Bu blogdaki alıntılar, W. Heyd'in "Yakın-Doğu Ticaret Tarihi" isimli kitabından alınmıştır.
Kaynak
W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, (Çev. Enver Ziya Karal TTK, Ankara 2000.
***
Kaynak
W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, (Çev. Enver Ziya Karal TTK, Ankara 2000.
***
- Theophane'a göre, bu pazaryerlerinin İranlılar için kaybolması, hükümdarları Hüsrev Perviz'in Eftalit Hanı tarafından mağlup edilmesinin(457) yakın sonucu bulunmuştur. İmha muharebesi, kuzeyde, Sasani imparatorluğunu, Hazer denizinin güney ucunda bulunan İran'ın Gorgo(Gürgan) şehrinin -ki bu şehre Araplar sonradan Cürcan adını vermişlerdir- pek uzağında olmayan Amu Derya ve Sir-Derya çukur vadilerinin sahipleri Eftalit'lerin ülkesinden ayıran sınırın yakınında olmuştur.(Heyd, s. 6)
Hüsrev, Sasani Hükümdarı |
- Hindistan'dan gelen gemilerin bu bölgede rastladıkları ilk antrepo, sonradan Obollah adını alan Apologos idi. Daha Periple de la mer Rouge'de bile Yakın Doğu mallarının başlıca boşaltma noktalarından biri olarak gösterilmiş bu yer, Sasanîler devrinde öneminden hiç bir şey kaybetmemişti. Gemiler bu limanı geçip de Dicle'nin kaynağına doğru çıkmaya başladılar mı, İran hükümdarlarının başkenti olan Medayin'e rastlamak için pek uzun gitmelerine gerek kalmazdı. Fırat'ı çıkmaya başlarlarsa, hiç Sasani imparatorluğunu terk etmeden, Hira(Meşhed yakınlarından)'ya kadar gidebilirlerdi. (Heyd, s. 9)
Ticaret Yolları |
- Hira hükümdarlığı(III-VII), Arap prenslerinin elindeydi; [...], İran hükümdarlarının buyruğunu tanımışlardı. (Heyd, s. 9)
- Reınaud, [...] Sasanîlerin hakimiyeti devrinde, İranlıların önemli bir bahriyesi olduğu, halbuki Hindlilerin ise ancak korsanlık yapmak için Basra körfezi sahillerinde gözüktüklerini iddia eder[...] Quatremere ise, İranlıların hiç bir zaman denizci bir ulus olmadığını belirtir. [...] İranlılarda Quatremere'in demek istediği kadar bilgisiz değildir. [...] Cosmas, Seylan'a büyük miktarda İran gemisi geldiğini söyler ki bu, kesin bir kanıttır.[...] Hindliler, ülkelerinin ürünlerini İran'a kendi gemileriyle götürürler, İranlılar da Hindistan'a doğru ticaret gemileri sevk ederlerdi.. (Heyd, 10-11)
- İranlılar, Hindistan ticaretine hâkim iseler de asla hiçbir rakipleri yok değildi. Habeşistan Hristiyan krallığı da Adulis limanından Hindistan'a gemiler gönderir. (Heyd, s. 11)
- Soğd'un eski pazaryerleri olan Semerkand ve Buhara yönünde ilerlerdi; buradan güneybatı yönünde sarkar, Merv'den geçerek Sasani imparatorluğuna varırdı. Nihayet üçüncü yol, Türk imparatorluğunun güney kısmını keserdi.(Heyd, s. 16-17)
- [7. yy.] O tarihten itibaren de Sasaniler, artık Türklerden korkuları kalmadığından, kervanların kendi topraklarından geçmelerini engellemeyi sürdürmemişlerdir; şu halde ticari akım tekrar eski yolunu tuttu; Bizanslılar, İranlılara karşı elde ettikleri serbestlikten ancak birkaç sene yararlanabilmiş ve Türklerin doğrudan doğruya olan ilişkilerinden büyük kazançlar çıkaramamışlardır. (Heyd, 19)
- Şimdiye kadar İran halkını yalnız Asya ile Bizans arasında bir aracı olarak gördük. Doğu malları tüketiminin İran içinde ne miktarlara ulaştığını da araştırmak gerekir. Gerçekten, eğer İranlılar Çin ipeğinin kendi ülkelerinden geçmesine önem veriyorlarsa bu, yerli sanayi ile muhtaç olduğu hammaddeleri de aynı zamanda sağlamak içindi. VII. yüzyıl başlarında İran'ın doğu sınırını izlemiş olan Hiouenthsang, bu memleket zanaatkarlarının ipekli veya pamuk kumaş ve halı dokumadaki ustalıklarını ve ellerinden çıkan eşyanın komşu hükümdarlıklarda gördüğü rağbet ve takdiri kaydeder. Bunlar, Asya'nın Bizans'a tabi memleketlerinden isteğiyle veya zorla İran'a gelen yabancı işçilerden devşirilirdi. Justinien, imparatorluğunun ipek dokumacıları için öldürücü, beceriksiz bir tekel sistemi kabul etmekle, bunların birçoğunu İran'a göç zorunda bıraktı.Başkaları da, Şah II. Şahpur tarafından, Mezopotamya ve Suriye'de zaferle sonuçlanan seferinde elde ettiği ganimetle birlikte zorla getirilmiştir. Touster'de, Sus'ta ve İran'ın diğer şehirlerinde ipek yapımının kaynağı, birçok nesillerden sonra devam edegelen bir geleneğe göre, gene bu Rum kolonilerine kadar çıkıyordu. Sasani sarayının lüksünü tatmin etmek için, büyük miktarda değerli kumaş gerekiyordu. Bizans ordusu Heraklius yönetiminde İranlıları yenerek 627 senesinde Dastagerd hükümdar sarayını zaptedince orada pek çok işlenmemiş ipek, bir sürü tam takım ipek elbiseler, işlemeli halılar ve bu tür daha birçok eşya buldu. Bunların yerli sanayi tarafından yapıldığı tahmin olunabilir.(Heyd, s. 19-20)
II. Hüsrev, Gerçek Haç'ın İran'a Götürülmesi |
- Araplar, Sasani imparatorluğunun başkenti olan Medayin şehrini 636-637'de aldıkları zaman orada, büyük miktarda misk, amber, sandal ağacı stoku, bir geminin başlı başına yükünü teşkil edebilecek kadar da kafur bulmuşlardı : Kafur, yalnız Hindistan'ın ötesindeki adalarda elde edilen bir maddedir; Araplar bunu daha önce hiç görmemişlerdi, söz konusu maddeyi tuz sanarak, fazla lezzet vermesi için, ekmeklerine karıştırdılar. Bütün bunlar ispat eder ki Sasani sarayının lüksü, Doğu ticaretinin akımını İran'a doğru çeken nedenlerden biri idi. (Heyd, s. 20-21)
- Halife Ömer, İranlılardan harp ganimeti olarak aldığı, cenneti gösteren kıymetli halıyı bin parçaya böldürdü, kumandanlarına Sasaniler tarzında saraylar yapmalarını yasaklarken, Arap sanayiinin ilerideki iyi günlerini öncesinden kim bilebilir idi? İslamlığı kabul etmiş olan mağlup İranlıları süs ve debdebelerinin emrinde kullandıkları sanat zevklerine son vermeleri, ince kumaş ve zarif işlemeler yapan yapımevlerini kapatmaları gerektiğine inandırmak mümkün müydü? Suriye halkı, sırf Bizans egemenliğinden Arap egemenliği altına geçtikleri için bu kadar zamandanberi işledikleri ipek sanayiini bırakmaya mecbur edilebilirler mi idi? Zamanla fatihler bile, müminlerin ancak ölümden sonra maddi zevklerden istifade edebileceğini unuttular. En zenginleri ve kuvvetlileri hiç çekinmeden kendilerini dünya zevklerine bıraktılar; kıymetli kumaşlardan elbiseler giymeye başladılar ve evlerini süslemek hususunda gerçekten Şark işi bir ihtişam yarattılar. Ticaretin bundan ne kadar istifade ettiğini gördük; yerli sanayii de gerilemedi; refah, onları da kuvvetle geliştirdi. Eski sofuların ipek elbiseler giymelerini yasaklayan dini çekingenlik ortadan kalktı. İran dokuyucuları İslamiyetle fethedilen bütün topraklar üzerinde müşterilerinin çoğaldığını gördüler. Merv ve Nişapur şehirleri, güneyde Huzistan ve Farsistan eyaletlerinde faaliyetle devam edilen bu sanayi şubesinde özel bir başarı göstererek yükseliyorlardı. Oralarda da ipek imalinin Sasaniler zamanından beri pek geçeıli olduğunu biliyoruz.(Heyd, s. 45-46)
- Kendi çeşidinde tek olan ağır kadifeleri ile ünlü, fakat parlamasıyle sönmesi bir olan bir zamanların "Sus" şehri, sonra setenleri Yunanistan'ın en iyi setenleriyle rekabet eden ve Kabe'nin, Mekke'nin duvarlarını örten kumaşları vermek imtiyazına malik olan Tuster (Schouster) şehri hep o bölgede bulunuyordu. Halifeler bu sanatkarane imalatın mutlaka yeni başkentlerine yerleşmesini isterlerdi, bu maksatla da Tuster şehri dokumacılarından birçoğunu memleketlerinden alıp Bağdad'a götürdüler. Fakat bu, Tuster ipekhanelerinin eski şöhretlerini XIV. yüzyıl ortalarına kadar korumalarına engel olmadı.(Heyd, s. 46)
- Callinicum(Rakka), [...] Romalıların İranlılardan ipek aldıkları pazaryerlerinden biri idi. Bu şehir Arap hakimiyeti altında, özellikle Sasaniler zamanında Fırat boyunca, kuzeydoğu yönünde Nizip ve Musul ile; güneybatıda Şam ile olan sürekli ilişkileri sonucunda refahını devam ettirdi.
- İskandinav Wiking'leri tarafından yapılan seyahatler herkesçe bilinmektedir. Asılları İskandinav olan Rus kabilelerinin gemileri de Hazer denizinde gözüktüler. Ve içlerinden çıkan korsanlar X. yüzyılda (913 ve 943'te) iki defa bu denizin güneyinde ve güneydoğusunda bulunan memleketleri yağma ettiler. İspanyol ve kuzeybatı Arapları da IX. yüzyılda birçok defalar Normand korsanlarının ziyaretlerine maruz kaldılar. Şüphesiz, bu dolaşmaları, Arap sikkelerinin kuzeye doğru götürülmelerine birçok fırsatlar vermiş olduğu inkar edilemez. Fakat bu korsanların getirdiği ganimetler ne kadar çok olursa olsun bulunan paraların gene büyük bir miktara yükselemeyeceği tabiidir. Çok miktarda ve aynı çeşitten binlercesine rastgelinen sikkelerin nispeten az vukua gelmiş olan bu seferlerin ganimeti olması imkansızdır. Başka bir görüş daha: Bulunan sikkelerin çoğu ikiye bölünmüştür. Gerçekten Sasaniler zamanında, Semerkand'da ve Doğu pazarlarında bu mutat olan usullerdendi. Her halde kuzey muharipleri ganimet arasında bulunan bu sikkeleri eğlence olsun diye kendileri kırmamışlardır. Bu sikkeleri kuzey tüccarları ödeme aracı olarak bu şekilde almışlardır. O zamanki gelenek, ödeme için verilen gümüşü tartmak idi. Bunun için tam sikkelerin yanı sıra tartıyı tamamlamak için parçalarına ihtiyaç vardı.(Heyd, s. 67)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder