"Tütünü 1009 yılında ( 1600 ) İngiliz kafirleri getirdiler ve rutubetten ileri gelen kimi hastalıklara ilaçtır diye sattılar. Keyif ehli kimi ahbaplar, keyif verir diye tiryakisi oldular. Giderek, keyif ehli olmayanlar da kullanmaya başladılar. Hatta ulema ve devlet büyüklerinden birçokları o tutkuya uğradılar. Kahvehaneler, rezil ve ayak takımı kimselerin fazla tütün içmelerinden dumanla doldu ve içinde olanlar birbirini göremez oldu. Çarşı ve pazarlarda ellerinden lüle düşmez oldu. Birbirinin yüzüne üfleye üfleye çarşı ve mahalleri de kokuttular ve üzerine nice saçma sapan şiirler yazıp yerli yersiz okuttular." (Peçevi, s. 259)
Kırk beş tarihine ( 1635 - 1636) gelinceye kadar tütün o kadar yaygınlaştı, o denli ün kazandı ki, yazılması ve anlatılması imkansızdır. Ulu Tanrı padişahımız hazretlerinin ömürlerini, adalet ve insaflarım çok, çok artırsın ki, bütün Osmanlı ülkelerinde kahvehaneleri kaldırıp yerlerine uygun dükkanlar koydurmuşlar ve kokuşmuş tütünün içilmesini kesin olarak yasaklamıştır. Bu hususta nice fukara ve zengine, merhamet ve şefkatlerinden öyle büyük bir bağışta ve herkese öyle zengin bir ikramda bulunmuştu ki, bunlar kıyamete dek şükretseler yine de yeterince borçlarını ödeyemezler. (Peçevi, s. 259-260)
[Tütün] 1598 tarihine kadar İstanbul’da ve Rumeli’nde bulunmamakta idi. 1598 yılı başında İngilizler tarafından getirildi ve bazı hastalıklara şifa verir diye satıldı. Ehl-i keyften bazı yârân keyfe müsaadesi vardır diye mübtelâ oldular. Giderek ibtilâsı bütün dünyaya sirâyet etti. 1635 tarihine gelindiğinde şöhreti o kadar artmıştı ki tarifi mümkün değildir. Daha sonra padişah umumen memâlik-i mahrûsadaki kahvehaneleri ref buyurdular. (Dığıroğlu, 2007, s. 17.)
Charles İsawi de 17. yüzyıldan önceki bir tarihe işaret etmektedir, Osmanlı İmparatorluğu'nun tütünle tanışmasını 16. yüzyılın sonu olarak kabul etmek gerekiyor gibi gözükmektedir. Tütünün gelmesi kadar hızlı olan başka bir şey ise yasaklanması oldu. 1609'da I. Ahmed ferman ile ilk yasağı duyurdu. 1610, 1614, 1618, 1619 yıllarında yasağa dair ferman çıkarıldığı anlaşılmaktadır. 1614 yılındaki, tütünün böceklenmesine önlem olarak mumun kullanılması ve bu yüzden mumun fiyatının yükselmesine, tütünün ekim ve kullanımının yasaklanması ile tepki verilen bir fermandı. 1635 yılında IV. Murad'ın yasaklamasında ise 1633 yılındaki büyük İstanbul yangını nedenlerden birisi olarak gösterilmişti(her politik sebebin arkasına bir meşru gerekçe sıkıştırılabilir). Tütün, 1642 yılında Sultan İbrahim tarafından da yasaklanmıştır. 1688 yılına gelindiği zaman haydi bir vergi koyalım denilir, ilk tütünden alınan vergi budur. Öşür dışında vergi alınmayan tütünden, keyif verici maddeler olarak kabul edilen kahve ile tütünden kullanım vergisi alınmaya başlandı. Bu gelir ile Nizam-ı Cedid girişiminin finansmanı da sağlanmış oldu. 1688-1690 yıllarındaki düzenlemelerin ardından 1691 yılında tütün ziraatine %50 oranında "nısıf resmi" isimli vergi koyuldu. Tanzimat döneminde "resm-i duhan" isimli vergi alınması bırakılarak, öşür vergisi tütünde 1/10 belirlendi.(Dığırlıoğlu, 2007, s. 17-20)
Tütün kaçakçılığı devletin gelirlerini düşüren önemli bir sorundu. 1862 yılında kaçakçılığın önlenmesi için bazı düzenlemeler gerçekleştirildi. Bu düzenlemelere rağmen kaçakçılık önlenebilmiş değildi. 1870 yılına gelindiğinde, Rüsumat İdaresi'nce depolara tütünün teslim alınarak konulması, tüccara buradan tütünün tezkere ile verilmesi kararlaştırıldı. Ardiye resmi ile damga ücretleri bu uygulamanın devlete kazancı olacaktır. 1876 yılında kaçak tütün satanların ellerindeki tütünlerin müsadere edilme uygulaması başladı. Bunlara rağmen kaçakçılık devam etti, devlet üzerinde kambur olarak gördüğü kaçakçılığı engellemek için köylüye alet edevat, avans desteği verdi yine de yeterli gelmiyordu yapılan uygulamalar.(Dığırlıoğlu, 2007, s. 22).
1871 yılında devlet eliyle tekel idaresi(inhisar iradesi) kuruldu. Devlet tütünü kendi toplayıp, tüccara satma yoluna gitmişti. İki Galatalı bankere 400 bin altın karşılığında İstanbul'un önemli noktalarında tütün alma satma hakkı tanındı. Fakat söz konusu şirket durumun beklediği gibi olmadığını anlayınca talepleri doğrultusunda uygulama sonlandırıldı. Kaçak tütün ile ilgili mücadelede devlet bir türlü istediği gelişmeleri alamıyordu(Dığırlıoğlu, 2007, s. 23-25). 1874 yılında sekiz bölümlük "Duhan Resmi Hakkında Nizamnamesi" yayınlandı. Bu nizamname ile tütün satışında bandrol uygulaması da başlamış oldu(Dığırlıoğlu, 2007, 27).
Osmanlı'nın dışta ve içte borçlandığı bir dönemdi, borçların ödenmesi için tütün vergileri iyi bir yol olabilirdi. 22 Kasım 1879 yılında Osmanlı Bankası ve Galata Bankeri ile Rüsum-ı Sitte Mukavelenamesi imzalandı. Borçlara karşılık işletmeleri için verilen hakların içinde tütün gelirleri de yer aldı. Osmanlı Devleti borçlarını ödemezse 10 yıl boyunca gelirler onlara ait olacaktı. Fakat Osmanlı Devleti'nin tek borçlu olduğu kurumlar bunlar değildi, Avrupalı alacaklılar bu gelir kaynaklarına gözlerini diktiler. 20 Aralık 1881 tarihli kararnameyle Düyun-i Umumiye İdaresi, rüsum-ı sitte gelirleri ve başka kalem gelirleri devir alırken tütün gelirlerinin işletilmesini de üzerine aldı. Düyun-ı Umumiye tütün inhisarı üzerinde gerekli değişiklik yapma ve üretimi artıracak tedbirleri uygulama yetkisiyle donatılmıştı. Tütün gelirini işletmesi için reji yoluyla devretme hakkına da sahipti.(Dığırlıoğlu, 2007, s. 27-30) Anonim bir şirket kurulmasına karar verilerek, 27 Mayıs 1883 tarihinde Memalik-i Mahruse-i Şahane Duhanları Müşterekü'l-Menfaa Reji Şirketi kurulmuştur. Çok uluslu bir yapılanmaya sahip şirket, 14 Mayıs 1884 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Şirket, 30 yıllığına tütün üretim, tüketim, ticaret ve imalatını denetimine almıştır(Dağ, 2022, s. 163).
Yunan harfli Türkçe olarak yayınlanan Angeliaforos'un 6 Ocak 1898 tarihinde yayınlanan bir metinde, Duhun İnhisar Şirketi olarak anılan Tütün Tekel Şirketi'nin umulduğu gibi kârını dağıtamadığı, hissedarların dilekçeleri dikkate alındığında, hükumetin memlekette resmi olmayan tütün üretimini engellemek için şiddetli tedbirlere kararı aldığını, Dahiliye Nezareti aracılığıyla bu kararı resmi yazıyla vilayetlere gönderdiği belirtilir. Tütün kaçakçılarının yakalanmasında ve saklanan tütünlere el konulmasında, askerlerin polis memurlarına yardımcı olacağı ile metin sona erer. Söz konusu yazı Angeliaforos'un "Dahiliye" başlıklı bölümünde yayınlanmış olup, tarafımızca çeviriyazını gerçekleştirlmiştir.
6 OCAK 1898 TARİHLİ METİN
TÜTÜN TARİHİNE BİR KATKI: 6 OCAK 1898 TARİHLİ METİN |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder