kendime...
İnsana herkes teselli verebilir; "buralardayım" hatta "bişeye ihtiyacın var mı?" bile denebilir...
Güvense bu uzun mesele! Emanet edildiklerin omzuna dua kuşu uçurdu etti...

Yoksa zor! Hep bi boşluk. Ve arkana yaslanamamak!
Şöyle cızırtıdan hadi çimlerde...,
baharla..., ah taç yapılan anın lakırdıları şakımayı dilerdim.
Ama dedim ya pek bi mühimmiyeti kalmadı.
Bi bağlayıcılığı yok.
Zaten eldivensiz kartopu oynamak; sızım sızım ellerin kıpkırmızı!
Değer mi?

Okul bahçesindeki siper ağaç.
O kitabı okudum zehirlendim belki.
Bir yöne, bir çıkışa, bir renge dahil olamadım.
Mesela anne oldum ama her yavruya yanmaya devam ettim!
Yürü tadını çıkar karlı havanın!
Şu dam yuvağı nerde?
Tüm düşünleri dümdüz etse.
Tüm sahayı doldurmasa bir kelime!
Adımı netleyemiyorum. Ama huyum detay mı?
Yoksa yaşamaklardan korkak mı? Bilemiyorum!

Diretemiyorum sanırım. Kendimde var bildiğimi dahi küçümsüyorum.
O kitabı da yazmışsın ya oğuz abi. Alacağın olsun.
Üstüne bir gül dahi koklayamıyorum.
Detay kanamama pansuman oluyor sayfalarca düşün.
Kar yağsın sessizliğe gömülelim.
Dam yuvağı ile dümdüz bir saadet dilerim
.

Şair: Hatice Güleç
Kaynak: https://www.portakalp.com/1303-dam-yuvagi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder