Mezopotamya Kültürleri |
Günümüzden yaklaşık 500 bin yıl önce
Mezopotamya kültürleri takip edilmeye başlanır. Burada Paleolitik ve Neolitik
döneme dair eserler ele geçmiştir. M.Ö. 7000 yılında tamamen tarımla uğraşan
köyler, tarım için yeterince yağmurlu olan bölgelerde kurulmuşlardır. Bu sulama
teknikleri ile kısmen değişecek bir durumdur, nehir suyunun kullanılabileceği
yerlerde de yerleşimler kurulacaktır. Mezopotamya’da ancak 6000 ile 5500
arasında kalıcı yerleşim yerleri yaygınlaştı.[1]
M.Ö 7. binyılda oluşan kültüre “proto-Hassuna” denilebilir, o dönemi sırası ile
şu kültürler takip etmiştir: Hassuna, Samarra, Halaf, Obeyd.[2]
M.Ö.
4. binin başında, çanak-çömlek öncekilerden farklıydı, yeni üretim çarkın
yarattığı seri üretim ile beraber, bezemeli çanak-çömlekler bir kenara
bırakılarak kaba ve bezemesi olamayan çanak-çömleğe yerini bıraktı. M.Ö. 4.
binin ortalarında, Uruk ismi verilen dönem başlar; Obeyd döneminin
gelişmelerinin bir devamı olarak görülebilir. 3500 ile 3100 arasında kalan
tarihe “Geç Uruk Dönemi” denir. Temeli atılan birçok yeniliğin geliştiği bir
dönem olmuştur. Dönemin en büyük özelliği kentlerdir. Uruk Dönemi’nin en önemli
özelliği Mezopotamya’da devletin kuruluşuna götürecek temelleri atmasıdır. Kent
toplumu oluşacak, nüfusun artması ile çanak-çömlek[3]
üretimi artacak, kalabalık bir nüfusun bir arada yaşayabilmesi için öncekilere
oranla daha gelişmiş bir sınıf ayrılığı oluşmaya başlayacaktır. Bu hiyerarşi
oluşumu ve yönetim anlayışı ile beraber Neolitik çağ içinde başlamış olan baskı
mühür geleneği yerini silindir mühürlere bırakmış; “piktogram yazı”
kullanılmaya başlanmıştır. Tarım ve ticarette gelişmeler öne çıkmaktadır. Yapılan
işlerde uzmanlaşmanın olduğu görülür. Ailelerin kendi kendine yetemediği ve
aralarındaki takası düzenleyecek bir otoriteye ihtiyaçları oldukları
anlaşılmaktadır. Bu dönemde oluşan gelişmeler geliri artıracak, yönetici sınıf
güçlenecek ve büyük inşa projelerine girişeceklerdir.[4]
Tapınak inşaları yeni bir gruba daha yer açtı, tapınak idarecilerine. Uruk
toplumunda başta bulunan kişinin yetkisini tapınaktan aldığı düşünülmektedir,
bu yüzden “rahip-kral” olarak adlandırılmaktadır. Tapınak bir odak noktası
olmuş, vergi sistemi ile bölgeyi birbirine bağlamıştır. Dört binyılın sonunda
kent yönetimi diyebileceğimiz bir bürokrasi gelişmişti. Uruk’un ilerleyen
döneminde piktografik yazıdan gelişen “Proto çiviyazısı” denilen yazılar ortaya
çıkmıştır.[5]
Güney Mezopotamya’da ortaya çıkan Uruk kültürünün geniş alana yayıldığı
düşünülür. Batı İran, Kuzey Suriye ve Güney Türkiye’de Uruk dönemine ait
arkeolojik veriler bulunmuştur. Uruk’un etkisi bazı bölgelerde görülürken
bazılarında görülmez. Uruk yayılımından önce Hamukar gibi gelişen kültürler kent
merkezler kurmaya başlamış, yerleşim hiyerarşileri oluşmaya başlamıştır.
Uruk’un etkisinin yayılımı yerel olarak başlayan bu süreçleri hızlandırmış
olabilir. Etkileşimin olduğu anlaşılmakla beraber, boyutlarını kestirmek
zordur. Uruk yayılımının etkisi ile oluşan yerler, Uruk döneminin sonunda
ortadan kalktı(Habuba Kabira gibi). Kuzey Mezopotamya’da köy yaşamı ve
toplumsal örgütlenme yeniden kural haline geldi. Batı İran’daki Susa,
göçmenlerin eline geçti. M.Ö. 3100 ile 2900 arasına Cemdet Nasr dönemi denir.[6]
Kuzey Mezopotamya’da ise Gawra isimli farklı bir kültür yaşamıştır ve Güney
Mezopotamya ile ticari düzeyde bir ilişki söz konusu olmuştur. Güney
Mezopotamya’daki gelişmeler çok sonra bu bölgede görülecektir.[7]
[1] Kemalettin Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi, İletişim,
İstanbul 2015, s. 37-42; Mieroop, a.g.e.,
s. 10-14; Dönemle ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. Hans J. Nıssen, Ana Hatlarıyla Mezopotamya, (Çev. Z.
Zühre İlkgelen) Arkeoloji ve Sanat,
İstanbul 2015, s. 19-45; Hrouda, a.g.e.,
s.16-18.
[2] Hassuna kültürünün özelliği 6-7
odalı evler, çanak çömlek yapımı için fırın ve tandırlarıdır. Hassuna seramiği
yayıldığı alan ise kuzeyde Güneydoğu Anadolu’ya, batıda Suriye’ye ve
güneybatıda Filistin’e kadar yayılmıştır. M.Ö. 6 binin içinde Samarra çömlekleri
öncekinin yerini almıştır ve kuzeyde Diyarbakır’a kadar yayılmıştır. Dicle’nin
sularını tarlalarına getirmek için ilk kanal yapan insanlarda bu kültür
döneminde görülmüştür. Arpa ve buğdayın yanında ketende yetiştirdikleri
anlaşılmaktadır. Halaf döneminde(5600-5000) yeni bir ev tipi- Bu ev tipine
“tholos” denir, 3 ile 7 metre arasında yuvarlak bir oda ve bu odaya eklenmiş
dikdörtgen yapıdan oluşur-, yeni çanak-çömlek tipi(gövdesinde geniş bir bant
veya bezemeler-“bezemeler arasında kuş
yılan, balık kılçığı, dalgalı çizgiler, içi dolu kareler, üçgenler,
noktalar/benekler ve dama tahtası biçiminde olanlar yaygındır.” - alttan
bir bantla sınırlandırılacak şekilde) görülür. Bu kültür grubunun yayıldığı
alan ise Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Güneydoğu Anadolu’yu kapsarken etkisi daha
geniş bir alana yayılmıştır. Halaf ile hemen sonraki dönemde uzak bölgelerle
ticaret olduğunu gösterecek kanıtlar vardır. Bunlardan en önemlisi Anadolu’da
bulunan obsidyenlerin görülmesidir. Halaf döneminde arpa ve buğday yanından mercimek
ve nohut üretimi de görülür. Yukarıda saydığımız kültür grupları Kuzey
Mezopotamya’da gelişim göstermişlerdir. Halaf kültürü geliştiği dönemlerde
Güney Mezopotamya’da Obeyd kültürünün geliştiği döneme “erken Obeyd” dönemi
ismi verilmiştir. Neolitik dönemde ilk kez yerleşim gören Obeyd M.Ö. 6. Binin
biraz ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkmıştır ve M.Ö. 4000’e kadar sürmüştür.
Tüm Mezopotamya’ya yayılmayı başaran kültür Obeyd olmuştur. Bu dönemde yeni bir
ev tipi, yeni çanak çömlek tipleri görülür. İnsanların iş bölümü yaparak
kanallar inşa etiği ve sulamayı organize ettikleri düşünülür. İleride oluşacak
Mezopotamya kültürlerinin temelleri bu dönemde başlamıştır. Eridu’da keşfedilen
tapınak alanında 17 tane ayrı tapınağın yapıldığı ortaya çıkmıştır. Bu
yapıların M.Ö. 6000’lerde yapılmaya başlandığı düşünülür. Üçüncü binyılda ise
burada büyük bir tapınak yer almıştır. Bu dönemin çanak-çömleği yavaş bir
çarkta yapılmaya başlanmış ve dönemin sonuna doğru çömlekçi çarkı gelişmiştir.
Bu dönemin çanak-çömleğinde yeni bezemeler -“Ana motifler zikzaklar, üçgenler, şevronlar, haç ve gamalı haçlar,
kareler, baklava ve dairelerden oluşur- görülür. Obeyd zamanında ticaretin
önem kazandığı ve yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. Bkz. Köroğlu, a.g.e., s. 42-48; Mieroop, a.g.e,
s. 13-15; Nissen, a.g.e. s. 52;
54-56; 67; 71-75; Amelia Kuhrt, Eskiçağ’da
Yakındoğu MÖ 3000-330, (Çev. Dilek Şendil), c. I, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2010, s. 26-27; Hrouda, a.g.e.,
s. 19-2.
[3] Bu dönemin çanak çömleğine
“devrik ağızlı” ya da “eğik ağızlı kenarlı” denir. Bkz. Köroğlu, a.g.e., s. 50; Mieroop, a.g.e., s. 23.
[4] Tarımda saban, ulaşımda
tekerlekli araba, nehir taşımacılığında kayıklar görülür. Ticaret aracılığıyla
maden, değerli taşlar ve kereste sağlanıyordu. İş yapımında uzmanlaşmanın
oluşmaya başladığını gösteren kanıtlar vardır: Balık tutma ve av kuşu avlama;
tahıl, meyve, özellikle hurma yetiştiriciliği; koyun ve keçi yetiştiriciliği,
sütü için manda yetiştiriciliği; kumaş dokumacılığı; ticaret. Ailelerin kendi
kendine yetemediği ve aralarındaki takası düzenleyecek bir otoriteye
ihtiyaçları oldukları anlaşılmaktadır. Bu dönemde oluşan gelişmeler geliri
artıracak, yönetici sınıf güçlenecek ve büyük inşa projelerine girişeceklerdir. Köroğlu, a.g.e, s. 49-52; Mieroop, a.g.e,
s. 19-20; 23-24; Kuhrt, a.g.e., c. I,
s. 28; Eric H. Cline, Mark W. Graham, Mezopotamya’dan
İslam’ın Doğuşuna Antikçağ İmparatorlukları, (Çev. Ekin Duru), Say,
İstanbul 2017, 26.
[5] Mieroop, a.g.e., s. 24-25; Tekoğlu, “a.g.m.”, s. 21-22; “Hem Mezopotamya’da hem de Mısır’da
karşılaşılan ilk yazılı belgelerin piktogram(resim yazısı) olması nedensiz
değildir. Yazının ilk kez nerede doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bazıları
Mezopotamya’yı bazıları da Mısır’ı yazının doğduğu memleket olarak kabul eder.” Tekoğlu, “a.g.m.”, s. 20.
[6]
Bu dönemi
ayırt eden çanak-çömlek kırmızı siyah renkte, geometrik ve doğadan alınmış
motiflerle süslüdür. Güneşte kurutulmuş kerpiç inşaatta kullanılmaya
başlanmıştır. Kerpiçle düz damlı ve drenaj sistemli bir resmi/dini yapı inşa
edilmiştir. Bu dönemde Sümerce tabletler, Cemdet Nasr, Ur ve Tel Ukair’de
bulunmuştur. İran ile etkileşimin olduğu düşünülmektedir. Uruk dönemine oranla
dış bölgelerde bulgular daha azdır. Cemdet Nasr’da bulunan silindir mühürlerde
Ur, Larsa, Nippur, Uruk, Kiş, Zabalam, ve Urum gibi kentlerin isimleri
geçmektedir. Mieroop,
a.g.e., s.32-35; Köroğlu, a.g.e., s. 55-56; Kuhrt, a.g.e., c. I, s. 28-29; Hrouda, a.g.e., s. 26.
[7] Mieroop, a.g.e., s.36-37; Köroğlu, a.g.e.,
s. 57; Kuhrt, a.g.e., c. I, s. 28-29;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder